Elimdeki içinde kahve bulunan poşeti dirsek kısmıma doğru ittim ve Justin'in kapısını çaldım. İçeriden gülme sesleri geldiğinde kaşlarımı çattım.
"Ben bakarım Justin, misafir beklemiyorduk değil mi hayatım?"
Evin içini rahatlıkla duyduğumda poşeti düşürmek üzereydim. Sikik herif.
"Bilmiyorum ama beklediğim biri yoktu."
Justin'in cümlesi gerçekten kırılmama sebep olmuştu. Sonunda açılan kapı ile karşıma çıkan kişi gözlerimi kapatıp, bir daha açmamı sağladı.
"Justin, kapıda genç ve güzel bir bayan var."
Karşımdaki kadın, evet kadın, 40 yaşlarında ve mavi gözlüydü. Aşırı tatlı bir suratı vardı ve kapıyı açtığından beridir gülümsüyordu.
Arkadan beliren Justin'i görmem ile daha demin ondan şüphelendiğim için kendimden nefret ettim.
"April?"
Justin'e döndüğümde sonunda ağzımı açmıştım.
"Ben iki tane kahve aldım. Yani şey, evde sadece sen varsın sanıyordum."
Gülümsedi.
"Bende gelmezsin sanıyordum."
"Bende sanıyorum ki siz sevgilisiniz?"
Kapıda duran bayanın söylediği cümle hemen kendimi savunmaya başlamama sebep oldu.
"Hayır, hayır. Biz sadece arkadaşız."
Güzel kadın başını salladı, "Sevgili olmadan önceki evreler," dediğinde Justin güldü.
"İçeri geç Ap."
Justin'e dikkatlice baktığımda "Annem," diye açıklama yapma gereği duydu.
Omzuna vurdum.
"Keşke söyleseydin, böyle karşılaşmazdık."
"Umarım orda birbirinizi yemezsiniz çocuklar, ben içeri geçiyorum."
Justin'in annesinin açık sözlülüğü utanmama sebep olmuştu.
"Hasta olduğumu öğrenmiş ve gelmiş. Bende geleceğini bilmiyordum."
Kafamı salladım ve O'nun yönlendirmesi ile salona geçtik.
Beyaz rengin hakim olduğu odada sadece dolapların bazı yerleri griydi. Güzel bir zevki vardı.
"Evini ben düzenledim," annesinin sesi ile Justin'e güldüm.
"Zaten Justin'den böyle güzel bir salon beklemezdim," diye dalga geçtiğimde Justin sahte bir şekilde elini kalbine götürdü.
"Kırılma sesini duydunuz mu?"
Annesi gülmeye başladı. Sonunda yanıma geldi ve elini uzattı.
"Ben Pattie. Yanında duran sarışın çocuğun annesiyim."
Elini vakit kaybetmeden sıktım.
"Bende April. Yanımda duran çocuğun," dedim ve kaldım. Gerçekten ne söyleyeceğimi bilemedim.
"Anladım," diyerek başını salladı.
Saate baktı ve geç olduğunu fark etmiş gibi bize döndü.
"Sanırım bu kadar kalmam yeterli oğlum. Yarın iş var ve erken uyumam gerek."
Salonda ki eşyaları topladı ve kapıya yöneldi. İlk bana sarıldı, daha sonra Justin'e.
"Korunmayı unutmayın," deyip göz kırptığında ben anlamadığım için Justin'e döndüm. O ise annesine bakıyordu.
"Görüşürüz anne."
°
"Annenle tanışmak güzeldi."
Justin sonunda yatırdığı başını yavaşça kaldırdı.
"Eminim annemde böyle düşünüyordur ve işi düşündüğünden gitmedi, yalnız kalmamız için gitti."
"Anlamıştım," dedim ve omuz silktim.
"Anne-oğul gününüzü bozduysam özür dilerim."
Justin koltukta oturur pozisyona geldi.
"Saçmalama. Annemle her hafta sonu görüşüyoruz zaten."
Aklımı kurcalayan soruyu sordum.
"Niye birlikte yaşamıyorsunuz ki?"
Neşeli yüzü birden düştü. Ups, yanlış soru.
"Neyse, boşver hiç cevap verme. Şimdi istersen film izleyelim. Ama sen seç."
Konuyu bir anda değiştirmem onu mutlu etmiş olacak ki eliyle televizyonun alt kısmında duran cd birikintisini gösterdi.
"İstediğini sen seç. Bence bugünü film izleyerek değilde sohbet ederek geçirmemiz daha güzel olabilir."
Haklıydı. Film izlemek birlikte geçirdiğimiz zamanı olumsuz etkilerdi.
"Nelerden bahsedelim mesela?"
Yanındaki koltuğa iki kere vurdu.
"Yanıma gel."
Onu ikiletmedim ve yanına oturdum. Aramızda mesafe olmasına rağmen kokusunu çok rahat içime çekebiliyordum.
"Benden artık utanmıyorsun Ap ve bence bu büyük bir gelişme."
O'na döndüğümde aslında aramızda mesafe olmadığını, tam dibimde olduğunu fark ettim.
"Çünkü sana alıştım."
Cevabım onu gülümsetti.
"Bende sana."
Aramıza mesafe koymak için geri çekildim. Bu Justin'in sırıtmasına sebep oldu.
"Aramıza mesafe koyman benden etkilenmeni engelleyemez."
Gözlerimi devirdim.
"Senden etkilendiğimi kim söyledi?"
Bir anda beni kendine çekti ve göğsüne yatırdı. Başımda hissettiğim baskı ile saçlarımı koklayıp, öptüğünü fark ettim. O sırada burnuma dolan kokusu bende huzura sebep oldu.
"Böyle kalabilir miyiz?"
Benim için hiç bir sorun yoktu, ölene kadar O'nun kokusunu hissederek uyuyabilirdim.
Omuz silktiğimde tekrardan saçımı öptü ve bende ellerimi onun beline sardım.
daha demin çamaşır makinasını izledim ve harika bir şekilde yıkama yaptığını fark ettim sonra annemden azar işittim ve anneli bölüm yazdım nasıl ama;)
YAZDIĞIM EN UZUN BÖLÜM!
600KELİME
ŞİMDİ OKUDUĞUN
texting // jb
Fanfiction"Hayatıma aniden girmene minnettarım. Seni seviyorum, gülüşünü, kalbinin güzelliğini, suratında ki her bir çizgiyi, boynunda olan o küçük beni... Seni tüm benliğin ile seviyorum April."