Hazırlık

9K 344 17
                                    

Gözlerim biraz sisli olarak açılırken kafam zonkluyordu. "N-nerdeyim ben?" Kendi kendime konuşurken bir yatakta olduğum ve bağlı olduğum belliydi. Ellerim artık acı içinde beni çözün diye bağırırken gözlerim yerine gelmeye başlamıştı bile. Gözlerimi açıp bulunduğum ortama bakarken elinde viskiyle karşımdaki sandelye de oturan genç adama baktım. "Kimsin sen?" Adam soruma çarpık bir gülümseme atarken "sahibin" gibi saçma bir cümle kurmuştu. Ne olduğunu anlamadan ayağa kalkıp üzerime gelmeye başladı. "Yağız'ın kızının bu kadar güzel ama huysuz olduğunu söylememişlerdi" neyden bahsediyordu bu kaçık? Yatağa oturmuş saçlarımla oynarken kafamı öbür tarafa çevirdim. "Çek lan şu elini kırdırma bana" sinirle bunları söylerken adam yüksek bir sesle kahkaha atıp "şşş güzelim ayıp oluyor Yağız hemen kendine benzetmiş seni" ne alakaydı şuan ne diyordu bu ben mi çok salaktım o mu anlatamıyordu? "Yağız'ın seni bulacağını biliyorsun değil mi?" Sesim sorudan çok tehdit içerikli çıkmıştı. "Bulacak, bulacak ama senin benim olduğunu yer altına kanıtladıktan sonra bulsa da bir şey yapamaz" sonlara doğru dudağı üste kıvrılırken yüzüne tükürmek istedim. Adam üstüme doğru gelirken "kamerayı getirin!" Diye bağırmasıyla korkmaya başlamıştım. Ne diyorum ben zaten köpek gibi korkuyordum. İçeri siyah giyimli bir adam girip yatağın karşısına kamera yerleştirdi. "Bu ne anlama geliyor?" Adam kamerayı ayarlarken "benim oluşunun kanıtı" derken içimdeki korku büyük bir çığ olacaktı. Hatta oldu. "B-bak ben seni tanımıyorum bile ben sana hiç bir şey yapmadım bana dokunma yalvarırım." Sözlerimin sonuna doğru hıçkırarak ağlarken "haklısın sen bana hiç bir şey yapmadın ama o yaptı ama Yağız yaptı!" Çocuk sözü bittiğinde duvara sert bir yumruk attı. Ve bana doğru tekrar gelmeye başladı. Tekrar hıçkırarak ağlayıp geri çekilmeye başladım. İçeriden büyük bir gürültü çıkarken bu adam elindeki silahı çıkarıp anında kafama tuttu daha çok bağırıp ağlarken Yağız ölüm sessizliğinde gelip kapıyı kırarak açtığında tek kullandığı cümle "o siktiğimin silahını indir aksi takdir de zaten öleceksin ama çok işkence görmeyeceksin" çıkan damarları ve koyulaşan gözleri beni bulurken "onda imzam var zaten senin dokunduğun her yere bende sende imza bırakacağım" sözleri jilet kadar keskin ölüm kadar tehlikeliydi. Yağız ardından kafasını iki yana sallayıp ufak bir kahkaha atarken "benim olana dokunmamayı öğreneceksiniz!" Geldi geleli sessiz konuşan adam git gide bağırmaya başlıyordu. Işık hızı bile yanında yavaş kalırken büyük odada normal de yanımıza on saniyede gelecekken bir anda geldiği gibi adamı yere atıp üzerine tekmelerini atıyordu. "Benim olana dokunmayacaksınız anladınız mı lan!" Adam yattığı yerden kalkarken "Aslan yavaş yavaş uyanıyor" soyadı ile fena laf sokmuştu Yağız'a. Yağız belindeki siyah metali çıkarıp adamın kafasına sıktığın da çıkan ses ile çığlıklarım adeta evi doldurmuştu. "S-sen ne yaptın?" Sesim titreyerek karşımdaki katile bakıyordum. "Hakettiğini yaptım yer altı dünyasında yeterince ara vermişim demek ki milletin dili uzamış cesaret yüklenmiş" bunları derken omuz silkmişti. "Demir al şu pisliği gözümün önünden ve bizim yere gömün" bu ne demek ne yani bizim yer derken demek ki öldürdüğü adamları gömmek için yer vardı. Ahh tanrı aşkına ben nereye ve kime düşmüştüm? Eğilip küfür ederek beni çözerken "uyu bedelini ödeyeceksin zaten dinlenmen lazım" dediği gibi yapacaktım çünkü kafam zaten kaldırmıyordu. "Nereye?" Son kez bunu sormalıydım hiç değilse bunu öğrenmem lazımdı artık "evimize güzelim uyu"

####

Gözüme vuran güneş ışığı odayı aydınlatırken vücuduma değen ipek nevresim tenimi şımartıyordu. Kafamı çevirdiğim de tanıdığım erkeksi surat elinde viski bardağı ile her zaman ki yerine oturmuş bana bakıyordu. "Ben dün için özür dilerim." Yağız ufak bir kahkaha atıp "özür mü? Özür mü diliyorsun lan birde ben gelmesen şuan ne haldeydin biliyor musun? Benim tek düşmanım Selim pisliği değil takdire şayan bir şekilde düşmanım var. Sen hangi akla hizmet benden kaçabilirsin? Cidden seni bulamam mı sandın?" Sonlara doğru yine sinirlenirken kendimi tutamayıp "bir katilin yanında kalmak istemiyorum." Evet kalmak istemiyordum kim isterdi ki böyle birini? "Seni yanıma alırken de fikrini sormamıştım hâlâ da sormuyorum" kendini ne sanıyordu bu adam? "Bu arada bedeli kahvaltıdan sonra ödeyeceksin" bir de şu saçma bedel vardı değil mi ahh unutmuştum. "Ne bedeli?" Yüzü yumuşamayıp sert dururken "aptallığının bedeli" gibi bir cümle kurdu. Tamam ama dün zaten yeterince acı çekmiştim. Bir de burda mı bedel ödeyecektim? Manyak mı adam diye sormuyorum kesin manyak çünkü. "Ben aşağıdayım on dakikan var" emri verip gitmişti haspam. Üzerimi değişip kahvaltı için aşağı indiğim de ne zamandır tanışmadığım hizmetli kadının adının Fatma olduğunu öğrenmiştim. "Günaydın Hazal hanım Yağız bey içeride" gülümserken bu evde gülümseyen tek kişi o olduğu için bende sıcak bir gülümseme ile karşılık verdim. Mutfağa geçtiğim de Yağız elinde gazatesi ve kahvesiyle oldukça çekici duruyordu. Ama katil biri ne kadar çekici olabilir ki? Kendime habire bunu hatırlatıyordum. O katil Hazal o katil. Yağız'ın sorusuyla kendime geldim. "Dün sana dokundu mu?" Kaşları çatık bir şekilde benim cevabımı bekliyordu. "Hayır hiç bir şey yapmadı" cevabımın doğruluğunu ölçmek için bana bakarken "yemin ediyorum" dememle kafasını tamam anlamında sallayıp yemeğine devam etti. "Kahvaltıdan sonra hazırlan dışarı çıkacağız" ayağa kalkarken bu kelimeleri telaffuz etmişti. Kafamı tamam anlamında sallayıp bende onun gibi ayaklandım ve odama gittim. Beyaz pantolon üstüne siyah bir gömlek altına supra giydim. Saçlarımı açık bırakıp hafif bir makyaj yaptım. Aşağı indiğim de Fatma hanım Yağız'ın araba da beklediğini söyledi. Dışarı korumaların arasında Yağız'ın arabasına bindim. "Nereye gidiyoruz?" Bana bakmadan "gitmemiz gereken yere gidince görürsün" bu adam neyin kafasını yaşıyordu? Hiç konuşmadan büyük bir evin önünde durduk "burası nere?" "Bir başka evim" bu adam para mı sıçıyordu? "Neden geldik?" Elini belime koyup "geceye hazırlanmak için" gibi bir cümle kurdu. Evin kapısını çaldığında güzel bir hizmetli kapıyı açtı kız o kadar dekolte giymişti ki benim bile gözüm takılmıştı. "Ah buyrun efendim" Yağız yüzüne bakmadan girerken kız bana öldürücü bakışlar atıyordu. "Yukarı çık seni yukarıda bekliyorlar" kafamı sallayıp merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Merdiven biter bitmez bir kadın karşıma çıkıp gülerek koluma girdi. Demek ki Yağız parayı baya döktürmüştü. Kadın saçımı yaparken başka bir kız makyajımı yapmıştı. Kadının teki elinde kıyafetle girince siyah kılıftan kıyafeti çıkartınca ağzım balık şeklinde yuvarlak şeklini almıştı. Gerçekten para kokan ve güzellikte sınır tanımayan bir kıyafetti. Kıyafetin boyu miniye yakınken siyah olmamış ayrı bir zariflik katmıştı. "Çok güzel olmuşum" arkadaki kadınlar bana aynadan gülümserken "evet efendim çok güzel oldunuz" ayağıma giydiğim en az on beş santim olan topukla bir kez daha kendime baktım. Ben cidden bu muydum bu kadar güzel miydim? Aşağı merdivenlerden inerken Yağız'ında mükemmel bir şekilde güzel olmuştu. Üzerindeki takım elbise yaklaşmayın bana tonla para ödendi bana diye bağırıyordu. Yağız beni görünce ağzındaki viski boğazında duruken yutkunduğu adem elmasından belli oluyordu. "Bu kıyafeti yapan firmayı sikeceğim" göz devirdim. Yaklaşık üç saatir oyalanıyorduk ve sonunda arabaya binmiştik. Bir saatlik bir yolculuktan sonra Yağız bana dönüp " bak bugün yer altı dünyasındaki insanların bir kutlaması var. Sakın yanımdan ayrılma senin yanına gelen kimseyle sakın göz teması dahi kurma bugün cezanı çekeceksin" sadist adam cezayı unutmamıştı. Kafamı tamam anlamında sallarken karşısında durduğumuz büyük otele doğru ilerlemeye başladık anahtarı kapıda duran adama atarken elini belime yerleştirdi. "Oooo Aslan seni tektar aramız da görmek ne güzel" orta yaşlardaki bir adam bunu derken Yağız'ın belimdeki eli gerilmişti. "sizi de öyle Yıldızhan" yanımıza genç bir çocuk gelip "baba Aslanların gözdesi ni görmüşüz sonunda hemde ilk defa bir kızla" ilk defa mı Yağız elini sahiplenerek kafama götürüp beni kendine yasladı. "Evet bir aya evleniyoruz sizi de bekleriz öyle değil mi güzelim" ben bir şey diyemeden dudaklarıma yöneldi. Karşılık vermeden onu itersem sonucunu az çok tahmin ediyordum "öyle" diye bende mırıldandım ve dudakları dudaklarımı örtmeye başlamıştı bile utancımdan ceketini sıkarken o ise yanımızdaki adamları unutup öpmeye devam etti. Karşılık vermedim ama geri de itmedim. Yanımızdaki çocuk kahkaha atarak "yavaş ol Aslan ama neden bu güzel bayan seni öpmedi ki?" sorudan çok bir şeyden şüphelenmişsine tehdit vari çıkmıştı.
Adamın bu tutumu beni de gıcık ederken benden asla beklenmedik bir şey yapıp Yağız konuşacağı sırada dudaklarını bu sefer ben öptüm nefret ettiğim adamı bu kadar sert öptüğüm de onun da benim de ağzımızdan birer inleme kaçtı. Salondaki tüm gözler zaten bize bakarken bu hareketimle alkışlama sesleri de yükselmişti. Karşımdaki çocuğun anında yüzü düşüp yerini sinire bırakırken babasını da aldığı gibi çıkmıştı otelden. Yağız bu haraketimden memnun olmuşçasına dudağı üste kıvrılırken utancımdan yüzüne bakamıyordun elimden tutup bir topluluğun arasına girdiğimiz de tüm gözler bizdeydi. Yağız beni kendine çekerken sesini millete duyururcasına bağırıp herkesin dikkatini çekmiş ve bir sessizlik olmasını beklemişti. "Yer altı dünyasında bazı insanlar kimle uğraştıklarını unutur olmuşlar. Benim olana dokunduğunuz an dokunduğunuz yerlerinize biliyorsunuz ki işkence ile karşılık verilir. Ben Yağız Aslan bu konuşmayı tekrar yapmam bu kadın benim ve bir aya karım olacak ona değil dokunmak bakanı bile sikerim anlaşılmayan kısım?" Kimseden ses çıkmazken kızların kaşık çatları erkeklerin meraklı bakışları beni bulmuştu "kim bu kız bunu daha önce görmemiştim" diye konuşmalar kulağıma geliyordu. "Yağız?" "Söyle güzelim" katilim ne güzel de güzelim diyordu öyle "daha yeni sana yaptığım şeyden dolayı kusura bakma o çocuğun sözleri beni şey etti de" Yağız yukarı doğru bakıp sabır dilenir gibi utanan yüzüme döndü "eğer sen öyle yapmasaydın şuan o çocuğun kanı ellerim de olacaktı" yani bir nevi hayat kurtarmıştım. "Şimdi kafanı kaldır ve yüzüme bak" elleriyle suratımı kavrayıp kendisine baktırdı. İlk defa onun dişleri ile gülümserken görünce bende gülümsedim sırıtarak. "Bu kadar kaldığımız yeter hadi gidelim" diyip belime elini koyarak bana yolu gösteriyormuş gibi gitti. Dışarı çıkarken Yağız "bekle beni burada ben anahtarı alıp içeriden ceketleri de alıp geliyorum" dedi ve dudağını şakağıma bastırdı. O giderken üşüyüp ellerimi bedenime sardım. Unutma Hazal o katil unutma unutma diye kendime tekrarlarken bir tane kız karşıma gelip "Yağız'ın yatağa attığı sürtüklerden birisin öyle değil mi ne karşılığında yanında gözüktün?" Yüzüm kasılırken midem de burukluk hissetmiştim. "Bana bak sarı çiyan seni öyle bir döverim ki durmam için yalvarırsın" sesim oldukça sinirli ve tehdit vari çıkmıştı. "Yağız da sana sert davranıyor demek ki bana geçen gece davrandığı gibi" geçen gece derken ben iki aya yakındır Yağız'la birlikteydim. Yapmazdı demi öyle bir şey "geçen gece?" Kız kahkaha atarak "bir hafta öncesine" işte bu beni baya yıldırmıştı. Kız giderken bir kaç dakika sonra Yağız geldi elini belime koyacakken "dokunma bana" sesim sinirden çok aşağlanmak duygusuyla kırık çıkmıştı. Yağız kaşları çatılmış bana bakarken "noldu" diye saçma bir soru sordu. "Hiç, hiç bir şey" Yağız kolumu serçe kavrayıp "bana bak Hazal suçun zaten var bana söyle şunu" "suçum mu?" Sorudan çok sitemle çıkmıştı sesim. "Bu gece benim olmak istemiyorsan sus!" Sonunda kibarlığı bırakmıştı. Sözleri daha çok hıçkırarak ağlamama neden olurken elimin tersiyle dudağımı sildim ardından elim morartığı boynuma giderken "bana dokunmadan nefret ediyorum nefret" diye ona kinimi kusmaya başladım. Bir şey demeyip beni arabaya atarken kapımı sertçe kapatıp kendi tarafındaki kapıya da aynısını yaptı. Eve geldiğimiz de korumalara "Hazal hanım evden dışarı çıkmayacak kuaför ve gelinlik seçimleri getirtin mekanı ve davetiyeleri hazırlatın Hazal hanımın yanından kuş uçmayacak iki güne evleneceğiz!" Diyip beni merdivenlerden sürükleyerek çıkarıp odaya attı. "Senden nefret ediyorum Aslan" bunu dememle kapıyı suratıma çarpıp ardından iki el kilit sesi duyuldu. Gözüm karanlığa alışırken yerde uyuyup kaldığımı havaya kaldırılınca anladım. O sert erkeksi koku burnuma dolmuştu yüzsüz adam bir de utanmadan geri gelmiş yanıma yatarak beni sarıyor. "Git burdan" beni daha çok kendine bastırdı ben kalkmaya çalışırken "gidemem sen varken" şerefsiz bir de sinir ediyordu. "Bu gece ki öpücük yüzünden seni affedeceğim" hah etmese nolur acaba demeyeceğim çünkü sonu baya ağır olabilirdi. "Şimdi kapa gözlerini ve kendini bana hazırla iki gün sonraya" bir şey diyemeden beni göğsüne bastırıp uykuya dalmam için ellerini saçıma dolayıp yavaş yavaş çekerek uykuya kendimi bırakmamı sağladı...

ZüppeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin