Bölüm20

190 13 2
                                    


Annesinin eski çalıştığı kliniğe girerken pek çok tanıdık gördü, selamlaştı, teselli sözleri duydu, kimisine gülümsedi. Ama hiç birini yaşamadı. Sadece annesini görmeye konsantre olmuştu.

Osman beyin yönlendirmesiyle, oda kapısının önüne geldiklerinde bir an gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

Kapıyı belli belirsiz tıklatıp içeri süzüldü. Annesi ile yalnız kalmaları için Osman bey dışarıda kalmıştı.

Zeynep, yatağın içinde uyuyan annesini  tanımakta güçlük çekti. 

*Tanrım ne menem bir hastalık bu böyle, annemi kucağımda taşıyabilirim sanki. Bu küçücük, saçları, kaşları dökülmüş, solgun kadın benim güzel kraliçem mi?*

"Annem," diye inledi Zeynep. Gözlerini açan Güler hanım adı gibi gülümsemeye çalıştı.

"Bir tanem hoş geldin. Meleğim, seni ne kadar özlemişim ben. İyileşip yanına gelmeyi çok istedim ama kısmet değilmiş.

 Sen geldin ya, seni gördüm ya şimdi gerçekten iyileştim. Canım, Canımın yarısı  meleğim."

Zeynep, annesine sarılmakta tereddüt etti, Osman amcasının söyledikleri aklına gelince kendini biraz çekti. 

Öyle ya annesi, birde onun yüzünden enfeksiyon kapmamalıydı. Odaya da ameliyathaneye girer gibi girmişti zaten.

"Gel buraya, sen onlara aldırma sana da, enfeksiyon falan diye zırvaladılar değil mi? Kızıma sarılmaktan beni yalnız Tanrı alı koya bilir.

Eh, oda şimdilik izin verdiğine göre, doyasıya sarılırım ben yavruma."

"Bak şimdi, hastasın falan diye bir şeycik demiyorum ama, beni zorla Türkiye' ye göndermenin, senin bana en fazla ihtiyacın olduğunda beni yanından uzaklaştırmanın, benden, sanki çocukmuşum gibi çok fazla sır saklamanın hesabını bana birer birer vereceksin, Güler kraliçe.

Hani küçükken lastik salıncağa, oturup kim en yukarı uçacak diye yarışırdık da, sonra hep ben kazanırdım ya, işte öyle yarış yapacağız. Ama bu sefer hile yaptığını yüzüne yüzüne haykıracağım tamam mı."

"Tamam meleğim, şimdi izin verirsen uyumak istiyorum. Sen eve git dinlen, Osman benimle kalır yarında sen kalırsın."

"Hayır, kraliçe hazretleri  Osman amca çok yorgun, asıl onun dinlenmesi gerekli. Birde, onca yolu beni almaya geldi niyeyse ! Hadi hadi uyu bakalım şimdi. Artık benim borum ötecek valide sultan."

Annesi uykuya dalınca, sessizce odadan ayrılıp kafeteryada oturan Osman amcasının yanına gitti.

"Hadi bakalım siz eve, ben annemle kalıyorum bu gece ve bundan sonraki tüm zamanlarda. Gitmeden evin ve sizin telefon numaralarınızı alayım.

 Buğra bana yeni telefon verdiğinde, sizin numaraları kaydetmedi."

Osman bey gönülsüzce yerinden kalktı. Elleriyle yüzünü sıvazlarken Zeynep yüzündeki göz yaşlarını fark edip, 

"Sizde üzülmeyin artık, ben geldim birlikte üstesinden geliriz.

Hem siz demediniz mi" yeni tedaviler deneyecekler" diye. Onlar, daha iyi gelecek anneme."

Zeynep'e sarılıp hıçkırıklara boğulan Osman bey gücünün son zerresini de yitirmişti.

"Ben, ben anneni çok sevdim kızım. O bana, oğluma ,gerçek bir yuva ,sevgi ve mutluluk verdi. Şimdi onu böyle görmek ve yardım edememek beni kahrediyor. "

Zeynep, içinde Osman beye karşı daha fazla saygı ve sevgi hissetti.

Osman amcayı, eve gönderdikten sonra Buğrayı armaya karar verdim. Onun sesini duymaya çok ihtiyacım vardı.

 Saat farkını umursamayarak, tek tuşa bastım. Asır gibi gelen beklemeden sonra,

"Çiçeğim, iyi misin?"

Buğranın sesindeki endişe beni biraz olsun kendime getirdi.

"Evet iyiyim, sadece sesini duymak istedim. Kusura bakma bu saatte, ama ama sen benim tekimsin, biliyorsun işte.

 Tek arkadaşım, tek yakınım, tek abim, tek dostum. Kızmadın değil mi ?Münasebetsiz bir zamanda aradığım için."

"Ah be, kokulu çiçeğim, olur mu hiç, bu söylediklerini duymadım tamam mı! Yedi yirmi dört, nefes aldığım sürece, araya bilirsin, bunu hala anlamadın mı?

Güler teyze nasıl? Babam pek iyi olmadığını söylemişti. Yanında mısın şimdi?"

"Yanındayım. Osman amcayı eve gönderdim. Bu kadar şeyi ,tek başına taşıması ne kadar zor onun için. Annem pek iyi değil. Hatta hiç iyi değil Buğra.

Beni teselli etmek için iyiymiş gibi yapıyor, anlayacağın bir birimize rol yapıyoruz.

 Fazla zaman yok abiciğim. Keşke yanımda olabilseydin? Ah şimdi aklıma geldi. Kemal beyle, konuşur musun, ben artık oraya dönmeyi düşünmüyorum.

Lütfen söyle istifamı kabul etsinler ve yerime başka birini alsınlar ki, işler aksamasın. Çok çalıştık bu ortaklık için.

 Annemden sonra hayatın nasıl olacağını kestiremiyorum. Kendimi hazırlamam lazım, ama düşüncesi bile beni mahvediyor."

"Tamam çiçeğim, sen burası için endişelenme. Yanında olmayı bende çok istiyorum, işlerimi ayarlayınca oradayım. Erdem, benim yerime de çalışır biraz.

Eeee, ortaklık böyle bir şey. Şu anda yanımda, seni öpüyor canım. Yarın seni ararım tamam mı kokulu çiçeğim, Allah'a emanet olun."

Buğra ile konuşmak bana iyi gelmişti. Bir kahve daha alıp, annemin yanına çıktığımda ortalıkta koşturan insanlar, çekiştirilen makineler

 *Anneme bir şeyler olmuş ben yanında değilken annem ölmüştü. Aman Tanrım ben ne yaparım şimdi daha doyasıya sarılmadım bile.*

Odasına daldığımda, melekler gibi uyuyan annemi görünce, dizlerim daha fazla beni taşıyamadı, olduğum yere çöktüm.

Bundan sonrası, anneme olduğu kadar, bana da zor gelecekti. Tek farkla annem bu zorluğa canıyla katlanırken, ben ruhen katlanmak zorunda kalacaktım. O an, annemin yerinde olmayı diledim.

Annelik nasıl bir duygu? İnsan kendinden daha fazla çocuğunu düşünüyor. Ama çocuklar bencil oluyor.

 Boşuna *anne ol da anlarsın, baba ol da anlarsın* demiyor insanlar. Bunu çok duydum etraftan. Ben doğduktan sonra sanırım sadece benim için yaşadı. Beni kendinden öne alıp korudu. 

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin