Bölüm 21

189 15 2
                                    


"Dur bakalım, Zeynep hanım, Böyle şeyler dilememelisin. Daha yaşayacak çok fazla güzel şeyler olacak hayatında .

Sence, annen, bu dileğini duyduğunda mutlu olur mu sanıyorsun. 

Hiç bir zaman anne ve babalar çocuklarının arkasından ağlamamalı. Bir daha duymayacağım böyle şeyler bana söz vermelisin.

Ne olursa olsun hayat yaşanmaya değer. Ve siz çocuklar daima anne ve babalarınızı uğurlamalısınız sonsuzluğa."

Zeynep den çok uzakta Türkiye de işler değişiyordu. Hani derler ya su akar kendi yolunu bulur diye, işte öyle bir şey.

Yaşından, biraz daha fazla gösteren düzgün giyimli bir adam, Karagülen holding binasının içine girdi. Güvenlik, kimi aradığını sordu. Adam, Ali Karagülen 'le görüşmek istediğini söylediğinde, onu danışmaya yönlendirdi.

                                                                 ****            ****          ****

"Buğra bey, Ali Karagülen bey,  sizinle görüşmek istiyor efendim. Müsaitseniz bağlıyorum."

Bu görüşmeyi beklemeyen Buğra şaşkınlığını  gizleme gereği duymadan "Bağlayın bakalım" dedi.

 Türkiye ye dönüşte Zeynep'in annesinin hastalığı hakkında biraz bilgi vermişti gerçi. Ama şimdi neden aradığını kestiremedi.

"Buğra ,merhaba nasılsın? Zeynep ten bir haber alabildin mi? Bir haftadan fazla oluyor, mutlaka görüşmüşsünüzdür. Haberler iyidir inşallah."

"Pek iç açıcı değil aslında, bende önümüzdeki hafta gitmeyi planlıyorum."

"Şirkete gelebilir misin? Senin görüşmen gereken birisi var burada. Zeynep'in dayısı olduğunu söylüyor. Adı Yusuf Sarıoğlu. Mali müşavirlik yapıyormuş. Tanıyor musun?"

"Ali, adamı sakın gönderme hemen geliyorum."

Yaklaşık yarım saat sonra, Alinin odasına gelen Buğra, sakin kalmaya çalışarak adamla tanıştı. Arkasından, gelirken kafasında olan tüm soruları soluksuz sıraladı.

Adam, kardeşi Güler'in izini Zeynep doğduktan sonra kaybettiğini, yıllardır yaptığı hiç bir araştırmadan sonuç alamadığını, bir güzel tesadüfle oğlu Ömer'in Japonya da benzerlikten şüphelenerek ona Zeynep'in resimlerini gönderdiğini ve tüm diğer ayrıntıları anlattı.

"Artık tek dileğim ölmeden, gülen yüzlü Güler'ime sarılmak. Lütfen benden bunu esirgemeyin. Yıllardır hasretim kardeşime." 

Gözleri yaşlanan adamın hali her ikisini de üzse de, Buğra kendisini çabuk toparladı. Ali ye dönüp ,

"Japonya da Zeynep  tedbiri elden bırakmış anlaşılan. Ne kadar kolay ve açık hedef haline geldiğini görüyor musun? Dünya küçük, derler de, inanmazdım."

" Bana, nedenini açıklasaydın, onu her şeyden korurdum. Bir gece sadece bir kaç saat kendi gibi olmasını istemiştim. Ayrıca bu onu çok mutlu etti. Bunu defalarca tekrarladı. "

"Onun mutluluğu seni, neden, bu kadar ilgilendiriyor anlamadım? Sana ne benim çiçeğim den. Ha bak, ona bulaşmaya kalkarsan benim duvarlarıma çarparsın bilesin.

Duvarlarımda çok kalın ve dayanıklıdır. Senin gibi adamlarla işi olmaz, olamaz zaten. 

Neyse gelmişken babanla da görüşmem gerekli. Çiçeğim bir daha buraya dönmeyecek. İstifa etti Amerika da kalacak."

Yusuf, neden geldiğini bir an unutup iki yiğit adama bakıyordu ve ikisinin de Zeynep için çarpışmaya hazır olduklarını görüp mutlu oldu. Yeğenini seven onu koruyup kollayan iki güzel adam.

"Ömer in kızının adı da Zeynep ti hem, hem, gözleri, rengi, yapısı, bu kadar benzerlik olabilir mi ?Şimdi, olaylar kafamda daha iyi oturmaya başladı .

Ömer in Zeynep hakkındaki soruları, kahvaltıda küçük kızın Zeynoya sarılışı. Kan çeker derler, onun gibi yani. Peki de Zeynom annesine bu kadar çok mu benziyor?"

" Güler le, onun hemşirelik yüksek okuluna başladığı ilk yılında çektirdiğimiz bir resmimiz var. Ömer o resme bakarak halasının ne kadar güzel olduğunu söylerdi her zaman.

Evet kardeşim gerçekten çok güzeldir. Kocaman kahverengi gözleri dal gibi boyu ve uzun dalgalı kumral saçlarıyla kendine hep baktırırdı. Zaten Zeynep'in babası da daha ilk yılında aşık olmuştu Güler'ime."

"Dur dur bir dakika Ali bey ne zamandır, benim çiçeğim senin Zeynon oldu. Benim bilmediğim bazı gelişmeler mi oldu Japonya da? Sakın oldu deme?"

"Buğra anlamıyorsun değil mi? Ben Zeyno ya aşık oldum. Nasıl, niçin diye sorma . Bunu daha kendi içimde bile çözememişken sana anlatamam. 

O hava alanında onu Amerika ya uğurlarken canımın yarısı da onunla gitti.

Hangi arada, ne yaşandı bilmiyorum! Daha bunları Zeynom'a bile anlatamadım. 

Tamam hoşlandığımı, beğendiğimi falan söyledim. Gel yarim ol dedim.

O ne dedi biliyor musun? "onu şirkette bir yerde unutmuşum"  ve sanırım ayaklarına kapanıp af dilemem de gerekecek bu yaptığım öküzlük ten sonra, bunu bilirsem benim sevgilim olabilirmiş.

Dediğine bak küçük hanımın. Ya kardeşim bir buçuk yıl geçmiş nasıl hatırlarım ben. Güvenlik sorumlumuz Orhan'a tüm kayıtları tarattım ama bulamadım yok böyle bir kayıt. 

Kafayı yiyeceğim. Sen kalkmış neler diyorsun."

Buğra gülümsemesini saklamadı,

 "Aferin benim akıllı kardeşime. Sen bulamayacağın için böyle bir şart koşmuş. Bu da demek ki hiç bir zaman senin yarin olmayacak. Hala anlamadın mı."

İki genç adamın, yeğenini paylaşamadıklarına son derece memnun,

"Bakın siz aranızda tartışırken, yeğenimin gerçekten neler hissettiğini düşündünüz mü? Belki o da Ali bey oğlumu seviyordur. Bence ona sorun." Yusuf'un dalgın gözleri eskilere gitmişti.

"Size Gülerim ile Doğanın aşkının tüm zorlukların üstesinden nasıl galip çıktıklarını anlatayım da aşkın gözünün açık mı, kör mü olduğuna siz karar verin."

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin