Otogar

7.8K 294 17
                                    

Gözlerimi kapamış bekliyordum. Birden bire Yağız üzerimden çekilip ortamda sessizlik olunca kafamı kaldırıp gözlerimi açtım. Karşım da bana bakan kırmızı bir çift göz görmem korkmama neden olurken ne olduğunu öğrenmek ister gibi etrafıma bakmaya başladım. Yağız bir köşeye hızla atılmış herkes yere resmen kapanırcasına eğilmişti. "Merhaba" yaşlı adamın tahminimce ellilerinde gözüken adamın bana seslenmesiyle tekrar ona döndüm. "Kimsiniz?" Aras yanımıza gelirken Yağız çoktan saniyeler için de toplanmış ateş saçan gözleriyle adama bakıyordu. Yağız'ın ailesi diğerleri gibi eğilmese de selam durur gibi eğilmişti. Ve Yağız eğilmemişti. Aras da öyle. "Baba?" Aras'ın baba diye adama seslenmesiyle adam sinirle ona döndü. "Neden bana haber vermedin?" Aras mahcup gibi duruyordu. "Kimsiniz demiştim" tekrar benim seslenmemle bana döndü ve içten gülümsedi. "Ben Levent Aras'ın babası Camirella üyeliğini kuran ilk kişi, geçmişten bu zamana gelen sayılı ve en güçlü vampirim" dedikleriyle sertçe yutkundum. "Yağız çöz beni" Aras bana yaklaşacakken "sakın! Sakın Aras bir adım daha atma bana!" Benim bağırmamla Aras sinirle kasılırken Levent denen adamın kaşları alayla yukarı kalkmıştı. "Bir insana göre fazla cesur değil misin?" Bu sefer ben alayla gülümsedim. "Karnım da sizin genç ve en güçlü modeliniz varken bu hakkım değil mi?" Adamın gülen yüzü siniri alırken bu sefer Yağız gülümsedi ve beni çözmeye başladı. "Benimle geleceksin. Ve o çocuğu bana vereceksin" adamın dedikleri Yağız ve ailesini ayriyetten de beni sinire boğarken alayla bir kahkaha attım. Herkes kalkmış bana bakıyordu şaşırmış olarak. "Biliyor musunuz bazı şeyleri araştırdım geçen mesela safkan bir vampir özellikle annesi insan olan safkan bir vampir, en hırslı ve intikamcı olan vampir olurmuş. Sizin de hırslı olduğunuz belli lakin yaşınızda geçmiş maalesef üzgünüm ki çocuğum acımadan intikam için sizi diri diri yakabilir" yakabilir kelimesini öyle bir içten ve bastırarak söylemiştim ki adamın yüzü biran donup kalmıştı. Sinirle solurken Aras bile bana şaşkınca bakıyordu. İşin gerçeği bende şaşkındım. Vampirlerin bile böyle korktuğu adama ben kafa tutmuştum. Adam elini boğazıma doladı saniyeler içinde Yağız öne atılacağı sırada onu durdurdum. Ben kendim bile ne olduğunu anlamadan karnımdan gelen bir kuvvet ile adamın elini itip onu yakasından ayağa kaldırdım. Sanki bu ben değildim. İçimdeki çocuk bana öyle bir kuvvet veriyordu ki ben bile kendimden irkildim. Herkes bana şaşkınca bakarken adamı en köşesine fırlattım mekanın. Yanına yavaş ve kendimden emin adımlarla giderken herkes bana yol açmıştı. İşaret parmağımı havaya kaldırıp tok ve yüksek sesle konuştum. "Karnımdaki çocuk asla sizin olmayacak! Dediğim gibi sizi ancak yakmaya yanınıza gelecektir! Ahahaha siz ne sandınız onu size vereceğimimizi!" Levent denen adam "O çok güçlü ve ben ona engel olamıyorum" sinirle bunları söylerken. Yanına gittim ve ayakta olan adamı duvara ittim. Ama itmem ile duvara uzak olmasına rağmen yapışması bir oldu. Yağız'ı iterken bir adım bile gönderemezdim önceden. Ki bu çocuk ilk defa böyle bir sinir ile karşı koyulamayacak hale getirmişti beni. Aniden karnıma inen sancı ile inleyerek diz üstüme düştüm. Yağız beni kaldırırken daha yeni olan halimden iz kalmamış aksine kuvvetsizlikten ölebilirdim. "Yağız ben ne yaptım öyle?" "Bilmiyorum Hazal tek bildiğim o herkesten güçlü ve fazlasıyla sinirli" elini karnıma koyunca çocuktan bahsettiğini anladım. Adam yine kalkıp giderken herkes karşısında saygıyla eğiliyordu. "Yağız ben adamı insan halimle ittim neden ondan korkuyorsunuz?" "Hazal bir çok kişi ona kafa tuttu. Vampir olup o kadar güç uyguladıkları halde o yerinden bir adım bile gerilemedi. Ama sen sen cidden bu çok imkansız" bana değil daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Ailesinin yanına ulaştığımız da benden çekiniyor gibiydiler. Yağız'ın kucağından indim ve dedim ki "bundan sonra bana karşı koyacağınızı sanmıyorum çünkü yeterince güçlüyüm artık." Yağız bana alayla bakarken bende ona öyle baktım ve "Yağız canını yakmak istemem çekil" diyip onu itmeye çalıştım. Ama tek yaptığım çalışmak oldu. "Ama ama nasıl olur bu?" Şaşırmayan gözlerle bana bakıyordu ailesi ve Yağız. "O senin kinin ile beslenip sana güç verdi Hazal. Sen benden nefret etmiyorsun." "H-hayır ediyorum!" Yağız kafasını sağa sola sallayıp beni omzuna aldı ve o kadar vampirin arasından geçtik. İlk defa korkmamıştım. Galiba karnımdaki şeye de ayı babasına da yavaş yavaş ısınıyordum. Kapıyı açtı ve yavaş hareketlerle beni yerleştirip koydu. Kendisi de geçerken ona döndüm ve "o adam gelmeseydi beni dinlemeyip sizden biri yapacaktın değil mi?" Dişlerimin arasından sinirle söylerken bu aralar çok sinirlendiğimi fark ettim. "Öyle yapacaktım" bu sakinliği daha çok sinir ederken Levent denen adama daha az sinirlendiğimi fark ettim. "Bana sormadan yapacaktın öyle değil mi?" Fısıldayarak konuşmam nefeslerimi sinirden kontrol edememden kaynaklanıyordu. "Öyle yapmam gerekliydi" galiba kriz geçirecektim. "Sağa çek" "Saçmalama Hazal!" Benimle konuşurken yüzüme bile bakmıyordu. "Bana bak!" Sonunda bağırmıştım. Karnım da bir şeyler oynuyordu ama aldırmadım. "H-Hazal?" Sinirle elimi önündeki yere vurmak için kaldırdım. "Ne var Allah'ın belası ne var!" Yağız bana şaşkınca bakıyordu. Tam elimi vuracakken gözüm aynaya takıldı. Gözlerim, gözlerim kan kırmızısı rengindeydi. Elim hızla inerken korkuyla gözlerimi kapadım. Elimi karnıma koyup derin derin nefesler almaya başladım. Yağız'ın gözlerini üzerimde hissediyordum. Ayağa doğruldum ve ona sıkıca sarılarak ağlamaya başladım. En başta şaşırsa da anında bana karşılık vermişti. "B-ben korkuyorum" hıçkırarak ağlarken bana daha sıkı sarılıp "ağlama güzelim ağlama ve de korkma" ellerimi boynuna koyup kendime çektim ve dudaklarını öpmeye başladım. Yine şaşırdı ve yine karşılık vermeye başladı. Ondan uzaklaştıktan sonra "artık beni tek bırakma ne olur kimseden değil kendimden korkuyorum." Dedim ağlayarak. Dolan gözlerimi baş parmağı ile sildi. "Seni asla bırakmam. Kimseye kendine bile" nefret edemiyorum ondan galiba çocuğumuz buna izin vermiyor. Beni bırakmasını istemiyorum artık. Zaten ailemin yanına gidemem. Sinirlenince ne yapacağım bilmiyorum. "Ben cidden yoruldum" koyu kahve gözlerini bana dikti. "Asla Hazal asla yorulmayacaksın" histerik bir kahkaha attım. "Farkında mısın bilmem ama canım yanıyor." "Biliyorum" onu kendimden uzaklaştırdım ve kafamı cama yaslayıp düşünmeye başladım. Bu sırada araba haraket etmişti. Ben ne olmuştum böyle o gözlerimin hali neydi o adama yaptıklarım neydi öyle? Ben bu muydum cidden. Bu kadar pislik miydim? Ya insanların içinde sinirlenirsem ne yaparlar o zaman? Bir daha dışarı çıkamam ben. Bu kadar iğrenç bir varlık olamam. Eve geldiğimizi duran arabadan anladım. Cidden Aras o adamın çocuğu muydu? Ve ben ona güvenmiştim. Gerçi yanımdakine de öyle ama onlar ne yaptı? Beni ve duygularını hiç umursamadan onlar gibi yapmaya çalıştılar. Ailem ahh onları deli gibi görmek istiyordum. Her şeylerini özlemiştim. Kavga etmelerimizi bile bu aile kavga bile etmiyordu. Gerçi etse bunlar normal kavga bile etmezdi. Yağız o kadar gıcığıma gidiyordu ki. İstenmeden evlenmiş yine ben istemeden hamile olmuş ve yine istemeden bir vampir olacaktım. Bunların hepsi Yağız'ın isteğiydi. Ani olarak ruh hallerim değişiyordu. Çok kısa sürede kendi kendime bunları düşünürken arabadan inip eve yürüdüğümü fark ettim. Yağız arkamdan gelip kapıyı açtı. İçeri girerken kolumdan tutmasıyla hızla ona dönüp çarptım. Kafam göğsüne gelirken bir kez daha ne güzel koktuğunu fark ettim. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Sorun ne Yağız?" "Sana seslenmeme rağmen duymadın ne düşünüyorsun sen?" "Senden ve senden olan bu bebekten ne kadar nefret ettiğimi" bebeği aslında seviyordum. Ama bunu Yağız'ın bilmesini gerektiren bir durum yoktu. Aniden saçıma yapışan elle inledim. "Hamilesin diye sen bokunu çıkarttın! Seni sevmediğimi biliyorsun hatta senden nefret ediyorum! Bir daha bana sesin yükselir veya çocuğum ve benden nefret ettiğini söylersen seni buna pişman ederim anladın mı lan beni!" Ağlayarak kafamı evet anlamında salladım. Midemi bulandırıyordu. Yağız kapıyı sertçe çarptı ve çıktı. "Nefret ediyorum işte senden. Bu çocuk benim Aslan ve onu size vermeyeceğim." Kendi kendime bunları konuşurken kapı çaldı. Kim diye bakmadan direk açarken Aras'ı görünce tam kapatıyordum ki ayağını koydu. Kapıyı itip beni kolumdan sertçe tutarak duvarla arasına aldı. Bunların benimle daha doğrusu kolumla olan sorunları neydi böyle? Sinirle ona bakarken o sırıtıyordu. "Ne var Aras bu sefer ne oynayıp beni kandıracaksın?" Evet o da en az Yağız kadar suçluydu bana söylememişti bu geceyi. "Ben oynamadım" dişlerinin arasından söylemesi kokutsa da histerik bir kahkaha attım. "Bir daha çevrem de bile olma Aras seni görmek dahi istemiyorum." Duvarla kendi arasından ne kadar itsem de çıkamadım. "Seni bırakmayacağım artık değil Hazal" ne diyordu bu şimdi. Beni öpmek için eğildiğinde kafamı öbür tarafa çevirdim. Sinirle duvara yumruk attığında altımdaki zemin titredi. Ben çığlık atarken bekledi susmamı ve ben susunca tekrar elleriyle yüzüne bakmamı sağladı. Ben tekrar kafamı çevirince "sikeyim kaçma lan benden kaçma!" "L-lütfen bağırma" "seni korkutmak istemedim" sesi hâlâ oldukça sertti. "Git lütfen" bir şey demeden kapıyı oldukça sert bir şekilde çarptı ve çıktı. Herkes bana zarar veriyordu. Ağlayarak mutfağa gittim ve yemek hazırladım kendime. Yemeğimi yedikten sonra odaya çıkmak için haraket edecekken üşendim ve televizyon karşısına geçtin. Magazinde ünlüler tek tek çıkarken bir haber kanımın donmasını sağladı. "ŞOK ŞOK ŞOK geçen günlerde  evlenen genç iş adamı Yağız Aslan karısı gözükmezken kendisi sarışın güzel bir bayanla oldukça yakın yakalandı. Yoksa daha bir kaç haftalık evlilikleri sonlanıyor mu? Mekandan el ele çıkan çift kameraları görünce çekinmeden önümüzde yürüdüler. Bildiğimiz kadarıyla Maraş'lı iş adamının kızı olan Hazal hanım ile evlenmişlerdi. HAZAL HANIM NE AÇIKLAMA YAPACAK? O BAYAN KİM? KAÇIRMAYIN." Beni ve ailemi resmen rezil etmişti. Ayağa kalktım ve elime geçen her şeyi tek tek yere attım sinirle aynı zamanda bağrıyordum deli gibi. Ölüm mü? Zerre korkmuyordum. Ailem mi? Onlara en yakın sürede ulaşıp her şeyi anlatacaktım ama şuan gitmem lazımdı. Herkesten herşeyden en başta kendi zihnimden. "Toparlan Hazal toparlan" çantamı koluma takıp telefonu evin bir köşesine atarak çıktım. Param vardı zaten telefona gerek yoktu. Çünkü ordan bulabilirdi. Bu sessiz yerden hiç araba geçmezken taksi bulmak adına yürüyordum. Kimse geçmez hava iyice kararır olmuştu. Gidecektim. Belki geri bulacaktı ama o zaman kadar kafam dinlemiş olurdu. Belki değil kesin bulacaktı olsun umrumda değildi özellikle şuan. Biraz daha gittikten sonra bir araba gördüm ve çevirdim. Taksi durağının oraya bırakınca beni bırakan yaşlı amcaya teşekkür ettim. Taksiciye ilerledim ve "otogara lütfen" İstanbul'a gidecektim. Hem daha önce hiç gitmemiş hemde büyük olduğu için bulması zor olan yere gidecektim. Hayallerimin şehrine. Taksiye parasını verip aşağı indim. Biletimi aldım ve on dakika sonra kalkacak otobüsün içinde bekledim. Cam kenarındaki koltuğa oturunca bir kaç dakika sonunda yanıma bir ağırlık çöktü. Kafamı çevirip baktığımda seslice yutkundum. Bu Aras'ın babasıydı. "Ne istiyorsun?" Sesim benden bağımsız sert ve yüksek çıkmıştı. "Oğlumun sevdiği saf bir kızı ve benim olmayan torunumu" yüzüm kasılırken sanki konuşan ben değildim. "Bana bak yaşlı bunak eğer burdan inmesen azı dişlerini sökerim" onların öyle dişi de mi vardı bilmiyorum ama adam hızla ayağa kalkmıştı ama garipti. Gözlerim otobüsün televizyonundaki yansımama gitmişti. Gözlerim yine ateş renginde kırmızıydı. Adamın neden gittiği belli olmuştu. Gözlerimi kapadım ve iki üç kere derin nefes aldım. Otobüs haraket edeli on beş dakika olmuştu ki ani bir frenle durdu. Önüme baktığımda bir sürü siyah araba görmüştüm. Ama Yağız beni şimdi bulamazdı bu kadar erken bulamazdı. Çünkü ben çıkarken evde bile değildi. Herkes merakla aşağı inerken bende indim. Aras bana sinirle bakarken onu görmeyi beklemiyordum. Yanıma geldi ve kolumu sertçe tutup beni arabaya koydu. Çığlık atmak istesem de ağlamadan dolayı nefesim kendime bile zor yetiyordu. Aras sinirle direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki parmakları beyazlaşmıştı. "Aras bırak beni" arabayı kenara fırlatır gibi çekti. "Asla dedim Hazal asla!" Ben ne olduğunu anlamadan çoktan beni kucağına çekmiş ve canımı acıtacak şekilde öpmeye başlamıştı. Kendime gelip onu itmeye çalışsam da canımı daha çok yakınca karşılık vermeye başladım. Taki arabayı sinirle havaya kaldıran Yağız'ı görünceye kadar..

ZüppeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin