23-"Arkadaşımın iyiliği için."

16 5 2
                                    

Bir haftadır Anka'nın kuyruğu rolüne bürünmüştüm. O nereye gidiyorsa bende peşine takılıyordum. Kovarsa şaşırmayacaktım.

"Bana kızmıyorsun değil mi?" Yanına ulaşıp elini tuttum. Bakışlarını bana çevirip başını iki yana salladı. "Kızmıyorum tabi ki ama birden neden böyle davranmaya başladın merak ediyorum doğrusu."

Omuz silkip "Bilmem. İçimden geliyor." Dedim. Sebebi belliydi. Bir haftadır her fırsatta karşıma çıkan adamdan korktuğum için Anka'nın peşindeydim. Kaslarına güvencim tamdı.

Gülümseyerek karşılık verip önüne döndü. Bu sırada alışveriş merkezinin yürüyen merdiveninden iniyorduk. Gözlerim kitap satan dükkanlardan birine takılınca hemen kafamı çevirdim. Bu ay tam tamına yirmi kitap almıştım. Elimdekileri bitirmeden yenilerini almam pek uygun olmazdı. Ayrıca kitaplığımda da yer kalmamıştı. En kısa zamanda büyük bir kitaplık almam gerekiyordu.

Alışveriş merkezinden çıkınca Anka'nın eline daha sıkı tutundum. Etrafı tarıyordum. Buralarda bir yerlerde bekliyor olmalıydı. Bu adam her kimse veya kim için hareket ediyorsa 'kendini sakın belli etme' prensibine göre çalışmıyordu. Her gittiğim yerde kendini gösteriyordu. Belli ki amacı beni takip etmekten ziyade birilerinin beni takip ettiğinin farkına varmamı sağlamaktı. Peki ama neden böyle bir şey yapıyordu ya da yaptırılıyordu?

Adamı bir duvara yaslanmış halde telefonla konuşurken görünce panikle duraksadım. Anka da benimle beraber duraksamıştı.

"İyi misin?" Elini yanağıma koyup "Yüzün bembeyaz oldu." Dedi. Bakışlarımı Anka'ya çevirip gülümsemeye çalıştım. "Bir şeyim yok." Deyip ters yöne döndüm. "Taksiye biraz ileriden binelim." Bu seferde o duraklamıştı. Çekiştirmeme rağmen yürümeyince ona döndüm. "E hadi gidelim."

"Sende bir şey var. Orada birisini gördün. Durakladın, rengin soldu, şimdide ters yönde yürüyorsun. Söyle bana Emre'yi mi gördün yoksa?" Kaşları çatılmıştı. Ses tonundaki öfke kolayca anlaşılabiliyordu.

Başımı iki yana salladım. "Hayır."

"O zaman ne oldu?" dedi sesi yumuşarken. Şuan hiçbir şey söyleyemezdim. Sinirlenip adamın karşısına çıkmaya yeltenebilirdi. Başına bela almasını istemiyordum.

"Taksiye bindiğimiz zaman söz veriyorum söyleyeceğim. Ama şimdi olmaz." İtiraz edecek gibi olsa da net bakışlarım onu caydırmıştı. Başını aşağı yukarı salladı. "Tamam. Öyle olsun."

Ana yola çıkmak için biraz yürümemiz gerekiyordu. Yol boyunca korkuyla arkama dönüp dönüp bakmıştım. Anka her ne kadar bu duruma sinirli gibi görünse de ses çıkarmamıştı.

Ana yola çıktığımızda hemen bir taksi durdurup bindik. Nereye gideceğimizi söyledikten sonra bana döndü. "Seni dinliyorum."

Olayı söyleyip söylememek konusunda kararsız bir şekilde yerimde kıpırdandım ve terleyen avuç içlerimi pantolonuma sildim. Söylersem sorun olacaktı, biliyordum. Söylemezsem de sözümden dönmüş olacaktım. Bana güvenci kırılsın istemiyordum. Kararı vermiş olarak kaçırdığım bakışlarımı gözlerine sabitledim.

"Peşimde birisi var." Kelimeler dudaklarımdan dökülür dökülmez kaşları keskin hatları olan 'M' harfini oluşturacak şekilde çatıldı.

"Nasıl yani?"

"Birisi bir haftadır beni takip ediyor. Nereye gitsem orada görüyorum. Az öncede gördüm." Dedim sıkılarak. Bir haftadır ona söylemediğim için muhtemelen azar işitecektim.

"Ve benim yeni haberim oluyor." Bu sefer tek kaşı havadaydı.

"Söylersem ilk gördüğün yerde adama saldıracaktın. Başını bela almanı istemedim." Bu dediğim şey yine olabilirdi ama söz verdiğim için söylemek zorunda kalmıştım. Bir önlem almam gerekiyordu. En mantıklı yol ise babama söylemekti. O bu işi kendi başına halletmeye kalkışmazdı. Birkaç adam yollayıp olayı hallederdi.

Gece'nin KelebekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin