fifty-three

5.1K 283 20
                                        

Müzik: Rachel Taylor- Light A Fire
Multimedia'ya koydum, oradan bulabilirsiniz.

°

Hayatım boyunca insanları kırmaktan kaçınmıştım. Çünkü bana yanlış geliyordu. İnsanlar tek bir kelimenin etkisinde kalıp kendini odaya kapatabilirdi, ya da daha kötüsünü yapıp intihar edebilirlerdi.

Bu yüzden ağzıma hep sahip çıkmıştım. Kimseyi yargılamamış, milletin arkasından laf yapmamıştım.

Ama bu benim yargılanmayacağım anlamına gelmiyordu tabii ki. Az önce sevdiğim çocuk tarafından yargılanmıştım. Güven sorunuma bahaneler üretmişti ve kendince suçu üstüne almaktan korkuyordu. Kimseye güvenmemek kötü bir şey değildi ki. Herkese güvenmek benim için kötü olandı.

Justin'e gerçekten güvenmeye başlamıştım. Beni sevdiğini düşünüyordum. Doğru muydu? Beni sevmesi eskiden hayal gibi gelebilirdi fakat o kadar şey yaşadıktan sonra imkansız gözükmüyordu.

Eskiden beni sevmemesinden korkuyordum, şimdi bırakmasından.

"April? İçeri gelebilir miyim?"

Annem kapıyı iki kere çaldı.

"Gelebilirsin."

Kapının ardından gözüken annem ve elindeki tepsi yüzümde tebessüme sebep oldu. Annem ne zaman kurabiye ve yeşil çay yapsa, biz o zaman dertleşirdik. Gerçekten rahatlatıyordu.

Yatağıma oturdu ve tepsiyi aramıza koydu.

"Anlatacağın şeyler varmış, kuşlar öyle dedi," derken yüzüme yumuşak bir ifade ile bakıyordu.

"Her şey birbirine karıştı anne. Güven, sevgi, umut hepsi. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hiç birinden vazgeçmek istemiyorum, özellikle O'ndan. Ama bir şeyler var hissediyorum. Ters giden bir şeyler. Beni korkutuyor."

Yeşil çayından bir yudum aldı ve tepsiye geri koydu bardağı.

"Güven ve umut zor bulunan duygulardır. Ama sevgi için aynı şeyi diyemem. Gariptir ki; en kolay bulunan ama en zor unutulan duygudur sevgi. Derler ya, şıpsevdi. İnsanlar birine çabuk gönlünü kaptırabilir ama birine çabuk güvenemez. İlk olarak kendinize güvenin. O sana, sen ona. Bir ilişkinin temeli güvendir April. Güven olmazsa o ilişki asla olmaz."

Derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti.

"Ne yüzünden kavga ettiniz bilmiyorum, şu an için bilmek istemiyorum. Belli ki saçma ve çocukça bir şey. Seni anlayabiliyorum... Babanın ölümünden sonra bir erkeğe güvenmek zor geliyor. Ama zorluklarla mücadele etmek zorundasın bebeğim."

Annem haklıydı. Belkide Justin'e güvenmeliydim.

"Eğer bazı şeylerinde ters gittiğini düşünüyorsan onunla paylaş. Birbirinize açıklama yapmazsanız hiç anlaşamazsınız. Birbirinize dertlerinizi anlatın, dinleyin, çözüm yolu bulun. Her şeyi ortak halledin."

Konuşmanın devamı genelde annemin sorunları ile geçmişti. İş yerinden ayrılmak üzere olduğunu ama bu hafta işe yeni gelen bir adamın konuşarak annemi ikna ettiğini anlatmıştı.

Daha sonra ise beni uyumam için yalnız bırakmıştı. Telefonumu elime aldım ve Justin'e mesaj attım.

April: Uyudun mu?

Telefonumu şarj ettiğim için mutluydum. Eğer online olursa konuşabilirdik.

Justin: Hayır buradayım.

Cümlenin sonuna nokta koymuştu. İyide Justin yazım kurallarına uymazdı ki.

April: Ne düşünüyorsun?

April: Ya da ne yapıyorsun mu demeliyim?

Justin: Sadece yatağında uzanıyorum ve müzik dinliyorum.

Justin: Sanırım beni mutlu ediyor.

April: Bana kızgınsın

Justin: Hayır April, kızgın değil kırgınım.

April: Bilmiyorum

April: O kadar boşluktayım ki şu an

April: Ne yapmam gerekiyor Justin

Justin: Güvenmen.

Justin: Bea ile seni sevmeye başladığımdan beridir konuşmuyorum

Justin: Senden sakladığım hiç bir şey yok, geçen gün kavgaya gittiğim dışında.

Justin: Ben senden bir şey saklayamam.

Justin: İstesemde yapamam.

April: Beni de anla

April: Bea beni gafil avladı sanırım

April: Aramızı bozmaya çalışıyor

April: Bende atlıyorum işte sazan gibi

Justin: Evde misin?

April: Evet

Justin: Anladım

Justin: Yarın okulda konuşsak olur mu?

Justin: Uykum geldi dinlenmem gerek

April: İyi geceler Justin.

Justin: İyi geceler April.

Bana gerçekten kızgındı.

texting // jbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin