11-''Mutlu bir gün''

37 17 4
                                    

Yaşamın ilerleme şekli insanın kişiliğine göre değişir. Yani şöyle de denebilir: İnsan kişiliğini değiştirebileceğine göre kendi yaşamına kendisi yön verir. Mutlu olmak istiyorsanız önce kişiliğinize ufak değişiklikler yapmanız gerekir. Varsa duvarlarınızı yıkmalı, duygularınızı ve kendinizi tamamen özgür hissetmelisiniz. 'Yapamam' kelimesini zihninizin en ücra köşesine kaldırmalısınız ki bir daha yolunuza çıkamasın.

Bu adımları bir bir uyguluyordum. Sonunda mutluluğu tekrar hissedebiliyordum. Doğru yoldaydım. Böyle devam edeceğini umuyordum.

Buz pistine geldiğimizde taksiye ücretini ödedikten sonra inip diğer taksiyi beklemeye başladık. Ecem o kadar kişiyi davet etmişti ki tek taksiye sığamamıştık.

Diğerleri de geldikten sonra hep birlikte piste girdik. Bir yandan da yan gözle Eflaz'ı kontrol ediyordum. Her an yere serilip uyuyacak gibi görünüyordu. Oysaki okulda akşama kadar uyumuştu. Onun uykusunu açacak bir yol bulmuştum. İçimden sessiz bir kahkaha patlattım.

Patenlerimi giyindikten sonra Eylül'ün kollarına yapışıp kendimi onun ellerine bıraktım. Şansıma mükemmel paten yapıyordu. Az da olsa bir şeyler kapsam yeterdi. Sonuçta bir daha paten yapacak değildim. Bugünü atlatsam yeterli olurdu.

Bir iki tur Eylül'ün kolunda dolaştıktan sonra ''Aman be! Eğlenmeye geldim ben buraya düşersem düşeyim!'' diyerek kendimi öne savurdum. Anında yere kapaklanmam bir olmuştu. Oturup kahkahalarla gülmeye başladım. Mutluluğuma ilk adımlarımdı bunlar. Kimsenin ne düşündüğünü önemsemekle hata yaptığımı fark etmiştim. Bu hayatı kendim için yaşamalıydım.

Eylül'den tutunarak ayağa kalktım. Yavaş yavaş alışıyordum. Kendi kendime usul usul hareket edebiliyordum en azından.

Etrafımda dönerek Eflaz'ın nerede olduğuna bakındım. Gördüğüm manzara karşısında hiç şaşırmamıştım. Köşeye bir yere yaslanmış Bağcılar oturuşu şeklinde duruyordu ve dirseklerini dizlerine koymuş, kafasını avuçlarının içine almış uyukluyordu.

''Oturmaya mı geldik?'' dedim yanına bin bir güçlükle çökerken. Gözlerini hafif araladı. ''Hayır yastık almaya geldik.'' Gözlerimi devirdim. ''Nedir bu yastık sevdan?''

''Cidden soruyor musun bunu? Rahat mı rahat pofidik bir şey nasıl sevilmez?'' Ters bakışlarıyla resmen beni haşlıyordu. Omuz silktim. ''Bende severim tabi ama senin sevda biraz farklı sanki?''

''Öyle.'' Dedi. ''Ne zaman alacağız benim yastığı?''

''Buradan çıktıktan sonra.'' Dedim ayağa kalkarken. Onunda kalkması için elimi uzattım. Elime 'Bu ne?' dercesine bakınca omzundan tutup çekiştirdim. ''Kalk hadi biraz eğlenelim. Alırız yastığını da.'' Oflaya oflaya da olsa ayağa kalktı. Doğruyu söylemek gerekirse patende benden daha beterdi. Anlaşılan istediğim gibi uykusunu açabilecektim.

''İyi de...'' tam düşüyordu ki kenarlardan tutundu. ''ben bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum ki.''

''O zaman...'' dedim kolumu uzatarak ''gir koluma beraber hareket ederiz.'' Şüpheyle bir koluma bir bana baktı. ''Sen kullanabiliyorsun yani?''

''Aynen.'' Dedim kolumu daha çok uzatırken. Kurduğum planın yerini yapıyordum. Adeta içimde sinsi bir kız taşıyormuşum.

Tereddütle koluma girdi. Yavaş yavaş hareket ediyorduk. Öylece biraz ilerledikten sonra ''Hadi.'' Dedim. Bir yandan da kolunu çekiştiriyordum. ''Daha hızlı gidelim.'' Ses çıkarmasına izin vermeden daha hızlandım. Bir süre daha o şekilde döndük durduk. Ona fark ettirmeden yavaş yavaş daha da hızlanmaya başladım. Kendime şaşırıyordum. Kapmıştım bu işi.

Gece'nin KelebekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin