Kabul ediyorum, bu durumda en sakin insan bile sinir krizi geçirebilirdi. Ayrıca, karşınızdaki insan Koraydı. Yaptığı en küçük hareket bile insanın sinirlerini zıplatıyordu. Tek bir hareketi bile huzur verici değildi.
Tabii şu an yaptığı bambaşka bir şeydi. Biraz önce kendini toparlayamasa ölmüş olabilirdim. Aileme ne derdim? Evimin önünde İnanç'ı kıskandırmak için kullandığım psikopat ruh hastası Koray beni boğazladı mı derdim? Kulağa deli saçması geliyordu ama doğruydu işte. Başıma gelen en saçma şey olmalıydı.
İnanç'ı kızdıran şeyi tam olarak seçememiştim. Bana yaptığını görmüşmüydü bilemiyordum. Gözlerinden tek bir duygu okunuyordu: Öfke. Ama nedenini bilmemek ve bana kızdığını düşünmek irkilmeme sebep oldu.
Koray beni kolları arasına aldı. Sudan çıkmış bir balık gibi ona karşı koymaya çalışsamda başarısızlıkla sonuçlanmıştım. İnanç ise öfke dolu bir şekilde bize bakmaya devam ediyordu.
''Koray.'' diye tısladı. Ses tonu beni korkuturken Koray'a vurmaya çalıştım. Tabii bu da başarısızlıkla sonuçlanmıştı. ''Bırak kızı.''
Bir adım olduğunu söyleyecekken kendimi durdurdum. Şuan ne yeri ne sırasıydı. Bana bir hiçmişim gibi seslense de şuan beni Koray'ın can acıtan kollarından beni İnanç'ın kurtaracağını biliyordum. Seçme şansım yoktu. Şikayet etme şansım ise sıfır.
Koray gülmekle yetindi.
''Koray.'' dedi İnanç tekrar dişlerinin arasından. Öfkesi tüm vücuduna yayılıyordu ve kesinlikle iyiye işaret değildi. Onu kızgın görmekten nefret ediyordum.
Koray yine alayla gülünce şansımı denemeye karar verdim.
''Bırak beni. Şuan yaptığın şeyi aklın alıyor mu senin?'' diye sordum hayretle. Buna alıkonmak denebilirdi.
''Neden onu istiyorsun anlamıyorum. Seni umursamıyor bile.'' dedi suratını suratıma yaklaştırarak.
Bu sefer gülen İnanç oldu ve ben hayretle gözlerimi kırpıştırdım. Kendime güvenim biraz bile yoktu ama bunun doğru olmadığını biliyordum. İnanç beni sevmiyordu, bana aşık değildi, bana tapmıyordu ama değer vermediği söylenemezdi. En azından ben öyle düşünüyordum.
''Bırak kızı diyorum Koray. Canını yakmak istemiyorum, bırak ve git.'' dedi İnanç sert bir şekilde. Rahat gözüküyordu, sanki beni bırakacağı kesinmiş gibi.
Koray ona aldırmıyordu. Burnunu saçlarıma daldırarak ''Bunu sana kanıtlayacağım.'' diye fısıldadı.
''Delisin sen!'' diye bağırdım. ''Bırak bu işin peşini artık! Seninle ilgilenmiyorum, seni sevmiyorum, senden hoşlanmıyorum! Sana karşı tek bir güzel duygu beslemiyorum!''
Beni kendine daha sert bastıran Koray'ın titremeye başladığını hissettim. ''Demek öyle.'' dedi ürkütücü bir sesle. Gözlerimden akmak için sabırsızlanan göz yaşlarımın düşmemesi için direndim. Ağlamamam gerekiyordu. Kesinlikle ağlamayacaktım.
Bu güne kadar hep basit şeylerden korkan bir kız olmuştum. Gök gürültüsünden, korkunç görünümlü köpeklerden, sapıklardan, şiddetten. Şu anda farkediyordum ki bunlar korkmaya değer şeyler değildi. Asıl korkulması gereken şeyler daha korkmadıklarımızdı.
Bunu Koray cebinden bıçağı çıkardığında anlamıştım.
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken bu sefer benim titremeye başladığımı fark etmiştim. Aynı anda gözüm İnanç'a takıldı ve bir adım öne atıldığını gördüm.
''Dur, dur bir saniye sakin ol!'' bunu başka birisi görse benim için korktuğunu, endişelendiğini düşünebilirdi. Ama ben İnanç'ı tanıyordum, bu kadar basit salıvermeyeceğini biliyordum. Duygularını açık etmekten nefret ediyordu ve bunun için benim yaralanmamı bile göze alabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELA
Teen FictionAlara bir suçluydu. Eğer en yakın arkadaşının sevgilisini çekici bulmak bir suç olsaydı.