17-"Minik Kelebeğin Destekçisi"

31 10 4
                                    

Merhabalaar! Yeni kapağımızı nasıl buldunuz? Kendisi @leticiamodi 'nin ellerinden taze çıktı.


Gece'den...

"Nasıl hissediyorsun." Heyecandan buz gibi olan ellerimi montumun cebine koydum. Niye bu kadar heyecan yapmıştım ki? Alt tarafı her gün gördüğüm bir kişiyle buluşacaktım.

"Heyecanlıyım." Dedim Ebru'ya dönüp. "Çok garip değil mi? Onu sevmiyorum ama buluşmaya giderken heyecandan ellerim buz tutuyor."

"Kızma ama sende boş değilsin. Gerçekten diyorum. Birisinin seni sevdiğini öğrendiğin zaman o kişiye bakış açın hemen değişiyor. Bunu yaşamıştım." Bunun her kişi için geçerli olduğunu pek sanmıyordum. Bir şeyler hissetmiyordum ama cevap vermek gibi bir hataya düşmedim.

Onlarla beraber gitmeyecektik. Eylül önce bir işlerinin olduğunu ve erken gitmeleri gerektiğini söylemişti. Onlar bizden önce gitmişti. Biz ise az önce evden çıkmış usul usul yürüyorduk. Babam bırakmayı teklif etmişti ama yürümeye ihtiyacım vardı ve biraz düşünmeye.

Artık ilkbahar gelsin istiyordum. Soğuk insanı değildim ben. Sonbaharda savrulan yapraklar benim için bir şey ifade etmiyordu. Yaprakların ölüp insanların ayaklarının altında ezildiği mevsimi insanların sevmesine anlam veremiyordum. Hem çiçeklerin açmasını, yaprakların yeşermesini izleyip huzur bulmak dururken neden böyle bir şeyi tercih edecektim ki?

"İki gündür benimlesin. Oğuz bir şey demeyecek mi?" Orman yoluna dönüp yürümeye devam ettik. İlk burada tanıştığımız için buraya davet ettiğini düşünüyordum ama bir yandan da anlam verememiştim. Burası Emre'yle olan anılarımızın en gözde mekanıydı. Bunu daha önce ona söylediğimi hatırlıyordum.

"Bir şey diyemez. Sen onunla beni bir araya getiren insansın. Sana saygısı büyük." Gülümsemesine gülerek karşılık verdim. "Sana çok büyük teşekkür borçluyum. Baksana senin sayende mutluyum."

Omzuna elimi koyup "Birçok kez teşekkür ettin zaten. Hem ödeştik sayılır. Hatırlarsan o gün senin düşmene sebep olmuştum." Dedim.

"Bende sana bin kez senin suçun olmadığını söylemiştim." Omuz silktim. Benim gözümde hep benim hatam olarak kalacaktı.

Dere kenarına yaklaştıkça heyecanım artıyordu. Buna bir son vermeliydim. Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler aldım.

Bu buluşmanın en korkunç tarafı ise biraz oturduktan sonra Ebru ve Eylül'ün gidecek olmasıydı. Bu daha da heyecanlanmama sebep olurken kendime kızdım.

Sakin olmalısın. Sakin olmalısın. Sakin olmalısın.

Hayır. Kesinlikle işe yaramıyordu.

Biraz daha yürümenin ardından artık Anka ve Eylül'ü görebiliyorduk. Yere bir örtü sermiş üzerinde oturuyorlardı. Yönleri dereye dönüktü. Biz ise tam arkalarındaydık.

İlerledikçe küçük bir vadiye doğru indiğimizden rüzgarın etkisi azalıyordu. Benim heyecanımsa daha çok artıyordu. O Emre değil, dedim kendi kendime. Boşuna heyecanlanıyorsun. O Emre'nin yerine koyabileceğin birisi değil. Sen şuan sadece sohbet etmek için buradasın. Çıkar aklından o öpücüğü senin için bir şey ifade etmiyor. Düşündüklerimin farkına varınca kendime kızdım. Emre ile karşılaştırmamalıydım. Emre beni bırakıp gitmişken Anka buradaydı. Benden bir şans bekliyordu.

Yanlarına ulaştığımızda gülümsemeye çalıştım.

"Biz geldik." Dedi Ebru yanlarına çökerken. Onlarsa hemen ayaklanmışlardı. Anka'nın ne yapacağını bilemez bir hali vardı. Gülümser gibi olduktan sonra bir an ciddiyetini takındı. Daha sonra yine gülümsedi. Sesli şekilde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Gece'nin KelebekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin