Kırılmak.
Benim için normaldi artık. Sürekli kırılıyor, parçalara ayrılıyordum. Komik olan ise parçalarımı birleştirenin, onları kıran olduğu gerçeğiydi.
Beni kırmasına rağmen sürekli ona sığınıyordum. Bunun cevabını kendime sorup duruyordum ama bilmiyordum. Bilmiyordum işte. Üzerimde bıraktığı etkiye bir isim veremiyordum. Beni parçalara ayırmasına, beni üzmesine rağmen onunla mutlu olabiliyordum.
Telefonumun tanıdık zil sesini bugün kaçıncı duyuşumdu acaba? Şuanda milyonuncu kez çalıyor olmalıydı. Reddederek yatakta doğruldum.
''Alara!'' kapının çalınmasıyla sıkıntıyla iç çektim.
''Gel anne.'' kapı yavaşça açıldı ve içeri annem girdi. Yatağımın ucuna oturup çekingen bir ifadeyle ellerini kucağında buluşturdu. Onun bu halini görünce uzun süredir onunla tek kelime konuşmadığımızı fark ettim. Herşeyi içime atar olmuştum.
''Bebeğim ben.. bak biz uzun süredir seni izliyoruz. Duygularını aşırı derecede belli ediyorsun.'' ona garip bir bakış attım. ''Sürekli ya mutlusun ya da tam tersi. Biliyorsun..'' duraksadı. ''Ne zaman konuşmak istersen ben buradayım.''
Bunun için biraz geç kalmıştı.
''Konuşmak istemiyorum.'' arkama yaslanarak yorganı iyice çektim.
''Bu bir dönem mi?''
Ah. Sürekli karşılaştığım sinir bozucu soru.
''Hayır.'' dedim sesimin sert çıkmasını sağlayarak. ''Bu bir dönem falan değil.''
Annem kaşlarını yukarı kaldırdı ve bu ifade sinir kat sayımı daha da arttırdı. ''Tamam. Konuşmak istersen, hazır olduğunda gelirsin.''
Cevap vermeden gözlerimi kaçırdım. Geldiği gibi yavaş adımlarla odadan çıktı.
Konuşmak bu sorunu çözemeyecekti. Konuşmak İnanç ile geçmişi arasına bir perde çekmeyecekti. Konuşmak bu sorunların hiç birini çözmeyecekti ve eğer çözecek olsaydı bunu benim değil ailemin yapması gerekirdi.
Kim bilir ne zamandır böyleydim ama bana sadece İnanç'ın kötü olduğunu söylüyorlardı. Ağızlarından başka bir laf çıkmıyor, sürekli onunla olamayacağımı söylüyorlardı.
Yorganın altına iyice girerek yastığı kafama geçirdim. Öfkemi, sinirimi, üzüntümü, acımı birşeyden çıkarmak istiyordum. İçimde daha fazla tutamazdım. Yoksa patlayacaktım...
Aç şu siktiğimin telefonunu.
Alara!
Aç diyorum.
TELEFONU AÇ!
Konuşmama izin vermiyorsun ki!
Son kez söylüyorum. Aç şu siktiğimin telefonunu!
Oysa kendini affettirmek namına bir girişimde bulunsa, ben zaten onu affetmek için bir çare bulurdum.
Yaptığımı çocukça buluyor olabilirdi. Fazla kıskanç gözüküyor da olabilirdim ama sorun bu değildi. Sorun, İnanç'ın geçmişiydi. Kızlar sürekli karşımıza çıkıyor, beni görmezden gelip ona sırnaşıyorlardı. Ve beni çileden çıkaran şey ise İnanç'ın onları terslememesi, kibarca gitmelerini söylemesiydi.
Oysa onun kitabında o sert çocuktu. Herkese bağırır çağırır, insanları kırardı ama tek gecelik ilişki yaşadığı kızlara bunu yapamıyordu..
Kendin kaşındın. Geliyorum.
Telefonu sinirle komidine bıraktım. Gelmesi düşüncesi beni hem heyecanlandırıyor, hem de dehşete düşürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Teen FictionAlara bir suçluydu. Eğer en yakın arkadaşının sevgilisini çekici bulmak bir suç olsaydı.