fourty-eight

6.1K 362 67
                                    

Multimedyada ki şarkıyı kesinlikle dinleyin. Justin bir jest yapacak. Cümlelerin hepsini dikkatlice okumanızı rica ediyorum.

"Benimle gel," dedi Justin elimi
tutmaya yeltenirken.

Okulun bahçesinde elimi tutmaya kalkmasından hoşlanmıştım. Elimi tutmasına izin verdim.

Sabah bana bugünün özel olacağını söylemişti. O yüzden heyecanlıydım.

Beraber şaşkın bakışlar üzerimizdeyken okuldan çıktık. Biraz garipti. İçimde o büyüyen heyecan arabaya bindiğimizde birazda olsa dinmişti.

Uzun bir yoldan sonra sahile gelmiştik. Hava yavaş yavaş kararmaya başlarken gökyüzü mavinin en güzel tonlarındaydı.

"Burası mükemmel Justin," diyerek O'na döndüm. Sadece başını 'evet' dercesine salladı.

"Kuma ineceğiz, senin için sorun olur mu?"

Sorusu üzerine gülümsedim.

"Hayır, kumda yürümeyi severim."

Beraber kuma indiğimizde oturduk. Dalga sesleri sanki bizim sesimiş olmuşta, içimizden geçenleri söylüyormuş gibiydi. Uzun bir sessizlik yaşadık. Konuşmak şu güzel anı bozmak demekti. Sevdiğim kişi yanımda, denize karşı birlikte oturuyorduk.

Justin ayağa kalktı. Elini uzatarak benide ayağa kaldırdı. Gözlerime derin bir bakış attı. Daha sonra ise o mükemmel sesi ile şarkı söylemeye başladı...

I want to tell you how beautiful you are from where I'm standing
(Durduğum yerden sana ne kadar güzel olduğunu söylemek istiyorum)

You got me thinking what we could be 'cause
(Beni ne olabilirdik diye düşündürüyorsun çünkü)

I keep craving, craving, you don't know it but it's true
(İstemeye devam ediyorum bunu bilmiyorsun ama doğru)

Can't get my mouth to say the words they want to say to you
(Sana söylemek istediklerimi söyleyemiyorum)

This is typical of love
(Bu tipik bir aşk)

Can't wait anymore, I won't wait, I need to tell you how I feel when I see us together forever
(Daha fazla bekleyemem,beklemeyeceğim,sana bizi birlikte gördüğümde sonsuza dek nasıl hissettiğimi söylemeliyim)

Her bir kelimesi içime işliyordu.

We walk, we laugh, we spend our time walking by the ocean side
(Yürüyoruz,gülüyoruz,zamanımızı okyanusun kenarında yürüyerek geçiriyoruz)

Elimi tuttu ve havaya kaldırdı. (Multimedia)

Parmaklarımızı birbirine kenetlerken, şarkıya devam etti.

Our hands are gently intertwined
(Ellerimiz nazikçe iç içe geçiyor)

A feeling I just can't describe
(Tanımlayamadığım bir his)

All this time we spent alone, thinking we could not belong to something so damn beautiful
(Bunca zamanı yalnız geçirdik,böyle güzel bir şeye ait olacağımızı düşünemeyerek)

So damn beautiful
(Kahrolası derecede güzel)

Gözlerime bakarken ben sadece O'na odaklanmaya çalışıyordum. Bu yaşadığımız şey, mükemmeldi.

In my dreams you're with me
(Rüyalarımda benimlesin)

We'll be everything I want us to be
(Olmak istediğimiz her şey olabiliriz)

And from there, who knows, maybe this will be the night that we kiss for the first time
(Ve burdan bi yerde kim bilir belki bu gece ilk öpüştüğümüz zaman olur)

Or is that just me and my imagination
(Ya da bu sadece ben ve hayalimdir)

O'na yaklaşarak alınlarımızı birleştirdim.

"Hayal değil Justin," dediğim an derin bir nefes aldı.

"Bunu yapmayı istiyorum, ilk günden beri."

Neyi diye sormadan dudaklarımın tadını çıkarmaya başlayınca hayatımda yaşadığım en güzel anı kaydettiğimi fark ettim. Yumuşak ve oldukça yavaş bir öpücük verdi. İlk öpücüğümün bu kadar güzel olması beni mutlu ediyordu.

"Seni seviyorum April," dediğinde şaşkınlıkla gözlerine baktım. O ise gülümsedi.

"Justin... Hayal gibi, sanki ölmüşüm de cennetteymişim gibi."

"Benim yanımda olduğun her yer cennet bundan sonra."

Allah aşkına yorum attın nolur bak yarım saattir ilham bekliyordum geldi bi şeyler oldu

yine #ANKARA

texting // jbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin