Buranın en güzel yeri, benim için nefes gibi olan yere getirmiştim Justin'i.
Nou Camp Stadyumu.
Justin ile futbol izlemeye gelmemiştik. Sadece stadyumu hiç görmediğini söylemişti ve bende O'nu buraya getirmiştim. Tabiki Neymar'ı izlemek, bariyerlerden atlayıp üzerini çıkarmak, neyse siz gerisini biliyorsunuz, güzel olabilirdi ama bugün maç yoktu. Justin ise yarın akşam uçağa binecekti.
"Burası baya güzelmiş," diyerek etrafında döndü.
"Ne sandın."
Bana döndü ve gülümsedi. Birden elime uzandı ve onunkilere nazaran küçük olan elimi kendi elinin içine aldı.
ELİMİ TUTUYORDU!
Şaşkınlıkla yüzüne baktığımda sanki normal bir şey yapıyormuş gibi davranıyordu. Doğrusu onun için normaldi de...
Şu an dışarıdan biri sevgili olduğumuzu sanabilirdi. O an birinin bizi böyle çekmesi gerektiğini düşündüm. Eminim ki çok güzel duruyorduk.
"Ne düşünüyorsun April?"
Birbirine kenetlenmiş ellerimize baktım.
"Sen ve ben "biz" olduğumuzda çok güzel oluyoruz."
Dediğime gülümsedi.
"Gidelim mi?"
Kafamı yavaşça salladım ve efsane olan stadyumdan elele çıktık.
°
Sahil kenarına gelmiştik. Bir sebebi yoktu ama sebepsiz bir şekilde mutluydum.
Justin tekrardan elimi tuttuğunda gözlerine baktım.
"Yarın gidiyorum ve sanırım 2 hafta falan görüşemeyeceğiz April."
Yüzüm aniden soldu.
"Olsun telefon var."
Güldü ama hiç içten değildi.
"Telefon bu anın yerini tutabilir mi?"
Haklıydı. Eve gittiğimde bu anları kafamda canlandırıp mutlu olacaktım.
O sırada birinin, "April," diye seslenmesi üzerine arkamıza döndük. Jack buraya doğru koşuyordu. Hemen ayağa kalktım ve gülmeye başladım.
"Jack," derken yanıma gelmiş, bana sarılmıştı bile.
Geri çekildiğimizde bana baktı.
"Çok değişmişsin."
"4 yıl oldu Jack," dedim ve Justin'e baktım. Ifadesizce bakıyordu.
İşte o an içimden bir şeyler koptu. Beni kıskanmıyordu çünkü beni sevmiyordu. Ben bunları düşünürken Justin elimi tuttu ve diğer elini Jack'e uzattı.
"Ben Justin. April'ın sevgilisiyim."
Şaşkınlıkla açılan gözlerimi Justin'e diktim. Kıskanmış mıydı?
"Bende Jack."
Kısa bir tanışma faslından sonra Jack gitmişti ve gene Justin ile başbaşa kalmıştık.
"Kıskandın," dedim gülerek. O'na bakamıyordum.
Konuşarak cevap vermek yerine, John Legend'ın bir şarkısından alıntı yapmayı seçti ve bu alıntı benim hayatımın en güzel anı olarak yerleşti." Tell all of these boys they're wasting their time,
(Oradaki oğlanlara zamanlarını boşa harcadıklarını söyle)
Stop standing in line, 'cause you're all mine.
(Sıraya girmeyi bıraksınlar, çünkü sen tamamen benimsin.) "
öhhhh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
texting // jb
Fanfiction"Hayatıma aniden girmene minnettarım. Seni seviyorum, gülüşünü, kalbinin güzelliğini, suratında ki her bir çizgiyi, boynunda olan o küçük beni... Seni tüm benliğin ile seviyorum April."