bölüm 2

392 26 0
                                    

Zeynep, odasına döndükten on dakika sonra, telefonunun kırmızı ışığı yanıp sönmeye başladı.

"Efendim Bahar hanım "

"Kemal bey erken çıkmanızı söyledi efendim"

"Tamam, Bahar hanım teşekkürler."

Dışarı çıktığında, Baharın masasına ilerledi.

"Sizden bir ricam var Bahar"

 "Buyurun efendim"

"Bu şirkette en çok sizinle iletişim halindeyim, ara da  ki, ufak, sohbetlerimizden de çok keyif alıyorum. Onun için lütfen bana adımla seslenin ve az önce ki, sesimin tonu, sizi üzdüyse özür dilerim. 

Malum olay, beni fazlasıyla etkiledi. Birde, sabah kahvelerini birlikte içebilir miyiz. Bir yıldır, yalnız içiyorum ve hiç keyif alamıyorum. Anlamışınızdır  belki, kolay arkadaş olamıyorum,ama sizi samimi buluyorum, ricamı kabul ederseniz sevinirim."

"Zeynep hanım, pardon  Zeynep, çok mutlu olurum, bende düşünmüştüm, ama  cesaret edememiştim. Siz çok farklısınız, burada çalışan kızlardan çok farklı, şey! yanlış anlama lütfen, iyi anlamda, yani şey! daha insan, daha doğal ve kibar, düşünceli işte öyle bir şey."

"Teşekkürler, böyle düşüneceğini tahmin etmiyordum. İnsanlar, beni genellikle soğuk, sevimsiz, rüküş ve sıradan bulurlar, alışkınım böyle şeylere, hiç aldırmam. Sonuçta, buraya çalışmaya geliyoruz, defileye veya kendimizi sevdirmeye gelmiyoruz.

 Temiz giysiler ve derli toplu olmak bana yetiyor. Neyse, seni oyaladım, işlerin çok, biliyorum, yarınki toplantının tercümeleri bu dosyada, mail olarak Kemal beye  ve  veliahtlarına gönderirsen sevinirim. "

                                                                             ******                        *******

"Banu,  bana Orhan'ı  gönderir misin? "

"Tamam Ali bey"

Bakalım bu çirkin leylek kimmiş, boş zamanlarında ne yaparmış.

Kapısının çalması, yalnızca on dakikasını almıştı.

"Geeel "diye seslendiğinde, Orhan da odaya dalmıştı. "Buyurun Ali bey"

" Yalnızken, sadece -Ali- Orhan,  bunu söylediğimi hatırlıyorum."

Orhan'ı, işe ben almıştım, güvenlik şefi olarak, bu işi ondan daha iyi yapabilecek biri az bulunurdu.

Meyhanedeki kavga da  bana, yardım etmeseydi cesedim, bir yerlerde çürümüştü.

Aliyi, hiç tanımadığı halde yedi kişinin içine dalmış  çokta iyi iş çıkarmıştı. Tabi, yakışıklı yüzünde bir kaç dikiş, sağ elinde iki çatlak parmak ve sağ baldırında birkaç şiş deliği ile.

Ben!, beni sormayın, olaydan sonra ki 24 saati pek hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda, bir çekyatta yarı çıplak yatıyordum.

Kımıldamaya çalıştım, ama kafamdaki koca şişlikle çok zorlandım.

"Şiiş yavaş, abi ya , dikişlerin açılacak"

Adamı tanımıyorum, her  yer yabancı, neredeyim bilemedim! Sonra tekrar dalmışım.

Uyandığımda, Orhan başımda durmuş bana bakıyordu.

" Neee?"

Temiz, aydınlık bir odadaydım. Yastık mis gibi sabun kokuyordu. Bana bakan genç adam, iki günlük tıraşlı yüzüyle yakışıklı biri gibi görünüyordu. Gözlerinde şaşkınla karışık, bir rahatlama gördüm.

"Ah abi ya, neden öyle uğursuz bir yere tek başına gider de içki içersin, düzgün bir adama da benziyorsun."

"Sorma arkadaş, her şeyden sıkıldığım bir güne denk geldi. Beni, kimsenin tanımayacağı rahatsız etmeyeceği bir yer aramıştım. Orasını gördüm. İroniye bak ki, kelimenin tam anlamıyla rahatsız oldum."

"Abi , sen tanınmış biri misin? Ben çıkaramadım da!"

"Magazin de tanınırım söylemesi ayıp, playboy Ali de derler. Hani, aslı yok, ama magazinciler öyle uygun görüyorlar. Eh biraz da malzeme veriyorum. Babam ve kardeşim Rıza ile bir aile holdingimiz var Karagülen holding"

"Abi o meşhur Ali Karagülen, sen oluyorsun dimi! Bak dalga geçme benlen, valla külahları değişiriz."

"Yok arkadaş ne dalgası da! Asıl sen kimsin? Hiç tanımadığın biri için, kendini yedi kişinin içine neden attın ki. Adamlar, bela aramaya gelmişler."

"Ben Orhan, Orhan Seviçli, anam ve bacımla yaşıyorum. Pederi geçen sene kaybettik."

"Başın sağ olsun arkadaş."

"Sağ ol abi, askerliğimi Eğirdir de komanda olarak yaptım. Spor akademisini bitirdim.Kendime ait, kardeşimle birlikte işlettiğimiz uzak doğu sporları eğitimi veren bir yerimiz var. Kardeşim bu yıl üniversite sınavlarına girecek, o da, spor akademisini istiyor. Üçümüz,mutlu mesut yaşıyoruz."

"Kafamdaki dikişleri kim attı"

"Kardeşim"

"Nasıl yani, anlıyor mu bu işlerden?"

"Babamın hastalığı sırasında ilk yardım kursuna gitmişti. Malum, bizim işte de bunları bilmesi gerekli. İçin rahatlayacaksa söyleyeyim, ilk dikişini sana attı, ama kardeşim diye demiyorum valla iyi iş çıkardı.

Dün, sen uyurken gelip kontrol etti. Dikişler, yarın alınacak yaran temiz."

"Hemen alınır mı ki dikişler. Benim bildiğim bir kaç gün kalması gerekmiyor mu?"

"Abi, bu gün beş gün doldu, yani hemen alınmıyor ki".

"Neee! aman tanrım, ben şimdi beş gündür burada mıyım? Off ki ne off, annem çıldırmıştır, babam yeri, yerinden oynatmıştır. İnşallah basını, polisi bu işe karıştırmamışlardır.

Benim telefonum nerede, neden kimseyi aramadın? Rehbere baksaydın babamın,holdingin telefonlarına ulaşır, insanların endişelenip, üzülmelerini önler din kardeşim."

"Abi abi ,sakin ol, telefonun burada, bak üç parça halinde. Tamir edemedim kusura bakma. Kardeşimin "polise haber verelim" demesine de,aldırmadım. Kim olduğunu ne yaptığını bilmediğim için, başını daha çok belaya sokmak istemedim, özür dilerim!"

"Asıl ben, özür dilerim arkadaş ,panik oldum birden, şimdi telefonunu verirsen babamı arayayım."

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin