Bu dere kenarında yanıma gelen çocuk değil miydi? Evet evet ona benziyordu. Karşı eve yeni mi taşınmışlardı? Peki ben neden taşındıklarını bile görmemiştim?
Eminim ki sevgili komşumla birçok kez daha karşılaşacaktım. Aklımdaki soruları ona sormanın planını kurarak yatağa geçtim.
Acıkmıştım fakat odamdan çıkmaya ve annemle karşılaşmaya hiç niyetim yoktu. Bu yüzden direk yatağıma geçip uykunun bedenimi teslim almasını beklemeye koyuldum.
*****
Gözlerimi bağırış sesleriyle açmak, bir günümün daha henüz başlamadan kötü geçeceğinin kanıtıydı. Sabah sabah bağırmak için ne tür bir sebep bulmuştu merak ediyordum. Ona görünmeden evden çıksam iyi olacaktı. Ebrulara gitmem gerekiyordu. Onun gönlünü aldıktan sonra beraber kahvaltıya gidebilirdik.
Üzerimi giyinip cüzdanımı aldıktan sonra derin bir nefes alıp odadan fırladım. Nefes alışverişimi bile hissettirmemem gerekiyordu. Büyük ihtimal ona da bir kusur bulurdu.
''Gece!'' tuttuğum nefesimi bırakıp oflayarak ona döndüm. ''Ne oldu? Ne yaptım yine?''
''Akşama erken gelecekmişsin. Baban sana söylememi istedi. Misafir çağırmış eve. Ben odamda olacağım siz ne haliniz varsa görün.'' Arkasını dönüp giderken uzun ceketinin ipi dikkatimi çekti. Yerde süründüğünü fark etmiyor muydu da bağlama gereği duymuyordu.
Yan tarafta annemi benim gibi garip bakışlarla süzen Behiye anneye döndüm. ''Behiye anne ben akşam yemeğine gelirim. Ebrulardayım haberiniz olsun.''
''Tamam kızım.''
Annem ben küçükken de aynı tavırları sergilerdi. Umursamazlığı şimdiki gibi had safhadaydı. Annelik yapmamıştı haliyle. Düştüğümde kaldıracak bir annem olmadığını o zamanlar kavramıştım. Diğer çocuklar gibi anne diye ağlamak yerine Behiye anne diye ağlardım.
O zaman konuştuğunu pek göremezdim. Sessiz sessiz etrafı izler, mor göz altlarını kapama ihtiyacı hissetmeden yorgun yüzünü insanlara sergilerdi.
Şimdiyse mor göz altlarını çenesine taşımıştı. Hiç susmadan konuşuyor, konuştukça çevresindekilerin canını yakıyordu. Bunun farkında mıydı merak ediyordum.
Behiye anne olmasa babama yük olacaktım. Zaten annemin yükü yetmiyormuş gibi. Babamda bende ona minnettarız. Hem babama hem de bana annelik yaptı. Evimizin bir çalışanı değil, aileden biri olmuştu.
Otobüse binip arkalardaki bir pencere kenarına yerleştim. Otobüse binmem yüzünden çoğu kez okuldakilerin arkamdan konuştuğunu duyardım. 'Normal insanlar gibi otobüse biniyor. Burslu da değil ki.'
Normal insanlar gibi davranmam benimde normal bir insan olduğumu gösteriyordu. Peki ya normal bizsek onlar anormal olan taraf olmuyor muydu?
Neden bana kusur bulmak yerine kendi anormalliklerini tartışmıyorlardı?
Çevremdeki insanları hiçbir zaman anlamayacaktım.
Ebruların evinden bir durak önce inip yürümeye başladım. Emreyle birlikte bizim evden Ebrulara kadar yağmurun altında koşmuştuk. Tamamen amaçsızcaydı. Eğlenmeyi iyi bilen birisiydi. Üstelik ikimizde yağmura bayılıyorduk. Çok eğlendiğimizi hatırlıyordum.
'Hep mi arabalar bize su sıçratacak.' deyip bir dükkandan koca bir leğen almıştı. Yerdeki birikintilerden leğene su doldurup arabalara su atmıştık. Hatta yanlışlıkla penceresi açık olan bir arabaya attığımızda adam arabadan inip bizi kovalamıştı. Bir evin bahçesine girip izimizi kaybettirmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Kelebekleri
Teen Fiction-Wattys 2018 Son Liste- İnsanoğlu duygularına hakim olamayan bir varlıktır. Kendi içinde bir çok savaştan geçse de bazı aşkların gözle görülür imkansızlığını kabul etmez, burnunun dikine gidip kendisini yokuşa sürükler. İçindeki kelebeklerin büyüsün...