Düğün

8.1K 324 12
                                    

Ne yapacağım biliyor musunuz? Yine kaçacağım. Ahh hadi ama bana hakaret etmeyin ve gerçek hayata dönün. Kim katil ve heran kendisine zarar verebilecek, onu okuldan alan biriyle birlikte olmak ister bir ömür boyu? Ahh tabi ki kimse istemez. O yüzden ailem gelince onlarla konuşacağım ve bir müddet yurt dışına çıkacağım. Ailemi de yanımda götüreceğim. Ve bir müddet ciddi anlamda dönmeyeceğim. Evet hastaneden çıkmış ve şuan hazırlıklar yapıyorduk. Kuaför, makyöz derken eve bir sürü kadın gelmişti. Üç saatin sonunda herşey hazırdı ve ben gelinliğimi de giymiştim. Ailemi hemen görmek istiyordum ama Yağız kapıya iki koruma dikmiş içeri kendisinden başka kimseyi almamalarını beni de çıkartmamalarını söylemiş. Cidden abartıyor onlar benim ailem. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim kapı açılınca. Beni görünce gülümsedi. İlk defa böyle gülümsedi. Yanaklarında gamze olduğunu yeni fark etmiştim. Takım elbise üstüne cuk diye oturmuştu adeta. Gözlerim onda takılı kalmıştı cidden özenilerek yaratılmıştı. Gözlerimin içine bakarken belime elini koydu ve kendisine çekti. Dayan Hazal iki saate bitecek ve bir daha onu görmeyeceksin dayan. Dudakları dudaklarımı örterken ağzının içine gülümsedim. Aklımdaki düşünceler yüzünden gülüyordum. Anında o da gülümserken ciddi anlam da gülünce tapılası bir varlık olduğunu fark ettim. Hayır Hazal hayır seni etkilemeyecek hayır sakın. Beni kendine arkamı dönecek şekilde çevirirken uzun ve ince parmakları soğukluğu ile boynuma geldi. Sonra işlenmiş ve cidden göz kamaştırıcı bir kolyeyi boynuma taktı. "Oha bu çok güzel" dudağı üste kıvrılırken "küçük gelinime bu az bile" dedi. Dediği şey moralimi bozarken ona çaktırmamak için gülümsedim. "Artık aşağı inelim mi?" Hemen kurtulmak istiyordum. Elimi beline sararken elime değen metal şey ile anında elimi çektim. Kaşlarını çatıp bana bakarken "benim ne olduğuma artık alışman lazım yavaş yavaş küçüğüm aksi takdir de ikimizi de zorlarsın." Alışmayacaktım tabiki bu pisliğe. Kafamı "tamam" anlamında salladım. Aşağı inip arabayla büyük bir otelin önüne geldiğimiz de ağzım o şeklinde olmuştu. Burda bir düğün ciddi anlam da pahalıya patlamıştı. İçeri girdim ve gözüm direk ailemi aradı. Onları bulunca yanlarına gitmek için haraket edecekken demir gibi bir el bileğimi kavradı. Anında Yağız kulağıma eğilirken "Sakın, sakın beni zorlama" diyerek yavaşça kulağıma fısıldadı. Bir şey demeden onunda elini tutarak ailemin yanına getirdim. Babam direk bileğimi tutarak "yürü gidiyoruz burdan. Bu ne saçmalık!" Diye bağırdı. Babam bir elimi tutarken Yağız da bir elimi tutup babama en tehlikeli bakışlarını gönderdi. "Bırak" Yağız bunu derken sinirden kasılmaktan bileğimi sıkıyordu. Anneme kaş göz yapıp babamı tutmasını işaret ettim. Babamı tutarken annem, direk Yağız'ın elini tuttum ve babama döndüm. "Baba ben Yağız'ı seviyorum ve onunla evleneceğim eğer bana azıcık sevgin varsa olumlu bak." Yağız hafiften gülümsedi ve "duydunuz efendim" diyerek babama saygıda kusur etmedi. Diğer misafirleri de karşıladıktan sonra Yağız'a annemlerle son kez konuşmak istediğimi söyleyip biraz yağcılık yaptıktan sonra kabul ettirmiştim. "Anne bana bak şimdi nikah kıyılamadan beni kaçırmanız lazım bu gece için uçak bileti alın gitmemiz lazım. Bu adam tam bir katil" annem önce Yağız'a sonra bana baktı "şaka mı bu?" Bir şey diyemeden Yağız ellerini belime doladı. "Sorun mu var güzelim?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Nikah memuru geldi. Artık geçelim" diyince kalbim ağzımda atıp gözlerim dolmaya başladı. Kafamı tamam anlamında sallayıp masaya gittik. Herkes oturur oturmaz alkışladı. "Sakın, küçük sıçan ne planladığını biliyorum. Ailenle iki gece mi geçirmek istersin? Tabiki ölü bir şekilde" elim ayağım buz keserken nikah memuru bana soruyu sormuş ama ben cevap vermemiştim. Memur tekrar sorusunu sorarken herkes bize bakıyordu. Tüm mafyalar artı vampirler bu kadarı bana fazlaydı. "Evet" dedim ve imzamı attım. Artık evliydim. Lanet olsun evlenmiştim. Yağız ayağa kalkıp şakağımdan öpünce gülümsedim. Tabiki gözümden yaş akarak. "Aferin küçüğüme" elimi tutarken ayaklarımı beni taşımakta zorlanıyordu. Son kez annemlerin yanına gidip "herşey şakaydı anne ben onu çok seviyorum. Sizi de öyle artık merak etmeyin, üzülmeyin benim için." Kendimi artık daha fazla tutamayacaktım. Arkadaşlarıyla konuşurken bile Yağız kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Yağız gelir misin sevgilim" arkadaşlarına bir şey diyip yanıma koşar adım geldi. Bağırmamıştım ama onun duyacağını biliyordum. Annemler Yağız'ı sevmişlerdi. Ailesini de öyle canım ailem bilmiyordu tabi. "Kendimi iyi hissetmiyorum" Yağız'ın kulağına fısıltı olarak söylediğim şeyler onu germişti. "Yoksa ailen için mi ağlıyorsun?" Evet öyleydi ama ona diyemezdim bunu "hayır, hayır sadece düğün işte bilirsin. İnsanlar duygulanır ve ağlar. Bunlarda mutluluktan" öyle olmadığını oda biliyordu. Arkadaşlarına tek tek bende selam verdikten sonra "kocamı alıyorum ve balayına gidiyoruz" bunu demem ile herkes ıslık çalarken son kez göreceğim aileme son kez sarılıp Yağız'la eve gittik. Saçmalamayın nefret ettiğim adamla zorla evlenip bir de balayına gidemem. Arabada yüzüne bile bakmazken elimdeki tek taşa baktım. Oldukça gösterişli ve güzeldi. Ama ben bunu sevdiğim adamdan güzel bir teklifle almak isterdim. Dayanamıyordum kalbim acıyordu nefes alamıyordum. "Neden? Neden ben? Ben ne yaptım sana? Neden bu kadar acı veriyosun bana?" Yüzüme bile bakmazken direksiyonu kavradığı ellerini sıkarak sağaya dağ başına çekti arabayı "senin derdin ne Hazal?" Ağzımdan bir hah lafının çıkmasına engel olamadım. Tam cevap verecekken "sen istesende istemesen de benimsin. Ailene para desteği yapıp şirketinizi kurtardım. Annenin rahatsız olduğunu biliyor musun ve bir kaç gün sonra America'ya gönderdiğimi. Tanrı aşkına beni sevmen ve yanımda kalman için daha ne yapabilirim!" Duyduklarıma inanamadan onun sinirli yüzünü inceledim. "Özür dilerim." Sinirli hali hâlâ dururken aklıma iki senedir sevdiğim çocuk geldi artık sevmiyordum ama bunu ona karşı kullanabilirdim. Ciddi anlamda okumak ve hayalime ulaşmak istiyordum. "Ama üzgünüm Yağız ben birini seviyorum" bunu dememle arabadan hızla inip benim kapımı da açtı. "Kim lan o? Onun ölüsünü dirisini sikeceğim. Artık değil dışarı odadan çıkamazsın!" Beni kapıyla kendi arasında sıkıştırırken "şaka yapmak istemiştim" dedim korkuyla. Dişlerini birbirine bastırırken "bana sakın bir daha şaka yapma" diye sessizce uyardı. Belime elini koyarken yeni çıkmış kirli sakalları mükemmel duruyordu. Kendime hakim olamayarak ne yaptığımı bile bilmiyordum ağrıyan yaramla anladım onu öptüğümü dudağım acımıştı. Ona acı çektirmek istiyordum. Dudağını dişlerimin arasına aldığımda sertçe inledi. Dudağındaki kan ikimize de bulaşınca zaferle gülümsedim ve geri çekildim. Şaşırarak yüzüme baktı ve baş parmağıyla dudağını sildi. "İzim olsun istedim." Dedim ve kahkaha attım. Kahkahamı bölen şey beni arabaya yaslamış ve kucağına almıştı. Düşmemek için ayaklarımı ona sarınca boynumu dişleri arasına aldı ve ısırdı. Acıyla inlerken kafasını kaldırdı ve "daha yeni ki hareketin oldukça tahrik ediciydi güzelim bende devamını getirmek istedim." Gözlerim ayrılırken "siktir" diye üstünde debelendim. Dilini şıklattı ve dudaklarıma yöneleceği sıra da yol ortasında olduğumuz için aklıma ilk gelen cümleyi dedim. "Evde, evde devam et yalvarırım yol ortasındayız." Dememle kaşı çatılsa da aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi. Arabaya binince yol boyunca yüzüne bakamadım. Eve geldiğimiz de ondan önce gidip kapının önünde bekledim. Göz ucuyla bana bakıp kapıyı açınca merdivenlerden direk odama çıkmaya başladım. Ben çıkarken onun erkeksi gülüşü doldu kulağıma. Direk odaya gidip kendimi banyoya attım. Banyodan sonra üstümü giyip pencereden dışarı baktım. Yağız denilen sapığın arabası yoktu. Salona inip televizyonu açtım. Aradan bir on dakika felan geçince kapı çaldı. Ama Yağız anahtarını alırdı. Kapıya doğru yönelince delikten baktığımda bunun Yağız değil başka bir adam olduğunu gördüm. Merdivenden koşarak çıkıp Yağız'ın dolabına yöneldim. Onun bir bıçak koleksiyonu olduğunu geldiğim gece öğrenmiştim. Elime aldığım çakı da Y harfinin işlendiğini görünce gülümsedim. Aşağıdaki adam büyük ihtimal tek gelmişti. Kapıya yöneldim ve açtım. "Kimsiniz?" Adam kafasını kaldırdı ve bana bakıp gülümsedi. "Yağız abi arkadaşımla beni sizi almamız için gönderdi." Cilve yaparak "şey acaba biriniz benimle yukarı gelir misiniz balayına gideceğiz ya bavuluna yardım etmek için" göz kırpıp içeri gelince adam arkadaşına "sen geç salona ben yardım edip geliyorum" dedi ve merdivenleri benle çıkmaya başladı. Odama gelip kapıyı kapadım ve kilitledim. Adamı yatağa iterek üstüne çıktım ve adamın elleri bana dokununca bileğimde sakladığım çakıyı hafifçe elime getirip adamdan izin alıp ağzını bantladım. Geri üstüne çıktım ve elimdeki çakıyı tekrar elime getirdim. O sıra da şah damarına üç saniye aralıkla beş kez baskı uyguladım ne yapacağını anlamış olacak ki ağzındaki bantı çıkarıp beni yatağa attı. "Şimdi kaşındın işte kızım" diye üstüme çıktı o sıra da elimdeki çakıyı aldı ve yere attı. "Cidden senin üç katın olan ve koruma olan birinin nefesini mi kesmeye çalışıyorsun komiksin" ahh cidden ne düşünüyordum ben biran gaza gelmiştim şaka gibi. "Bırak beni" bağırmamla daha çok kendisini bastırdı. Gözümü kapattım ve olacakları bekledim. Adam boynuma dudağını sürterken aşağıdan tek el silah sesi geldi. Adamın boşluğundan yararlandım ve onu itip ayağı kalktım. Adamın özel bölgesine vurup kapıya koştum ve kapının kırılarak önüme düşmesini izledim. Yağız'ı görünce ona tutundum. O sıra da adam bıçağı bana atarken Yağız havada tuttu ve parçaladı. Elindeki silahı adamı tuttu ve kafasına sıktı. Biri daha ölmüş ve ben görmüştüm. "Beni bırakıp nereye gittin" diye sarılarak ağladım. "Sana yiyecek almaya gitmiştim." O da bana sarılınca beni kendinden itti anında ve "Sana dokundu mu!" Diye bağırdı. Kafamı hayır anlamında salladım. Telefonundan Demir denilen adamı aradı ve cesetleri almasını emretti. Cesedi odada bırakıp beni kendi odasına getirdi. Sonra beni kucağına aldı ve odaya girip odayı kitledi...

ZüppeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin