Bölüm 22

185 14 2
                                    


"Bundan otuz iki yıl önce Gülerim liseden mezun olduktan sonra," Ben hemşire olacağım" dediğinde annem ve babam hiç itiraz etmeden İstanbul'a  benim yanıma göndermişlerdi.

Tek çatlak ses, aynı zamanda köyümüzün ağası da olan dayımdan çıkmıştı.

"Ne işi var uzaklarda, oturup bebelerini büyütsün. Hem Ziya seneye ziraatçı olacak gelip işin başına geçecek. Onca mal mülk yaşayıp giderler," dedi.

"Ama babam, dayımı dinlemedi, zaten hiç sevmezdi. Sırf mallar yabana gitmesin diye babama sormadan doğar doğmaz kertmişlerdi  Güler'imi o, ebleh Ziyaya .

Özel fakülteyi dayımın hibeleriyle zar zor bitirecekti. Bakmayın dayımın" işin başına geçecek "  demesine, her şeyi o kontrol ederdi."

"İki kardeş, benim Cihangirdeki mütevazi evimde mutlu, mesut yaşıyorduk. O, sömestre de köye gitmedik. 

Annemi, babamı, çağırdık. Kardeşim, köye gitmeye korkuyordu. Dayım alıkoyar diye. 

Dönüşte  şoförün uyuması sonucu şarampole  yuvarlanan otobüste annem, babam dahil yirmi iki kişi daha can vermişti.

 Bu olaydan sonra uzunca bir süre kendimize gelemedik. Bu arada dayımın baskısı da artmıştı ."

"Allah'a şükür maddi  durumumuz iyiydi. Geri dönüşün,  kendine olacağımdan emin olan dayım, annemin payına düşen malları nakte  çevirip  göndermiş ti.

Amcalarım da aynı şeyi yapınca bir hayli paramız oldu.

 Kimseye duyurmadan Beşiktaş ta karşılıklı iki daire bulduk . Bir arkadaşım aracı oldu. Hemen satın aldık ve taşındık. 

Ben Ömer in annesiyle evlilik hazırlıkları yapıyordum. Kendi işimi kurmuştum. Bu arada Güler,

 "Hoşlandığım birisi var abi, ama nasıl olacak bilemiyorum. O da beni beğeniyor çıkma teklif etti, ne yapacağım?" dediğinde ona,

"Sen dilediğini yapmakta özgürsün. Kimse sana karışamaz. Her genç gibi git, gençliğini yaşa. Ben sonuna kadar seni desteklerim kardeşim." 

Dediğimde, gözlerindeki ışıltıyı unutamam .Boynuma sarıldı. 

"Sen abilerin en harikasısın, benim her şeyimsin ," demişti.

 O günden sonra bizim için hayat normale dönmüş gerçekten çok mutlu zamanlar geçirmiştik.                                                                                                                                                                                                                 Dayımın adamlarının, bizi bulması  kabusumuzun  başlangıcı olmuştu. O günden sonra Güler okula dayımın adamlarıyla gidip gelmeye başlamış nefes alamaz duruma gelmişti.

Doğan, bir keresinde yanına yanaşıp, bir şey sormak istediğinde sıkı bir dayak yemiş bir hafta okula gidememişti.

"Ben evlenmiştim. Güler'imin, son sömestri siydi. Doğan, hukuk fakültesini bitirmiş bir arkadaşı ile birlikte çalışmaya başlamıştı. Tek sorun bunca zaman, bizde veya Güler'in stajlarında, gizli gizli buluşan bu iki gencin kavuşmasıydı.

O sırada Amerika ya gidecek olan bir arkadaşıma dertlenirken -durumu biliyor, en az benim kadar üzülüyordu-

"Hadi konsolosluğu gidip David'e soralım bakalım bize yardımcı olabilir mi? Bu gençlere belki bir faydamız olur."

O zamanlar bu işler şimdiki kadar zor değildi. Bülent'in konsolosluktaki arkadaşı,

 "Güler'in hemşire olduğu için her yerde iş bulabileceğini, Doğanında mezun olduğu fakülteye gidip mastır programına yazılmasını"  söyledi. Gerekenleri o halledecekmiş.

Sevinçle eve döndüğümde, kardeşimi patlamış bir dudak, morarmış gözler ve sağ kolunda, dirseğine kadar alçıyla görünce çıldırdım. 

Kim bu kadar hain olabilirdi gencecik bir kızı bu hale getiren erkekliğiyle övüne bilir miydi?

Daha neler olduğunu soramadan,

"Abiciğim , lütfen, bak yengem zor bir hamilelik geçiriyor zaten, beni böyle görünce üzüntüsünden yine sancılandı. 

Bana bunu yapanları görmedim polise de ayni şeyleri söyledim. Beni kaçırmaya çalıştılar arkamdan saldırdılar direnince ve bağırınca insanlar yardıma geldi. 

Bu arada bir kaç tekme ve yumruk yedim o kadar. Büyütecek bir şey yok, "dedi.

Bu olaydan sonra Bülent işleri hızlandırdı. Durumlar çığırından çıkıyor dayım gittikçe delleniyordu. 

 Güler'i kaçırmak isteyenlerin dayımın adamları olduğunu adım gibi biliyordum. Güya bu evliliğe Güler'i mecbur edecekti. İşi namus meselesi haline getirmişti.

Neyse uzatmayalım, Gülerim ve Doğan yıldırım nikahı ile evlenip bir hafta içinde Amerika ya gittiler. 

Ben dayımın rahat vermeyeceğini bildiğim için,-Kardeşimi dayım kaçırdı bir haftadır kayıp- diye emniyetteki Bülent'in arkadaşlarına uyduruk bir rapor hazırlatıp sahte bir baskın düzenlettim.

Daha ne olduğunu anlayamayan dayım, süt dökmüş kedi gibi sindi. Ben bağırıyordum,

 "Daha öncede kardeşimi kaçırmaya kalkışmamış mıydın? Güler'le konuştu diye tanımadığı bir genci hastanelik etmemiş miydin?"

Bu olanlardan sonra bir iki ay dayımın sesi soluğu çıkmadı tam oh diyorduk ki, benim evde olmadığım bir gün evi basıp Nursel'imin, koca karnına ,yalvarmalarına aldırış etmeden tekmeleyip dövmüşler.

Seslere komşular gelmiş, polisi ve ambulansı çağırıp karımı hastaneye zor yetiştirmişler.

 İş yerine telefon geldiğinde çıkmak üzereydim. Alt komşumuz olanı biteni anlatıp hastanenin yerini söylediğinde, şuurumun pekte açık olduğunu zannetmiyorum.

 Nasıl hastaneye gittiğimi, ameliyathanenin önünde ne kadar beklediğimi, ay ,gün ve zamanı bilemiyorum. 

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin