bölüm 5

309 18 0
                                    


Güne, nasıl başlarsan öyle biter derler ya doğru, valla. Buğra,  beni en sevdiğim AVM'ye götürdü. Bowling oynadık, sinemaya gittik, D&R dan kitaplar ve bir kaç klasik müzik CD si aldık.

 İskender yedik . En sevdiğim, iç çamaşırı satan mağazaya girip ,iç çamaşırı ve bir kaç bir şeyler aldım.

 Kahve için mola verdiğimizde, saatin akşamın sekizi olduğunu gördüğümüz an, kahkahayı patlattık.

Hangi arada, bu kadar saati tüketmiştik. Eve dönerken yorgunluktan ayaklarım isyan bayrağını çektiği için ayakkabılarımı arabaya biner binmez çıkarttım. 

İnince, ayağıma olmayacaklarını biliyordum. Zaten hep böyle olurdu ve ben garajdan eve çoraplarımla giderdim. Ha, yanlış anlamayın çok sık dışarı çıkmayız.

Ayda en fazla iki veya üç kez *ve ben kamuflajlı *duşumu zorlanarak  alıp, yatağa  yattığımı hayal meyal hatırlıyorum.

Aslında günü dışarıda geçirmeyi planlasam da, Buğranın buna izin vermeyeceğini bildiğimden bahsetmedim bile. 

Yaşasın bu gün pazar. Her pazar ki rutinimizi tekrarlaya biliriz. Neşeli bol kahkahalı kahvaltı, sonra Vivaldi'nin ,dört mevsim senfonisi *en sevdiğim*  ve işler bitince Johann Strauss(oğul) Mavi Tuna valsi.

Buğrayla, kahkahalar eşliğinde vals . Tabi parçalar değişebiliyor, ama sanatçılar ara sıra değişiyor.

Pazar sabahları erkek arkadaşını da eve davet etmesini istediğim halde, arkadaşı kabul etmiyormuş. Oysa ben kalabalık seviyorum.

Akşamları, genellikle eve önce ben geldiğim için eve girer girmez müziği  açıyorum. Buğra'nın listesindeki, diğer klasik müzik bestecilerini  ve bizi en huzurlu kılan yorumları dinliyoruz.

                                       ******                   ******                               *****

"Oğlum, bu gün cumartesi iş yok unuttun mu? Sevgili  Holdinginiz  kapalı, tatil, ne işiymiş bu hani, birlikte bir gün geçirecektik. Zaten pazarları evine gidiyorsun."

 "Cananım, melek kalpli anam, az soluklan yahu, seni ihmal eder miyim hiç, ofisten bir evrak alacağım en geç bir saat içinde evdeyim. Tüm gün emrine amadeyim meleğim benim."

Ali gittikten sonra Cananımın suratı düştü. 

"Gel buraya, sevgili karıcığım, oğlunu cisss  tuttu. Ben biliyorum neden gittiğini! O, şimdi Orhan'a,  Zeynep hakkında rapor hazırlatmıştır, onu almaya gitti.

Bu işe oldu gözüyle bakmalıyız. Evet biraz sancılı olacak, ama bizim hergele hak ediyor."

"Kemaal  deme oğluma şöyle.   Kız, gerçekten bir içim su bizimkinin ağzı açık kalacak gerçeği öğrendiğinde de! Nasıl öğrenecek orasını bilemiyorum!"

"Sen meraklanma Cananım, biz nasıl öğrendiysek o da öyle öğrenecek. Önümüzdeki hafta Japonya'daki  toplantıya biz gitmeyeceğiz. 

Senin, ateşin çıkacak, doktor Ömür, uzun bir seyahate  çıkamayacağını söyleyecek, eh bende uzak yerlere sensiz gitmediğim için mecburen Zeynep'le ,Ali gidecek.

Hani sen, Çin deki otelde, bir şey için, Zeynep'in odasına  aniden, gidip, onu doğal haliyle görünce şaşkınlıkla çığlık atmıştın ya, bizim oğlan sanırım uzun süre konuşamayacak."

"Nasıl olacak bu?"

"Onu da, o zaman, düşünürüz. Hele bir senin herg...tamam, oğlunu, şu sırnaşık boya küpünden bir kurtaralım da. Gelin olarak eve geldiğini düşüne biliyor musun?"

"Aman Kemaal , ağzından yel alsın" 

"Heeey, bende buradayım." Rıza elinde kahvesiyle salona geldiğinde konuşulanların birazını duymuştu.

"Iğğ o pisliğe katiyen yenge demem bilesiniz. Ya, yoksa tüm dedikoduları kaçırdım mı? Abim acele nereye gitti? Hani bugünü birlikte geçirecektik?"

"İnan bana kız olacakmış son anda dönmüş. Oğlum ne dedikodusu. Olanı konuşuyoruz. Sahi abin ne buluyor o boya küpünde? Makyajsız görse kesin tanımaz."

"Ah anam bir bilsem! Kaç kere sordum, kafama vurup,*sen anlamazsın* dedi. Sahi şu modası geçmiş kıza ne diyorsunuz? Fidan teyze çok beğeniyor. *Oğlum olsa gelin ederim* diyor.

"Bak sen Fidana! Onu şirkete dedikodu yapıp, elemanlarım hakkında bilgi versin diye mi aldık! Bu ara fazla mesai yaptığı belli."

Ali, pazar günü elinde Orhan dan aldığı dosyayla evine giderken kafası Zeynepdeydi. Onun bildiklerinden fazla bilgi yoktu dosyasında.

Gözler: Ela, Boy :173 cm, Kilo: 55,Saç rengi: siyah*ığğğğ *Amerika da ekonomi okumuş, hiç evlenmemiş, tek çocuk, polis kaydı yok, Japonca, Almanca, Rusça, doğal olarak İngilizce yazıp konuşa biliyor. Çince ve İtalyancayı anlıyor, ama iyi konuşamıyor.

Hobileri arasında: klasik müzik dinlemek, keman çalmak, yemek yapmak ve spor.

Tam cici kız, annelerin bir numaralı gelin adayı. Ne cazibe! ne albeni! ne, seksilik! kızda feminen bir şey yok be!

Offff baba, ya, nereden sardın başıma. Ha işin en güzel yanı leylek yavrusuyla aynı bina da oturuyor oluşumuz.

Yani, kur yapmak için fazla uğraşmama gerek olmayacak.

"Nasıl olacak o Ali bey."

"Bak, sevgili yazarım, bir bahane bulup kapısını çalacağım onun evdeki salaş halini de göreceğim. Bir hafta sonra, eğlenecek çok malzemem olacak."

"Sana daha önce de söyledim, hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Ön yargı ,senin gibi akıllı ve saygılı bir yöneticiye yakışmıyor."

"Ben, bu zamana kadar hep mantığımla ve gördüklerimle kararlar verip yönettim işimi. Hiç de yanlış yapmadım, tamam mı çok bilmiş yazar hanım. Şimdi, çekil de kendi bildiğimi yapayım."

"Tamam pardon, patron, ileride bana yalvardığında ,sana bu lafları hatırlatacağım. Ben bu saçları un fabrikasında ağartmadım"

Ali, arabasını park eder etmez soluğu güvenlik odasında aldı. Şansına güvenlikte Rasim abi vardı.

En fazla bilgi onlarda olur diye geçirdi aklından.

"Selam abi, nasılsın? "

"Sağ ol Ali bey, yuvarlanıp gidiyoruz."

"Rasim abi, bizim holdingde çalışan, Zeynep hanım da bu binada oturuyormuş, tanıyor musun?"

"Zeynep hanım kızım, sizin işte çalışıyor hemi?

"Evet, bazı evraklar vereceğim de kaçıncı katta oturuyor. Yalnız yaşıyor bildiğim kadarıyla."

"Yooo, arkadaşı Buğra beyle kalıyorlar. Yaklaşık bir yıldır beraberler. Ama, Allah var şimdi, ikisi de pırlanta gibi insanlar hele Zeynep hanım, hal hatır sormadan geçmez, haza hanımefendi.

Geçenlerde, yüzümü asık görünce sordu* neyin var *diye* üzerinize afiyet az üşütmüşüm* dedim. Sen, eve git, hiç üşenme, yorgun argın bana çorba yap, ıhlamur kaynat, tepsiyle al gel.

Gözlerim yaşardı valla, nerede bu zamanda böyle düşünceli gençler."

Ali, söylenenlerin bir çoğunu yarım yamalak dinledi, aklı birlikte yaşadığı o, Buğra salağındaydı. Nasıl bir salak böyle bir kızla yaşardı ki! Hele de, bir yıldan fazla bir zamanda.

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin