''Günaydın güzel bayan.'' Etrafıma bakındım. Sokak lambası ve benim dışımda ortalıkta hiçbir şey ve hiç kimse yoktu. Sokak lambasını dürtükledim. ''Sana diyor parlak montlu bayan.''
''Sana dedim.'' Dedi küçük bir gülümsemeyle. Dalga geçme ihtimaline karşı tepki vermedim. Anka buradaysa Eylül neredeydi? Umarım ilk günden beni yalnız bırakmazdı. Önümde dikilen Anka yüzünden evlerinin kapısını göremiyordum. Parmak uçlarımın üzerinde yükselip yine göremeyince biraz yana kaydım. Bu sırada o da az önce durduğum yerde durmaya başlamıştı. Eylül görünmüyordu.
''Ben ciddiyim. Acaba benim beğendiğim kız tipini araştırıp o yüzden değişiklik yoluna gitmiş olabilir misin?'' suratıma baktığını hissediyordum fakat ona bakmadan konuştum.
''Evet. İşim gücüm yok kendimi sana beğendirmeye çalışıyorum.'' Rahat bir tavırla omuz silkti. ''Biliyordum. Benden kaçmaz.''
''Bindin kiçmiz.'' Ukala seni.
''Efendim? Anlamadım.''
''Eylül nerede diyorum. Gelmeyecek mi?'' Aman dercesine elini havada salladı. ''Süsleniyordur daha. Çıkar birazdan.'' Başımı salladım. O anda Eylül kapıda görünmüştü. Gülücükler saçarak el sallıyordu. Sabah sabah bu kadar canlı oluşu takdir edilesi doğrusu.
Yanıma ulaşır ulaşmaz ''Çok güzel olmuşsun!'' deyip etrafımda dönmeye başladı. Üzerimdeki hırkayı çekiştirerek tişörtüme baktı. ''Çok hoşmuş bundan bende istiyorum.''
''Teşekkür ederim. Sende bugün çok güzel görünüyorsun.'' Eteklerini tutarak reverans yaptıktan sonra ''Senin kadar değil.'' Dedi. Bende reverans yaparak karşılık verdim.
''Birbirinize iltifatlarınız bittiyse gidebilir miyiz?''
Eylül Anka'nın omzuna sıkı bir yumruk indirdi. ''Sana iltifat eden yok diye kıskanma.'' Anka'nın ona ters bakışları eşliğinde arabaya doğru yürümeye başladık. Babam arabada bizi bekliyordu. Malum bugün beni yeni okuluma kayıt ettirecekti. Bir yandan üzülürken bir yandan da mutluydum.
Ebru'yu seviyordum. En yakın arkadaşımdı. Ayrılmak istememiştim ama ilk darbeyi o vurduğu için ben bırakmış sayılmıyordum. Bu konuda içim rahattı. Sevdiğiyle birlikte olacaktı onun adına mutluydum. Ayrıldığımız için de üzgündüm ama yapacak bir şey yoktu. Olaylar böyle gelişmişti.
Okula gelene kadar Eylül ile yeni tarzım hakkında konuştuk. Neden değiştiğimi sormuştu. Daha sonra anlatırım diyerek geçiştirdim. Henüz yeni arkadaştık ve benim yeni kurallarımdan birisi kimseye çabuk güvenmemekti. Bekleyecektim. Tam anlamıyla güvenimi kazandığında anlatabilirdim.
Benimle aynı sınıfta olmak istediğini söylemişti. Bu konuda müdürle konuşmak için yanımızda bulunacaktı.
Arabadan indiğimizde bana okulu tanıtmaya başladı. Uzaktan görmüştüm ama ilk defa içerisine girecektim. Bina U şeklindeydi. Eylülden asıl binanın tam karşıdaki olduğunu öğrenmiştim. Sınıflar ana binadaydı. İki yan binada yüzme havuzu, basketbol sahası, müzik ve resim odası ayrıca etkinlik odaları bulunuyordu. Arka bahçesinde küçük bir süs havuzu ve çevresinde banklar bulunduğunu da söylemişti. Kocaman bir kütüphanesi olduğunu duyunca gözlerim parlamıştı.
En çok hoşuma giden şeylerden biri ise karşısında iki kafe olmasıyla birlikte birde büfe olmasıydı. En güzel kısmına gelecek olursak büfenin önünde bardakta mısır tezgahı bulunuyordu. Her okul çıkışı koca bir bardak mısıra kolayca ulaşabilecektim. Bu beni çok mutlu etmişti.
İçeri girdiğimizde buz mavisi duvarlar ve beyaz kapılar bizi karşıladı. İlk katta rehber öğretmenlerin, müdür yardımcıları ve müdürün odası bulunuyordu. Zümreler ise farklı katlara dağıtılmıştı. Eylül'den öğrendiğime göre 12. Sınıflar en üst kattaydı. Tam her gün in çık yorulacağım diye düşünürken yürüyen merdivenler gözüme çarptı. İşte benim için koca bir mutluluk daha!
![](https://img.wattpad.com/cover/74737730-288-k845759.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Kelebekleri
Teen Fiction-Wattys 2018 Son Liste- İnsanoğlu duygularına hakim olamayan bir varlıktır. Kendi içinde bir çok savaştan geçse de bazı aşkların gözle görülür imkansızlığını kabul etmez, burnunun dikine gidip kendisini yokuşa sürükler. İçindeki kelebeklerin büyüsün...