Yağız neden bu kadar sinirlenmişti bilmem ama Aras da bir o kadar sinirliydi. Ne vardı sanki Yağız'ı sevmiyordum ve gerçekten evlenmiştik sanki. Onun böyle algılaması daha çok sinirlerimi bozuyordu hele ki televizyon da gördüğüm o haberler yeterince beni ve ailemi kirletmişti. Yağız ayağa kaldırdığı arabaya yere sertçe çarparken öne uçmamam için Aras sıkıca koluyla tutmuştu. Yağız hızla yanıma geldi ve benden tarafın kapısını açıp saçlarımı ellerine doladı. Acıyla çığlık atarken o ise buna çatılmış kaşları ve kasılmış olan vücudu ile cevap vermişti. Ahh hadi ama şaka mısınız? Burda benim canım yanıyor. "Bırak onu Aslan!" Aras öyle bir kükremişti ki korkudan acıyan saçlarımı bile bir kaç saniye unutmuştum. Ama sadece bir kaç saniye. Sonunda beni tükürür gibi öne fırlatdığında dizlerimin üzerine çökmüştüm. "Yürek mi yedin lan sen! Nasıl benim olana dokunursun lan!" Aras içtenlikten çok uzak soğuk bir kahkaha atıp "Ahh hadi ama Yağız bence küçüğümüzün gerçekleri bilmeye hakkı var!" Ne gerçeğinden bahsediyordu bu? "Siktirme gerçeğini kes lan!" Kendimde zor bulduğum sesimle sonunda konuşarak "gerçek ne Aslan?" Bana sinirle döndü ve "seni ilgilendirmez! Kes sesini!" Diyerek bir kez daha kendimi değersiz hissetmeme yardımcı oldu. Ne zamandır ağladığımı fark etmemiştim bile. Aras yanıma gelecekken Yağız onu tuttu ve köşeye attı. Aras bu sefer sinirle kalkarken "bana bak Aras!" Ona ilk defa ismiyle hitap etmişti. "Kime ne yaptığına dikkat et! Ben diğerlerine benzemem! Sana gelince küçüğüm s-" sözüne devam etmemesini sağlayan şey Yağız Aras'a vurmak için öne atıldığında Levent denen adamın sert sözleriydi. "Yeter! Kendinize gelin! Ucuz bir insan için ne zamandır kavga eder oldunuz siz!" İkisi birden boynunu eğmişti. Bu sözler çok ağır gelmişti. Ayağa kalkarak "eğer bu kadar değersiz biriysem neden beni bırakmayıp hâlâ hayatımı zehir etmekte ısrarcısınız?" "Hazal" Yağız uyarır gibi söylemişti. Kafamı ona çevirdim ve "asıl pislik olan sizsiniz! Birilerini öldürüp şerefs-" yüzüme inen tokat öyle bir canımı yakmıştı ki biran ayakta duramayıp sendelemeye başladım. Elimle en sonunda bir dayanak ararken bunun yine Yağız olduğunu anladım. "Dokunma bana!" Sesim sinirden çok kendini kaybetmiş gibi titriyordu. Eminim ki yüzümde el izi çıkmıştı. Daha dün adamı sevmiyordu bugün saygı gösteriyordu. Bana daha çok sarılırken saçlarıma uzun bir öpücük bıraktı. "Aslan! Artık alışacağım sana! Bende senin gibi hissiz birisi olacağım! Sen benim nefretimi bile haketmiyorsun!" Sözlerime Levent denen adam bile şaşırarak bakarken ona nefret dolu gözlerle baktım. Ve Aras'ın arabasına ilerlerken Yağız kolumdan sertçe tutup beni kendi arabasına bindirdi. Tepki vermiyordum. Artık ölsem de vermeyecektim nedeni ise bu aciz insan vücudumun fazlasıyla yorulmuş olmasıydı. Yağız konuşurken sesleri bir uğultu gibi geliyordu nedeni ise vurduğu yerden kulaklarımda bir zonklama olmuşmuştu. Ellerim aynaya giderken yüzümü görmemle dudaklarımı bibirine bastırıp tırnaklarımı etime geçirdim. Babam bana bir kere vurmamışken şuan yüzümdeki halimin çeyreği ile bile darp raporu alabilirdim. Yüzüm mordan çok mavi yeşil gibi bir renk olmuştu. Yağız bana bakıyordu ama ona bakmayarak kafamı cama çevirdim. Kendimi savunduğum için vurmuştu bana en çok da üzeni de buydu aslında. Duran arabayla Yağız'ı beklemeden ilerledim. Başımın hâlâ döndüğünü kapının deliğini üç tane görmemle anlamıştım. Elimle zorlarken "kahretsin" diye mırıldandım. Arkamdan bana yaslanarak kapıyı açan nefreti bile haketmeyen adama bakmadan içeri girdim. Ben girer girmez beni kolumdan tutup kapıyla arasına aldı yüzüne bakmam için çenemi tuttu. Eli yüzüme giderken refleks olarak bana vurmasından korkup kollarım ve ellerimle yüzümü sardım. "Sikerim lan böyle işi!" Yere atılan vazoyla daha çok hıçkırarak bağırmaya başladım. Beni sarsmaya başlayınca zemin ayaklarımdan çekildi. Bu bir bayılma değildi bilincim yerimdeydi ama göz kapakların bana ihanet etti. Yağız beni kucağına alırken değil onu itmek kolum bir ölü gibi aşağı sarkarak yere düşmüştü. Vücudum yumuşak bir pikeyi hissetti. Yağız elleriyle üstümü çıkarırken son kalan nefesimle "dokunma" diyebildim. Zaten başka ne yapabilirdim? Beni dinlemedi ve devam etti. Kendime söz veriyordum şuan yapıyordum bunu artık o yokmuş gibi davranacaktım. Yanımda hissettiğim beden ardından belimde hissettiğim ellerle irkildim. Ardından yüzüme sürülen krem ile ne olduğunu anlamadan bilincim kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Züppe
Teen FictionHer halinden belliydi ağır abi olduğu böyle tiplerin lisede ne işi olmuştu ki? Ahh tabi acı gerçekler bir şeye ışık tutuyordu. O züppe liseli değildi ama henüz liseli birine takmıştı kafayı. Ve bu kız ağır merakının cezasını henüz tanımadığı biri yü...