BÖLÜM 1

779 38 1
                                    



Şirketin üst katında, tüm boğaz manzarasına hakim aydınlık, ve temiz personel yemekhanesi her zamanki gibi şirket elemanlarının mırıltıları ve kaşık çatal sesleri ile doluydu.

O, densiz adam, yemekhanede bana kasten çarpıp, tepsim de ki yemeklerin üzerime dökülmesine neden olmasaydı beni fark etmeyecekti.

Bende, bir yıl üç ay on gündür çalıştığım şirkette huzurla çalışmama devam edecektim.

Ben Zeynep, Amerika'da doğdum ,büyüdüm ve ekonomi okudum. Annem babam Türk uzun hikaye, neden Amerika,  şimdi neden Türkiye bir gün anlatırım.

İşimi ve patronum Kemal beyi çok seviyorum. Dört dil bildiğim için Kemal bey ,beni daima yanında, yabancı şirket toplantılarına ve yurt dışı görüşmelere götürür.

Her zaman ,görünmez olmayı becerdim. Hayatımı riske atmamam gerektiği için buna mecburum. Küçüklüğümden bu yana hep saklanarak yaşamak zorunda kaldım.

Bazen annem, beni nerede unuttuğunu bilemezdi .Çalışanlardan farklı giyindiğim, sessiz sakin olduğum ve insanlarla samimi ilişki kurmadığım için, bana  gıcık olduklarını biliyorum.

Bu gün,maruz kaldığım olay son derece planlı yapılmış bir durumdu. Ağlamamak için dişlerimi sıkarak yemekhanenin hemen sağ tarafındaki  lavaboya gidip  temizlene bildiğim  kadar temizlendikten sonra, odama koştum, ağlamadığımı sanıyordum.

Gözlerimden  inen sağanağın farkında değildim.  Odama henüz girmiştim ki.. telefonumun kırmızı ışığı yanıp sönmeye başladı."Efendim Bahar hanım  "

 "Zeynep hanım, yemekhanedeki olayı Kemal bey duymuş uygun sanız sizi odasında bekliyor."

Of ki of, şimdi bu kılıkla bu suratla nasıl karşısına çıkacağım Kemal beyin.Kapıyı daha çalmadan , beni kapıda karşılayıp omzuma  kolunu attı. Şefkatle tıp tıpladı. Hiç bir şey söylemeden masasının karşısındaki her zaman oturduğum koltuğa yönlendirip oturmamı istedi.

"Şimdi sen yemekte yiyemedin, zaten dal gibisin be kızım, bir gün yığılıp kalacaksın."

Sanki benimle değil, kendi kendine konuşur gibiydi.

Böyle bir durumda, babamda aynısını yapardı diye düşündüm ve sağanak başladı, hıçkırık_ larıma dur diyemiyordum. Kemal bey,  sabırla sakinleşmemi bekledi.

"Şimdi anlat bakalım güzel kızım neler oldu?" Sağanak yine başladı. Bir süre sonra konuşa bildim ve olayın, tamamen benim sakarlığım yüzünden olduğunu söylediğimde, sadece tebessüm ettiğini gördüm. Sanki, ben gerçeği biliyorum der gibiydi!

Odanın kapısı açıldığında içeri, Kemal beyin iki oğlu birden girdi.Her halde kırmızının ve morun tüm tonları yüzümde oynaşıyordu.

Büyük kasıntı, veliaht Ali beyin tutamadığı kahkahası odayı çınlattığında ölmek istedim.

"Hey, dur bakalım, senin yaşaman gereken çok güzey şeyler hazırlıyorum seninle ilgili, Ölmekte neymiş bir daha duymayayım"

Kafayı yedim galiba, olacağı buydu, bu kadar stres fazla geldi. Gaip den sesler duyuyorum yine.

"Hayır kafayı yemedin, sana yemekhaneye gitme odanda bir şeyler atıştır demiştim hatırladın mı?"

"Evet de, sen kimsin?"

"Ben seni yazanım, uzun zamandır kafamın içinde dışarı çıkalım diye beni rahat bırakmadınız. Al işte ,şimdi dışarıdasınız iyi mi?"

"Tamam da... !lütfen, bana müdahale etme,ne yaşayacaksam yaşayayım."

"Olmaaaz....  söz çok sık müdahale etmeyeceğim ,  benim misyonum bu karışmadan duramam. Hele ölmek, falan, cık cık duymayayım!"

"Tamam,tamam.. zaten, lafın gelişiydi o söz".

Kasıntı öküzün kahkahasıyla ,Kemal beyin" KES" diye bağırması arasında ne kadar zaman geçti bilemiyorum. Hızla kalkıp, Kemal beye başımla selam verip odadan fırladım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun, kızcağızı nasıl mahcup edersin, zaten çok üzgün"

Ali, babasının kendisine çıkışmasına alışık olmadığından biraz şaşırdı. İşi dalgaya vurmaya çalışarak.

" Ama hali çok komikti baba görmeliydin. Tam bir, şaşkın leylek yavrusu gibiydi. İnsan bu kadar silik ve çirkin olduğu halde nasıl bu kadar öz güvenli ve soğuk olabilir. Bu kızı tanımlamaya kelime bulamıyorum.

Boyu sırık gibi, saçlar demodenin dibi, makyaj sıfır, hele o gözlükler. Siyah saçta neyin nesi, genç kızmış, hatta senin tabirinle kızcağızmış!

İlk çıkma teklif edenle yatar bu kız, onu evlenmeye mecbur etmek için belki 50 yaşında falan."

"Abiiii, o kadarda insafsız olma lütfen, işini bizden bile iyi yapıyor ki.. babam bavul gibi her yere onu taşıyor.

Sen, babamın daha önce, bir personele böyle davrandığını gördün mü?"

" Tabi oğlum, annem bu kızın neyini kıskanıp ta babama sitem edecek ki!"

"Heyyyy, orada dur bakalım delikanlı, o kızı sana harcatmam "

"Sen kimsin ya ,lafın ortasına dalıyorsun ."

"Ben seni yazanım, bak evlat hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Ön yargılı olma kiiii.. sonra bu "kızcağız" için bana yalvarma ve ilerde pişman olacağın şeyler söyleme."

"Benim işime karışma ****kitabımın yazanıııı****ben, koca holdingin genel müdürüyüm, bir rüküş ötesi kız yüzünden kendime laf ettirmem."

"Demedi deme evlat!"

"Rıza, bak oğlum, sen abine uyma, bu kıza iyi davran o iyi yetişmiş bir genç. Ayrıca çok çalışkan.

Yarınki, Japon ortaklarla yapacağımız toplantının ana metnini ve sözleşmeli bir günde tercüme etti. Ha, flört etmek kolay diyorsan Ali bey, hodri meydan.

Sana bir hafta, tavlada görelim leylek yavrusunu. Senin o, sosyete, çakması sarı barbilere veya şirketteki plaza kaşarlarına benziyor muymuş, dene bakalım. Bir bakışınla kucağında mı....!"

"Aman babaaaa, vaktimi ve nakitimi boşa harcamaya cağımı iyi bilirsin. Iğğğ eminim salyaları akarak üzerime atlar."

"Abi ,hadi var mısın iddiaya, babama karşı ikimiz hem arabam dan da sıkılmıştım. Sende ne zamandır o gümüş rengi Maserati'yi istiyordun. Babamın hediyesi olur."

"Bakıyorum, kendini de aradan çıkarıyorsun, ufaklık ben kabul ediyorum, ama bir şartım var.

 Asla Zeynep'i rencide edecek ve kıracak bir davranış göstermeyeceksin, ha kazanırsam ki.. kazanamayacağından eminim, isteğimi ondan sonra söyleyeceğim."

Beyler, el sıkışır oyun başlar. 

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin