''Beni güldürüyorsun.''

9.3K 316 28
                                    

 Yorumlar inanılmaz derecede azaldı. Lütfen yorumları eksik etmeyin. 

Yarın bölüm gelmeyebilir, bu bölüm tüm bölümlere bedeldi bence. :D

İyi okumalar :** Bölüm cerengngren için. :)

Kıskançlığın damarlarımı patlattığını hissediyordum. Benim yanımda, benim yanımda utanmaz bir şekilde İnanç'a sürtüyordu.

Tıpkı bir kedi gibiydi.

Sürtük bir kedi.

 Müdahale etme isteği duyarak öksürdüm. Kız beni yeni fark etmiş gibi bana dönüp gülümsedi.

''Ah, beni arkadaşınla tanıştırmadın!''

''Aslında ben sevgilisi oluyorum. Şimdi, patilerini sevgilimin üzerinden çekersen sevinirim.'' suratıma yapmacık bir gülümseme yerleştirdim.

Kızın suratındaki gülümsenin silinmesini zevkle izledim. Bunu söylediğim için birazdan pişman olacaktım büyük ihtimalle İnanç bana zehir püskürtecekti.

Yan tarafımdan İnanç'ın sırıttığını hissediyordum.

''Ah.'' yavaşça ayağa kalktı.

Hayal kırıklığı izlemek en büyük zevklerimden olabilirdi. Bu gün daha güzel olamazdı.

Kıvırta kıvırta masasına dönmesini izledim.

''Bu da neydi?'' elini omzuma atıp güldü.

Eli bana değide koltuğa değiyordu, elinin bana bu kadar yakın olması bile titrememe sebep oluyordu.

''Umarım yalnış birşey yapmadı... Ben öyle demek istemedim ama ağzımdan çıkıverdi.'' utangaçça gülümsedim.

Yerin dibine girebilirdim. Biraz önce benim sevgilim olduğunu söylemiştim ve İnanç'ın önünde aciz bir duruma düşmüştüm.

Kesin anlamıştı, anlamamasının imkanı yoktu. Kıskanmıştım. Aslında bundan fazlasıydı, ona benden başka birisinin dokunması bile tarif edemeyeceğim kadar acı veriyordu bana.

Bu düşünceleri derinliklere gönderip utangaç gözlerimle tekrar İnanç'a baktım. Hala gülüyordu. Bunun rahatlamam için bir işaret olduğunu düşündüm.

''Beni kıskanıyorsun.'' gülmeye ara vermemişti.

Bu kadar zeki olmak zorunda mısın?

''Ne? Tabii ki hayır!'' kesinlikle berbat bir yalancıydım.

Düşüncelerimi okumuş gibi. ''Berbat bir yalancısın.'' dedi.

Tamam, kıskanıyordum. Ne vardı bunda? Ben herkesi kıskanırdım, ksıkanmayı severdim. Kıskanmakta beni severdi. Tamam, yine saçmalıyordum.

''Kıskansam ne olur hem? Ben deli gibi seni merak ederken sen bu kedinin koynunda mıydın?''

Kahkahası tüm başların bize dönmesine yol açtı. Harika, gözlerini bir saniye bile ondan ayırmayan kızlar yetmezmiş gibi birde bu çıkmıştı.

Gülmekten gözünden akan bir yaşı silerek hayretle bana baktı. ''Cidden kıskanıyorsun, ah hiç güleceğim yoktu.''

Sinirle kollarımı önümde buluşturdum.

''Kapa çeneni.''

Tekrar güldü. Gülümsemesi 90'ların şarkıları kadar güzeldi.

''Elimde değil.'' başını geriye attı.

''Beni güldürüyorsun.'' mırıldandı. Bu sefer şaşırma sırası bendeydi.

''Seni güldürüyor muyum?'' dedim hayretle.

''Evet, senin yanında eğleniyorum.''

''Sanırım bu sadece senin için geçerli.'' somurttum.

''Eğlenmiyor musun?''

''Burada hayır. Kızlar seni yiyecekmiş gibi yerken hayır, bu gururumu kırıyor. Ben olsaydım ve senin yanında beni görseydim kendimi sevgilin sanardım ve sana bakmazdım. Ama.. burdakiler öyle yüzsüzki. Rahatsız oluyorum.''

''Sen şuna kıskanıyorum desene.'' yeni bir gülme krizi gelmeden koluna vurdum.

''İnanç!''

''Tamam, tamam. Hadi gidelim.''

Yayılmış olduğu koltuktan kalkıp beni peşinden sürükledi. Nereye gittiğimizi öyle merak ediyordum ki, ama sorsam da söylemeyecekti. Onu o kadar iyi tanır olmuştum ki. Yine de beni nereye götüreceğini bilecek kadar tanımıyordum işte.

Arabanın yanında durunca beni sürüklemeyi bırakıp sürücü koltuğuna yerleşti. Bende yanındaki yerimi aldım.

Merakıma yenik düşerek ona döndüm. ''Nereye?''

''Sormadan duramayacaktın değil mi?'' anahtarını çıkarıp kontağa soktu.

''Hayır.'' omuz silktim.

''Düşündüğün gibi seni sürpriz bir yere götürmüyorum güzellik, eve götürüyorum.''

Hayal kırıklığıyla suratına baktım. Gözlerinde yalan söylediğini anlayacağım birşeyler aradım ama bulamadım. Karanlık.

''Neden?'' dedim fazla bozuntuya vermeyerek.

''Geç oldu, ve sen sıkıldığını söyledin.'' kesin bir şekilde konuştu.

''Kaçta gideceğime sen karar veremezsin.''

Şansımı zorluyordum, evet ama elimde değildi. Yapım böyleydi, o sertse ben daha serttim.

''Eğer benim yanımdaysan veririm.'' dişlerini sıktığından sinirlenmeye başladığını anlıyordum.

''Veremezsin.'' dedim.

Ne demiştim ki? Ne yapmıştım da bu kadar kızmıştı? Nedenini bile bilmiyordum. Tamam şu anda kaşınan bendim ama saçma sapan şeylere sinirlenen de oydu!

Yolun kenarında durunca soran gözlerle ona baktım. Derin derin nefesler alıyordu.

''Neden durdun?''

''Bir saniye sus, sadece bir saniye kapa şu çeneni.''

Yine başa dönüyorduk, yine onun sinir krizleriyle uğraşmak zorunda kalıyordum.

Derin derin nefesler almasını dinleyerek kendini dizginlemeye çalıştığını anladım.

''Buradan sonrasını kendim giderim. Seni sinirlendirdiğim için üzgünüm.'' son cümleyi alayla söylemiştim.

Kapının kulbunu tutup dışarı çıktım. Yoldan bir araba bile geçmiyordu. Neredeydik biz?

Kapının çarpma sesini duyduğumda onunda indiğini anladım.

''Bin şu siktiğimin arabasına!''

''Hayır. Önce boktan şeylere sinirlenmemeyi öğrenmelisin.''

''Şansını zorluyorsun. Bin dedim!'' dedi dişlerinin arasından.

''Hayır.'' dedim kesin bir şekilde.

İç çekip yumruğunu arabaya geçirdi. Ses beni yerimden sıçrattı.

Ellerimi rüzgardan karışmış saçlarımın arasına attım. ''Ne oluyor anlamıyorum, bir an çok iyisin sonra bir bakıyorum bana ölümcül bakışlar atıyorsun, korkutuyorsun beni. Her şeye sinirleniyorsun, bunu aşman gerek.''

''Biliyorum.'' dedi sinirle.

Sinirlenmesinde benimde payım vardı ama başta onu bu hale getiren ben değildim. Kendi kendine sebepler buluyordu. Sinirlenmek onun ilacı gibiydi.

Arabanın etrafından dolaşıp yanına ulaştım. Yanında durup arabaya yaslandım.

''Beni deli ediyorsun.'' diye mırıldandı.

Bunun iyi birşey mi kötü birşey mi olduğunu anlayamadan dudaklarımda bir sıcaklık hissettim.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin