°
Sabah uyandığımda yanımda Justin yoktu. Beni bırakıp gitmesi çok umrumda olmazdı, çünkü hala uykum vardı. Uyanabildiğim zaman trip atardım.
Odamın kapısı ani hızla açıldı. Annem sırıtarak odaya girdi.
"Ne iş?"
Kaşlarımı çattım ve anneme döndüm.
"Ne ne iş?" Dememle iyice sırıttı.
"Sabah odana girdiğimde beraber uyuduğunuz sarışın oğlandan bahsediyorum tatlım. Kapıyı kilitlemeyi unutmuşsun."
Gözlerim irice açıldığında yatakta oturur pozisyona geldim. Kabullenir gibi ellerimle oynamaya başladım.
"Ne ceza vereceksin?"
Annem yanıma geldi ve oturdu.
"Aşağıda seni bekliyor, kahvaltı yapacak çünkü çok acıktı. Senden 2 saat önce kalktığı için biraz sohbet ettik. Çocuğu yalnız bırakma, hadi kalk."
Anneme şaşkınlıkla baktığımda gülümsedi. Anında boynuna sarıldım, dünyadaki en harika anneye sahiptim.
°
"Reçel sevmez misin? Dokunmadın bile," dedim kendi ekmeğime sürerken. Gülümseyerek bana baktı.
"Şu an tatlıya gerek duymuyorum, karşımda var zaten."
Justin normalde böyle iltifatlar yapmazdı. Yaptığında verebildiğim tek cevap kızarmak oluyordu.
"Tamam tamam kızarma hemen."
Gözlerimi devirdim ve elimde ki ekmeği ağzıma attım. Çoktan doymuştum ama Justin hala yiyordu. Gerçekten acıkmıştı.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra Justin ile dışarı çıkmıştık. Hazırlanmam ne kadar uzun sürdüyse artık, Justin elinde tuttuğu elmalar ile, 'Kök saldım, ağaç oldum, meyve bile verdim,' deyip beni kızdırmıştı. Elmaları nereden bulduğumu sorduğunda yan bahçedeki elma ağaçlarını göstermişti. Hırsız.
Radyoda, Ayo Technology çalmaya başladığında Justin şarkıya ayak uydurdu. Güzel bir şarkıyı sesiyle mükemmel yapmıştı.
Günü geçirmek için kendimize bisiklet kiralamıştık. Sahilde ilk dondurma almış, sonra banklarda oturup deli deli fotoğraflar çekilmiş, daha sonra ise bisiklet sürmeye başlamıştık.
Bisikletin üzerindeydim ama aklım tamamen Justin'deydi. O'na bakmıyordum ama gözümün önüne hep sırıtan suratı geliyordu. Aşk böyle bir şey miydi?
"April biraz daha düşüncelerin ile boğulmaya devam edersen kaza yapacaksın."
Justin'in alaylı sesi kendime gelmemi sağladı ve önümdeki ağacı solladım.
"Yapabildiğin tek şey ağacı sollamak mı?"
Justin'e döndüğümde sinir bozucu gülümseme ile bana bakıyordu.
"Ben seni bir sollayacağım şimdi," dedim ve kahkaha atmasına neden oldum.
Her ne kadar oturup kahkahasını izlemek istesem de vazgeçtim ve hızımı arttırdım.
°
"Sence şu an Ryan ne yapıyordur?"
Justin'in sorusu ile kaşlarımı çattım.
"Ne bileyim ben."
Elindeki telefonun kilidini açtı ve arkadaşını aradı.
"Efendim güzelim," diye cevap verdi Ryan. Bu gülümsememe sebep olmuştu.
"Ne yapıyorsun şu an?"
Justin'in amacını anlayamamıştım. Ne yapmaya çalışıyordu? Ona neydi ki çocuğun ne yaptığından.
"Alessia ile flörtleşiyoruz, sonra arasan?"
Justin kendini beğenmiş bir ifade ile bana döndü. Benim ise gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.
Alessia ve Ryan?
Olabilirdi, güzel olurdu ama ne ara?
Justin telefonu kapattı.
"Bu yüzden aradım güzelim," diyerek elini omzuma attı. Beni kendine çekerken sahilde yürüyorduk. Bende elimi onun beline koydum.
"Hafiften kaslarıma dokunuyorsun ama sorun değil," dediğinde hızlıca ona baktım. Göz kırptığında ben göz devirmiştim.
Kafamı kurcalayan o soruyu sordum.
"Annem ile sabah karşılaştığınızda ne oldu?"
Justin sanki uzun bir şey anlatacakmış gibi gözlerini denize dikti.
Sabah (Yazarın ağzından)
Justin sabah kalktığında ne olduğunu anlayamamıştı. Sonra göğsüne çarpan o nefesin April'a ait olduğunu fark edince gülümsedi. Dün kız O'na güvendiğini, babasının ölümünü anlatarak itiraf etmişti.
Garipti ama bir kızın güvenini kazanmak Justin'i mutlu etmişti.
Ayağa kalktı ve üzerindeki tişörtü düzeltti. Yaklaşık 9 saattir uyuyorlardı ve tişörtü buruşmuştu. Justin kapıyı açtığında karşıdaki odanın da kapısı aynı anda açıldı. Justin sessizce küfür ederken ne yapacağını düşünmeye başlamıştı bile.
"Umarım sizi gördüğüm zamanki gibi kalmışsınızdır," dedi karşısındaki kadın. Justin saf saf kadının suratına bakmıştı.
"En son uyuyordunuz, umarım kızımı hamile bırakmadın diyorum."
Kadının açık sözlülüğü kendi annesini anımsatmıştı Justin'e.
Sakince boğazını temizledi.
"Biz sadece uyuduk... Yani zaten olması gereken oydu, yani şey," derken April'ın annesi Justin'i susturdu.
"April 11-12 saat uyur, yani biraz acıkabilirsin. Sorun edersen git buzdolabından bir şeyler bul. Bende biraz daha uyuyacağım."
Kadın odasına geri girdi ve kapıyı kapattı. Gerisinde ise şaşkınlıkla kapıya bakan Justin bırakmıştı.
April'ın ağzından;
Justin olayı anlattığında düzgün bir tepki bile verememiştim. Anneme neler oluyordu?
"Eve hiç bir erkek arkadaşımı getirmedim bugüne kadar. Zaten erkek arkadaşımda olmamıştı."
Justin saçımı kulağıma sıkıştırdı.
"Belkide aramızdaki çekimi görmüştür Ap. Bu yüzden öyle davranıyordur."
Yarım ağız gülümsedim.
"Ne çekimi varmış aramızda?"
Burnunu burnuma değdirdi.
"Sence de belli değil mi? Biz ayrıyken yapamayız. Biz, sen ve ben değiliz, biziz. Ondan dolayı her hareketimiz, her birbirimize bakışımız, her gülüşümüz bile farklı. Bir kere sen farklısın April. Eğer bana ismini bilmediğim bu duyguları yaşatabiliyorsan, önemin büyüktür benim için. Belkide annen bu hallerimizi anlamıştır."
Bende o gün, Justin'in bana aşık olmaya başladığını anlamıştım.
şevvo, kalbin çok kırık biliyorum o yüzden bu bölüm sana gelsin birtanem, Alessia ile Luke bu kitapta yok ama Ryan yerini tutabilir üzülme...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
texting // jb
Fanfiction"Hayatıma aniden girmene minnettarım. Seni seviyorum, gülüşünü, kalbinin güzelliğini, suratında ki her bir çizgiyi, boynunda olan o küçük beni... Seni tüm benliğin ile seviyorum April."