Bölüm 26

184 13 1
                                    


Görgüsüzlüğün de bu kadarı yani ne yazasım varmış. Kusura bakmayın, okumayı sevdiğim kadar, yazmayı da sevdim.

Aslında bu işe 10 yıl önce başlasaydım hikaye şimdiye kadar bitmişti. Malum yaş faktörü, etkiliyor. Bazen klavyedeki harflerimi birileri çalıyor, zor buluyorum.

Bu da beni yoruyor. Keşke bu aleti ben gençken bulsalardı da siz gençler gibi her şeyini bile bilseydim. Neyse iyi okumalar.

Üç gün sonra evin içinden neşeli sesler yükselmeye başlamıştı.

Güler, yeğenini, eşini ve kızını çok sevdi öyle mutluydu ki. *Tanrım, geç geldiler, ama son günlerimi huzur içinde, mutlu geçirmemi sağladığın için teşekkürler.*

Zeynep, hala kafasındaki sorulara bir cevap alamamıştı. Fırsatını bulup Ali ile yalnız kalamıyordu.

Annesinin yanından bir dakika bile ayrılsa ona bir şey olacağını düşünüyor, panik oluyordu. 

Ali daima ona gülümseyerek flörtöz bakışlar gönderiyor ,bu da onun cevapsız sorularını çoğaltıyordu.

Şimdi ev iyice kalabalıklaşmıştı. Osman bey bile daha huzurluydu. Güler'nin nihayet, sevdiklerine kavuşmasının rahatlığı içindeydi.

Güler hanıma, tüm detaylar anlatıldığı için yıllardır olmadığı kadar kaygısızdı. Gerçi kendisi için kaygı zaten duymuyordu eee "ölmüş eşek kurttan korkmazmış," derler ya işte öyle. Kızı için mutluydu.

Alinin, Zeynep'e nasıl aşkla baktığını bir tek kendi masum kızı anlamıyordu her halde. 

*Bir ara konuşmalıyım, benim aşkının farkında olmayan kızımla*

Akşam yemekten sonra kahveler içilirken Ali, " öhö öhö tüm aile buradayken konuşmak istediğim şeyler var. İzninizle Güler teyze ve Osman amca konuşa bilir miyim?"

Buğra bıyık altından gülerek bir Aliye bir Zeynep'e baktı. Başıyla belli belirsiz onay ve cesaret verdi Aliye.

"Şey Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle kızınızla evlenmek istiyorum. Şimdiye kadar hiç kimseye hissetmediğim şeyler hissediyorum Zeyno'ya.

Kimileri aşk diyorlarmış buna, daha önce aşkı bilmediğim için ne denirse kabulüm .

Onu ömrümün sonuna kadar her şeyden, hatta kendimden bile kollayıp koruyacağıma ve sonsuza kadar seveceğime söz veriyorum."

Buğra hariç herkes şaşkındı. Güler hanım ve Osman bey göz göze geldiler. Güler hanımın dudaklarından küçük bir hıçkırık çıktığında, Zeynep annesini yanına gidip sarıldı. "Lütfen anneciğim ağlama ."

"Benim kızım ne zaman büyüdü de evlenecek. Bu mutluluktan bebeğim, mutluluktan bu yaşlar."

"Ben kimseyle evlenmiyorum anneciğim, sen meraklanma. Hem bana bir evlenme teklifinin geldiğini hatırlamıyorum!

Bundan sonra gelse de hiç bir teklifi kabul etmeyeceğim. Sana da bahsetmiştim hatırlarsan .

Ben burada kalıp kendi işimi kurup ayaklarımın üzerinde kalacağım. Artık gerçekten özgürüm ve bunu doyasıya yaşayacağım.

Ali bey,   daha bir kaç ay önce uzun bir süre evlenip çocuk sahibi falan istemediğini söylemişti. Şimdi bu değişiklik durum gereği sanırım. Teşekkürler almayayım."

Koşar adım odasına giden Zeynep'in arkasından baka kalan sadece Ali değildi. Güler hanımda izin isteyip Osman beyle odalarına çekildiğinde, Ali avucunu yumrukluyordu.

Güneş, "Ali siz daha önce Zeynep'le konuşmadınız mı?"

"Hayır. Buğrayla, kafa kafaya verip, bunun ona sürpriz olacağını ve sevineceğini düşündük. Hatta bu gün gidip nişan alyansı bile aldık. Biz nerede yanlış yaptık anlamadım ki!"

"Önce Zeynep'le konuşsan daha iyi olurdu bence .Gerçekten sürpriz oldu ama kötü sürpriz oldu" diyen, lafa karışan Ömer de Güneşe işaret ederek iyi geceler diledi. Her kes odasına çekilince Ali ve Buğra soluğu en yakın kulüpte aldılar.

Sabah erkenden bir kahve almak için mutfağa inen Zeynep .Güneşi kahvaltı hazırlarken buldu.

"Günaydın"

Güneş gülerek "Günaydın," dedi . Zeynep'e döndüğünde, şaşırdı, "ne oldu yüzüne?"

"Ne olmuş ki"? Zeynep koşarak koridordaki aynaya gitti. Bakmasıyla çığlığı basması bir oldu.

Hemen buzdolabını açıp kocaman bir buz torbası alarak, bahçeye çıkıp yüzünü buza gömdü.

*Aman Allah'ım bütün gece uymazsan, devamlı ağlarsan olacağı bu. Ne bekliyordun ki..

Ah kafam ne diye elin adamından gözlerini alamazsın, ne diye onu görünce elin ayağın birbirine karışır.

Anladı tabi." "Ben teklif edeyim, zaten bana bakarken salyaları akıyor, kesin sevinçten üzerime atlar."

Böyle düşündüğüne adım gibi eminim. Kendini beğenmiş ,megaloman, kasıntı, kalas. 

Bakalım her balığın eti yenir miymiş? Yok ya, öyle değildi galiba o söz. Neyse ne. Göstereceğim sana. Şu suratımın haline bak ya."

Osman beyin sesiyle, kafasını kaldırdığında, sesindeki ve yüzündeki endişe bir anda panik olmasına neden oldu.

"Anne, annem, iyimi Osman amca?"

"Gel kızım, birazdan ambulans gelecek, annenin baş ağrısı tuttu. Kliniğe götürecekler, doktoruyla da konuştum, endişelenecek bir şey yokmuş. "Bunlar olağan," dedi.

Zeynep, kendine bu kadar daldığı ve bir süreliğine annesini unuttuğu için Aliye daha çok öfkelendi.

Şimdi tek önceliği annesiydi. Koşarak annesinin odasına gittiğinde ,onu yatakta kıvrılmış ,ellerini başının üzerinde kenetlemiş vaziyette buldu.

Ambulans geldiğinde, içinden annesinin arkadaşı ve doktoru inince, içi sanki biraz rahatladı. Bir tek, çaresizliğin, çaresi olmadığını daha iyi anladı.

Her şeyden yardım ummak, her söze sarılmak teselli aramak. Yapabileceği en iyi şeydi belki de.

Ambulans giderken, kendisi de Osman beyle birlikte arabayla takip ettiler.

Hemen eski odasına alınan Güler'in yanına kimseyi almayan doktor, "Muayenem ve tetkikler bittikten sonra sizleri bilgilendireceğim. Şimdi lütfen bekleyin. Büyük ihtimalle de ağrısı azalana kadar uyutacağım."

Osman beyin çöküşüne bir kez daha şahit olan Zeynep, ellerini avucunun içine alarak,

"Düzelecek daha iyi olacak bak göreceksiniz. Benim annem güçlü kadındır. Benim için, sizin için, abisi için düzelecek lütfen yıkılma.

Lütfen çaresizliğe kapılma Osman amca, yalvarırım daha fazla üzülme," 

diyerek kendini mi, Osman amcasını mı teselli etmeye çalıştığının ayırdına varamadı.

Buğranın ve Alinin yokluğunun farkına varmadı. Bir süre sonra Ömer ve dayısı da yanlarındaydı.

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin