Şok üzerine gelen şoklar artık sinir bozucu olmaya başlamıştı.
Evin içine gireli yarım saatten fazla oluyordu ve manzaranın pek iyi olduğu söylenemezdi. Ev darmadağan olmuştu ve bunu yapanın kim olduğunu pekala biliyorduk.
İnanç içeri girdiğimizden beri devrilmiş koltuğun tepesinde oturuyor düşünüyordu. Gözlerini bir yere sabitlemişti ve ben onun duvarlarını yıkıp düşüncelerini okumayı öyle istiyordum ki.
Yenildiğini hissediyordu. Birinin ona bunu yapması onun için saygısızlıktı ve kendini bu kadar beğenen birinin kitabında bu yazmıyordu. Anlıyordum.
En azından anlamaya çalışıyordum.
''Kalk.'' düşüncelerimle aramdaki bağı kopartan ses irkilmeme sebep oldu. ''Gidiyoruz.''
Gözlerim bir an için şaşkınlıkla açıldı ama bunun nedeni gidiyoruz demesi değil, aniden kendine gelmesiydi. ''Nereye?'' dedim her saniye artan bir şaşkınlıkla.
''O orospu çocuğuna gününü göstereceğim. Ona benimle uğraşmaması gerektiğini öğreteceğim.'' bunu tükürür gibi söylemişti.
Ona yaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapadım ve sinirini emebilirmişim gibi kollarımı omuzlarına yerleştirdim. ''Boşver.'' dedim sakin bir sesle. ''Unut gitsin.''
Bana dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi baktı. Ardından ciddi olduğumu anlayınca bakışlarına anlam veremediğim birşey daha eklendi. ''Hayır.'' sesinin tonundan bunun öfke olduğunu anlamıştım. Yine öfkelenmişti.
''Bir seferlik uğraşmasan?'' dedim bıkkın bir sesle.
''Ne olduğunu farkındasın değil mi Alara?'' diye sordu. Sesinin tonu bir ton daha tehlikeli bir hal almıştı. ''Evimi darmadağın etti.''
Bunu elbetteki farkındaydım ama bu kadar büyütülecek bir olay olduğunu düşünmüyordum. Koray'ın üstüne ne kadar giderse gitsin sonu pek iyi sonuçlanmıyordu. İşin peşini bıraksa belkide Koray bir daha karşımıza çıkmayacaktı?
''Farkındayım.'' dedim. ''Ama belki de üstüne gitmemelisin. İşler daha kötü bir hal alıyor.'' elimi omuzlarından çekip bir adım geri çekildim. Yüzünü daha iyi görebilmek için yüzümü yana yatırdım. Sinirliydi, hemde çok ve bunu siniri aza indirmeye çalışmam bir işe yaramıyordu. Her çabamda beni elinin tersiyle itiyordu.
''Hayır.'' dedi tekrar sert bir sesle. ''Ona gününü göstereceğim.''
Erkekler ve onların iflah olmaz egoları.
''Tamam.'' dedim sıkıntıyla iç çekerek. ''Ama bende geleceğim.''
''Geliceksin.''
Israr etmemesi üzerine kaşlarımı çattım. Benim tanıdığım İnanç her zaman beni pis işlerden uzak tutardı. Gerçi ''benim tanıdığım bir İnanç'' olduğunu düşünmüyordum. Ne zaman onu tanıdığımı, onu anladığımı düşünsem beni haksız çıkarıyordu ve çabalamaktan bıkmıştım.
Hızlı adımlarla kapıdan çıktığında çantamı kapıp onu takip ettim. Kendini sabırsız bir şekilde arabaya attı ve benim binmemi bekledi.
Arabaya yerleştiğimde birşeyler öğrenme umuduyla kafamı ona çevirdim. Yüzü ve bedeni kaskatıydı. Sinirinin şimdiye geçmesi gerekiyordu.
''Ne yapacaksın?''
''Görürsün.'' motoru çalıştırdı.
''Bana bir seferlik düzgün bir cevap veremez misin?'' dedim bıkkınlıkla. Beni gerçiştirmesinden bıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Teen FictionAlara bir suçluydu. Eğer en yakın arkadaşının sevgilisini çekici bulmak bir suç olsaydı.