''Umarım doğru yolu bulmuşsundur.''

10.8K 351 20
                                    

Bölüüm parçamız vaarr, çok severim kendisini :)

Yorumlarınıza bazen cevap veremiyorum, gitmiyor. Ama hepsini okuyorum merak etmeyin :)

Bu bölüm hiç bir zaman yorum eksik etmeyen lemonflower'a gelsiiiin :) İyi okumalar, öptüümm :**

Alarma tekme atma isteğimi yok sayarak yatakta doğruldum.

Mükemmel olacağını düşündüğüm sözde İnançsız hafta sonum geçmişti. Sonuç olarak iki günümde onunla ve onun saçmalıklarıyla geçmişti.

Bunu bana neden yapıyordu?

Daha da önemlisi neden beni önemsiyormuş gibi davranıyordu?

Önemsiyor muydu?

Ah! Şimdi bunları düşünemeyeceğim.

Dolabımın karşısına geçip formamı gözler önüne serdim. Toms ayakkabılarımı da bir kenara bırakıp adeta sürünerek banyoya girdim.

Dişlerimi fırçalayıp yüzümü yıkadıktan sonra yavaş yavaş üstümü giyindim. İç çekerek kitaplarımı çantama tıkıp telefonumla kulaklığımı aldım.

Ayakkabılarım ayağıma geçirip görüntüme baktım. İyi uyuyamamıştım, ama iyi sayılırdım.

Hızlı adımlarla merdivenlerden indim. Kahvaltılarını etmiş kahve içen aileme takılmayıp kendime kahve yaptım.

Bir kaç yudum alıp kenara bırakıp ''Ben çıkıyorum.'' dedim sert bir sesle.

''Tatlım? Biraz konuşabilir miyiz?'' annemin kırgın sesi beni olduğum yere çiviledi ama hala onlara kızgındım. Bana değil de o pisliğe inanmışlardı. Ben onların kızıydım! Onlara daha önce hiç yalan söylememiş olmamda cabası.

''Hayır, okula geç kalıyorum.'' cevap vermelerine fırsat vermeden kapıyı çarpıp taksiye yürüdüm. Cuma günü beni yürüttükleri için homurdanarak bindim.

Yine ve yine o bok suratlıyı görmek zorunda kalacaktım. Hem bu böyle serseri falan değil mi? Ne diye okula geliyordu o zaman? Son 2 haftayı saymazsak onu daha önce hiç fark etmemiştim. Okula sık gelmediğine emindim. Ama şu 2 haftadır geleceği tutmuştu. Uyuz!

Okula yürüyen öğrencileri ve tanıdık sokağı görünce yaklaştığımızı anlayıp tekrar homurdandım. Keşke hasta numarası yapsaydım diye geçirdim içimden.

Taksiciye ücretini ödeyip arabadan indim. Kapıda yaslanmış İnanç'ı görünce içimden küfürler savurdum.

Ona takılmadan yanından geçtim. Çok geçmeden arkamdan ayak sesleri gelmeye başlayınca arkamdan geldiğini anladım. Şaşırmamıştım.

Kolumdan tutup ona dönmemi sağladı. ''Umarım dün dediklerimi anlamışsındır.''

Ona cevap vermeden suratına dik dik baktım.

''Anladın mı?'' diye kükredi.

''Kolumu acıtıyorsun. Yine.''

''Soruma cevap ver.'' dedi ısrarla.

''Ne duymak istiyorsun? Sırf sen istedin diye istediklerini yapmamı mı?''

Beni şaşırtarak ''Evet.'' dedi.

''Bırak.''

''Bu bir oyun değil Alara.'' diye uyarıda bulundu. Uyarısını yok sayıp kolumu ondan kurtardım. Okulun içine girip sınıfa ilerledim.

Bir orospu ve bok parçasıyla ne diye konuşuyordu ki? Yani o çok önemli egosunu incitebilirdim. İnsanlar beni onla görse ne derdi!

Kafamı sıraya koyup günün bitmesini diledim.

''Umarım doğru yolu bulmuşsundur.''

Kafamı kaldırıp sesin sahibine tiksintiyle baktım.

SADECE YALNIZ KALMAK İSTİYORUM!

''Seninle o kadar uzun süre arkadaş kaldıktan sonra pek sanmıyorum.'' neredeyse suratına tükürmüştüm. Sürtük.

''Bu sadece bir uyarıydı. O kadar süre arkadaştık Alara. Hala anlayamadın mı? Benim olanı alamazsın. İnanç benim.''

Ah Tutku. Kıskanç Tutku.

''Onu almadım. Kendisi geldi.'' omuz silktim.

Suratının düşmesini zevkle izlerken sınıfa öğretmenin gelmesiyle dilini ısırdı. Sırasına oturup bana ölümcül bakışlar atmaya başladı.

Nasıl böyle olmuştuk? Ben ve -eski- en yakın arkadaşım? Bir erkek için bu hale nasıl düşmüştük?

Zaferle kitaplarımı çantama attım.

Bitmişti.

Bu günü de atlatmıştım.

Hızla merdivenlerden inip okulun kapısına doğru yürüdüm. Çok geçmeden gördüğüm şey karşısında durakladım.

İnanç ve Koray?

Tamam, kavga etmiyorlardı ama İnanç resmen zehir püskürtüyor gibiydi.

Yanlarına koşarak ''Neler oluyor?''

Koray bana dönüp gülümsedi. ''Hiç birşey. Seni okuldan almaya gelmiştim.'' gülümsedi.

İnanç küfürle karışık homurdandı.

İnanç'ı yok sayarak bende ona gülümsedim. ''İyi, öyleyse gidelim?''

''Hayır.'' dedi İnanç kesin bir sesle.

''İnanç, olay çıkarmak istemiyorum.'' dedi Koray.

''İyi, çıkarmasan iyi olur. Seninle gelmiyor.''

Araya girme ihtiyacı duyarak kükredim. ''Sen kimsin afedersin de?! Dengesize bak, sen önce bana küfür et aşağıla. Sonra emir ver. Oldu canım, başka isteğin?'' alayla gülümsedim.

Sonra Koray'a dönüp ''Gidelim.''

Ah İnanç, bu dengesizliklerin Tutku'yu kıskandırma planımın da içine ediyor!

Korayla okul kapısından çıkıp eve doğru yürümeye başladığımızda İnanç'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Hiç değilse daha fazla üstelememişti.

''Derdi ne onun? Aranızda ne var sizin böyle?''

''Bir şey yok.'' diye ekstirip attı.

Ah, bir sen eksiktin. İnsanların bana cevap vermemesinden nefret ediyordum. Bu konu benim hakkımdaydı. Yani benide içeriyordu ve bilmeyi hak ediyordum. Neden ikisi de cevap verme konusunda bu kadar zorlardı?

''Koray. Bir derdi var, seninle ilgili biliyorum! Söyle?''

''Uzatma.'' Koraydan çıkan bu sert ses beni durdurmadı. Bula bula öküzleri buluyoruz, ne yapalım. Alışacağım.

''Söyle.'' diye üsteledim.

Derin bir iç çekti.

''Lütfen üsteleme, söylemeyeceğim.''

Yanaklarımı şişirip önüme döndüm. Tanımadığım insanlarla takılma, onlara güvenme konusunda birincilik ödülü alabilirdim.

''Burdan sonrasına kendim gidebilirim. Zaten 3 ev geçince.'' mırıldandım. Bana gerçeği söylememelerine kızıyordum.

''Seninle biraz daha takılmak istiyorum. 1 saat sonra seni alsam olur mu?''

Sana hala güvenemiyorum Koray. Ne de olsa İnançla bir bağlantın var. Ama öyle tatlısın ki!

Ah!

''Olabilir.''

''Cidden seninle arkadaş olmak istiyorum Alara. Beni yanlış anlama, gerçekten istiyorum.''

Dudaklarıma zoraki bir gülümseme yerleştirdim.

''1 saat sonra görüşürüz.''

''Görüşürüz.'' dedi gülümseyerek. Sonra beni şaşırtarak yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

Ah, hayır!

Bu hoşuma gitmişti.

BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin