Bölüm27

200 15 0
                                    



 Yusuf dayı ve Ömer  kliniğe geldiklerinde koridorda bu manzarayla karşılaşınca, çok kötü bir şey olduğunu anlayıp telaşlandılar.

"Babacığım ,Güler teyze iyi değil mi? Kontrole mi geldiniz? Neden beni aramadınız?"

Sorular peş peşe gelince Osman bey, "Henüz bir şey bilmiyoruz. Doktor içeride, çıkınca konuşacağız."

Zeynep, Buğranın sesini duyduğunda ne kadar zaman geçtiğini ve onlarında geldiğini o zaman anladı.

Ali ,nasıl davranacağına karar veremedi. Zeynep'i teselli etmek, ona sarılıp, acısını, üzüntüsünü, kendine almak, onu rahatlatmak istiyordu.

Dün akşamdan sonra, alacağı tepkiden çok korkuyordu. İşleri nasılda kötüleştirmişti böyle. Kaş yapayım derken ağız ,yüz, göz her şeyi çıkarmıştı.

Buğra, Zeynep'i kollarına alırken, içindeki kıskançlığı, sıkıntıyı bir türlü bastıramadı. Ani bir kararla dışarı fırlayıp soluğu bahçede aldı.

 Şimdiye kadar kendini bu kadar kötü hissetmemiş, kendine bu kadar kızmamıştı.

Sevdiği kadının içinde volkanlar patlarken, o hiç bir şey yapamıyor, ona dokunamıyor, onu soğutamıyordu. 

Zeynep, Buğraya daha sıkı sarılıp fısıldadı, "Ne oluyor şimdi bu adama, bu tripler de neyin nesi?"

"Şiiii çiçeğim, dün geceden bu yana sadece içti, hiç uyumadı. Kendini çok kötü hissediyor. Seni kaybetmenin korkusunu fazlasıyla yaşıyor. 

İşin kötüsü ne yapacağını bilmiyor. Ama çok yüklenme, bu işte benimde payım var. Ona bu fikri ben verdim ve iyi olur sandım. Hatta dün gidip sana nişan alyansı aldık."

"Ne! Sende mi bu işin içindesin ,sana inanamıyorum ABİCİM. Bu kadar saçma bir şeyi nasıl önerirsin. 

Daha bana, sevdiğini bile söylemedi. Ben onu seviyor muyum bakalım! Hiç fikrim alınmadan!  Beni ne duruma soktuğunun  farkında mısın ya sen...."

Zeynep, hışımla Buğranın kollarından sıyrılıp annesinin oda kapısının  önünde duvara yaslanıp beklemeye başladı.

Sağanağa tutulduğunun farkına varamadı bile. O kadar üzgün, o kadar acı içindeydi ki.. anlatılması zordu. Bir yandan annesinin durumu, öte yanda Ali.

Ah Ali, ah, hayatında ilkleri yaşadığı adam. Bu sevgiyi içinden asla söküp atamayacağını biliyordu. Ve yine biliyordu ki, kimseyi bir daha onun kadar sevemezdi.

Omuzuna dokunan elle kafasını kaldırıp baktığında, kendisinin ki kadar üzgün gözlerle karşılaştı.

"Hadi dayısının bir tanesi, sil gözlerini. Bak gözlerin kapanacak neredeyse, Güler'imin seni böyle görmesini istemeyiz değil mi?"

O anda sağanağını fark eden Zeynep, başını sallayıp yüzünü yıkamak için lavaboya yöneldi.

Döndüğünde, biraz daha toparlanmıştı. Doktor odadan çıkıp, hemşire odaya girdiğinde hepsi soran gözlerle  bir doktora ,bir hemşireye baktılar.

"Hadi odama gidelim. Hemşire hanım iğnesini yapacak, hastamızın uyuması gerek." 

En sevmediğim cevap ve en sevmediğim hareket. Ama ne derlerse yapmaya mecburuz. Sonuçta annemde diğerleri gibi doktor için bir hasta. Bizim üzüntümüzü  azaltarak  gerçeği söyleyecekti. 

Hepimiz odaya doluşup, doktorun ağzından çıkacakları bekliyorduk.

Eh, az çokta tahmin ediyorduk, ama insan sevdiklerine hastalıkları yakıştıramıyor. 

Ali ve Buğra kapıya yaslanmış ayakta, Yusuf dayım ,Osman amca ,ben koltuklara oturmuştuk. Ömer dışarıda annemin odasının kapısındaydı,

Alinin gözlerini, kıpmadan bana bakışlarından rahatsız olduğum için oturduğum yerde hafifçe yana döndüm.

"Benim içinde kolay değil. Hastalığı artık son evrede. Belki sabahı bile göremez. Yapacağım en iyi şey onun ağrılarını en aza indirmek.

Kaçınılmaz bir sona yaklaştık. Bunları söylediğim için özür dilerim ama , gerçek bu. Uzun zamandır tedaviye cevap alamıyorduk.

 Bu kadar dayanması da kızının gelmesi ile moral bulması oldu."

Sözlerini bitirdiğinde, hiç kimse yerinden kalkmadı, kımıldayamıyorduk bile. Osman amcanın ve dayımın hıçkırıkları odayı doldurduğunda, ben sanırım başka bir zamanda ,başka bir boyuttaydım.

Kimseyi görmüyor duymuyordum. Tüm sakinliğim ile ayağa kalktım doktora ,

"Bu gece ve yarın gece daha sonraki zamanda da annemle kala.. bilir..m..i yim?"

Gözlerimi açtığımda Alinin kollarında bir yerler taşınıyordum.

"Bırak beni ne yaptığını sanıyorsun sen? Ben annemin yanına gidiyordum, nereye götürüyorsun heey Buğra yardım et lütfeeen,

"Bir şeyler yapın, nereye götüreyim?"

"Durun , telaşlanmayın, bu oda boş, yatırın şöyle ve izin verin bir bakayım."

Ali gönülsüzce, kollarındaki değerli varlığını yatağa yavaşça yatırdı. Doktor muayene ettikten sonra hemşireye Alinin anlayamadığı bir şeyler söyleyip gitti.

"Ne dedi, ciddi bir şeyi yok, değil mi? Ne yapacaksınız? O serum niye? Canı yanacak mı?"

Tüm bunlardan sıkılan hemşire, yine de soğuk kanlılıkla cevap verdi.

"Hayır canı yanmayacak, bir şok geçiriyor, tüm olanlar ona çok fazla geldi ve sanırım uzun zamandır düzgün beslenmiyor.

Ben, Zeynep'i küçüklüğünden bu yana tanırım o güçlü bir kızdır bununda üstesinden gelir," dedi serumu taktı, odadan çıktı.

Ali, Zeyno'sunun eli tutup ,

"Geçecek güzelim, hepsi geçecek, mutlu zamanlarımızda çok olacak, lütfen bu kadar üzülme artık. Biliyorum çok zor üzülme demekle olmuyor, ama daha ne denir bilmiyorum ki..

Seni görünce, ne yapacağımı bilmiyorum be.. lavanta kokulum!

Beni affede bilecek misin, daha, onu bile bilmiyorum, konu sen olunca hiç bir şey bilmiyorum. Şunun şurasında bir hafta oldu, her şeyi berbat ettim.

Seni canımdan çok seviyorum diyemedim, senin için her şeyi yaparım be.. kokulum. Oysa buraya ne umutlarla gelmiştim sana her şeyi itiraf edecek seni nerede unuttuğumu hatırladığımı söyleyecektim. Acele ettim sırasını bilemedim.

Sana söz veriyorum, sen ne istersen o olacak. Git dersen giderim, kal dersen kalırım. Ve inşallah kal dersin."

Zeynep'in yüzü o kadar soluktu ki.. o öpülesi pembe dudaklar neredeyse beyaza yakındı. Alinin içindeki ona kötü bir şeyler olacak korkusu gittikçe büyüyordu.

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin