Kolumu delercesine dürtükleyen kişiye söverek başımı kaldırdım. Tek gözümü açıp karşımda Eflaz'ı gördüğümde kafasına vurdum. "Ne diye uyandırıyorsun?!"
Biraz geri çekilip omuz silkti. "Şu sınıfta uykucu olarak bir tanınmışlığım var. Burada gelmiş popülaritemi yok ediyorsun. Kalk artık!" Ona doğru yaklaşıp bir kez daha vuracakken sonra anda elimin altından sıyrıldı.
"Bunun için insan mı uyandırılır çocuk?! Ayağımın altına alırım seni. Uza hadi!"
Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırıp biraz daha geri çekildi. "Kızın içine Eylül kaçmış. Eyvahlar olsun!" O arkasına baka baka yerine giderken bende kafamı tekrar sıraya koyup uyku pozisyonumu aldım. Çıkışa kadarda uyursam rahattım.
Ben bunları düşünürken hayat kendi planlarının bizimkini ezip geçeceğini şak diye suratıma çarptı. Bu sefer kafamı kaldırmadan beni dürtükleyen eli tutup hızlıca çevirdim. Yükselen inleme sesinin Eylül'e ait olduğunu duyuncaysa panikle tuttuğum eli bırakıp kafamı kaldırdım. Elini tutmuş acıyla yüzünü buruşturuyordu. Dudaklarımı ısırıp elinin durumuna bakmak için uzandığımda bir kez daha inleyip elini geri çekti.
"Vallahi ben seni Eflaz sandım. Çok özür dilerim."
"Demek benim kolumu kırmayı planlıyordun!" Eflaz'ın sesi duyulunca susması için işaret yapıp tekrar Eylül'e döndüm.
"İyi misin? Kırıldı mı acaba?" dedim kızaran eline bakarken.
Başını iki yana salladı. "Yok. Sadece burkuldu galiba."
"Gel bir revire gidelim. Öyle zannetmekle olmaz." Deyip ayaklandım. Sağlam eliyle kolumu tutup beni durdurdu.
"Yok dedim kızım. Allah Allah. İyiyim ben."
Tereddütle yüzüne bakıp "Emin misin?" dedim. Başıyla onaylayınca yerime oturdum. "Peki madem."
"Sen kolumu çevirmeden hemen önce yemeğe inelim diyecektim. Gidelim mi?"
Karnımın guruldama sesine kulak verip başımı aşağı yukarı salladım. "İnelim."
Yemeklerimizi aldıktan sonra boş bir masa bulup oturduk. Gözlerim sürekli Anka'yı arıyordu ama bir türlü bulamamıştım. Yemeğini hızla yiyen Eylül'e yaklaşıp "Anka nerede biliyor musun?" dedim. Başını iki yana salladı ve ağzındakileri çiğnemeyi bitirince konuştu. "Üçüncü dersin sonunda gitti ama hiçbir şey söylemedi."
"Çok garip." Acaba attığım tribe mi sinirlenip gitmişti? Başımı iki yana salladım. Hak ettiğini o da biliyordu. Sinirlenmeye hakkı yoktu. Bana bir şey söylemeyen ve bir sapığı serbest bırakan onlardı. Bu konuda benim haklı olduğumdan adım kadar emindim.
Bugünkü olayları düşünmekten yemek yemeyi unuttuğumu zil çalınca fark ettim. Yemeklere elimi bile sürmemiştim. Onları öylece bırakırken hep birlikte sınıfa çıktık. O an verdiğim kararla çantamı toplamaya başladım. Burada dursam da dersi dinlemeyip uyuyordum. En mantıklısı gidip evde uyumaktı. Askılığın önüne gidip montumu ve atkımı aldıktan sonra tekrar yerime döndüm.
"Nereye böyle?"
"Eve gidiyorum." Deyip çantamı sırtıma geçirdiğim an Eylül de ayaklandı.
"Tek gidemezsin. Bekle bende geliyorum." Koşar adım askılığa ulaştığında arkasından seslendim. "Benim yüzümden derslerinden geri kalma. Kendim giderim." Onu beklemeyip yürümeye başladım. Tam kapıdan çıkarken arkamdan bir ses daha yükseldi. "Koreli! Nereye gidiyorsun?" Arkamı dönmeden "Eve!" dememin hemen ardından cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Kelebekleri
Fiksi Remaja-Wattys 2018 Son Liste- İnsanoğlu duygularına hakim olamayan bir varlıktır. Kendi içinde bir çok savaştan geçse de bazı aşkların gözle görülür imkansızlığını kabul etmez, burnunun dikine gidip kendisini yokuşa sürükler. İçindeki kelebeklerin büyüsün...