Bölüm 19

187 12 0
                                    


Yaklaşık yirmi iki saat süren uçak yolculuğu boyunca, çok az uyudu, çok az yedi. Tek yaptığı düşünmekti. 

Kafasında öyle çok neden ve niçinler vardı ki, bir ara kendi sorularına yetişemedi.

Kesin kararlar aldı ve uygulayacağına kendine söz verdi. İlk işi annesiyle uzun bir konuşma yapmaktı. 

Sonra, onların karşı çıkacaklarını bildiği için kesin bir dille Amerika da kalacağını burada "gerekirse tek başına ve başka bir eyalette" kendine yeni bir yaşam kuracağını, kendi gibi yaşayacağını söyleyecekti.

Aliyi  düşünmek istemiyordu, onu sevmek,  hatta ona aşık olmak, riskine girmeyecekti. Ondan uzak olmak iyi gelecekti.

 Hem kendisini dış görünüşüne göre değerlendiren birinden ,ne bekleye bilirdi ki?

Alinin sevgilisi vardı zaten, kız ondan daha havalı daha güzeldi. Ali belki de onun acemi olduğunu anladığından,  biraz zaman geçirip eğlenmek için  o sözleri söylemişti. Hem sevgilisinden uzaktaydı.

Sonra da bunları sevgilisine anlatıp birlikte gülerlerdi. Evet ,evet, iyi karar vermişti. Aliyle ne işi olurdu ki onun! 

 Tecrübeli sarışınları tercih ettiğini belli etmişti. Hem Aliden azcık hoşlanmıştı. Ne de olsa yakışıklıydı off...çok yakışıklı be...! hele gözleri narkoz etkisi yapıyor insanda. 

O gözlerden, bir doz alıp, bir daha uyanmak istemiyordu insan.

Beni nasılda çirkin ve önemsiz görüp konuşmaya bile tenezzül etmemişti. Kemal bey bizi tanıştırdığında. İçinden*Iğğğğ*  dediği, yüz ifadesini hatırlıyorum da ne kadar üzülmüştüm.

Onun yerine benim iyi kalpli patronum özür dilemişti. Nohut kafalı fasulye sırığı ne olacak. Halbuki ben onu uzaktan gördüğüm ilk an beğenmiştim. 

Gözlerini gördüğümde bayılacağımı sanmıştım da ondan öyle embesilleşmiştim!

Ama adamda haklı, yani beni, bende öyle görsem beğenmezdim. Eeee, sonra telafi edebilirdi? Rıza bey, hiç olmazsa tokalaşıp hal hatır sordu.

Beni koridorun ortasında unuttu bu adam ya! Sadece dışıma bakıp karar verdi. Şimdi ne değişti sadece dışım, ben yine ayni benim.

"Kendine gel Zeynep, kaç saattir devamlı Ali de Ali, hani umursamıyordun. Yedin kendini be kızım. Buna sevda diyorum da, başka da bir şey demiyorum.

On beş dakikada tam beş kez Ali zikrettin sen bu adamı zor unutursun. Kararlarına saygılıyım.

Özellikle kendin gibi yaşama isteğine. Aliden uzaklaşmana, yalnız bilesin ki onaylamıyorum.

Aşk işleri öyle olmaz acemi kızım. Ne o" beni nerede unuttuğunu bul sevgili olalım?" laf mı şimdi bu? 

Ben ne güne duruyorum Aliye çıtlatırım olur biter. Eğer kalbini dinlersen karışmam, söz. Olaylar biraz durulsun tekrar konuşuruz." 

Yazan haklı, bir daha onu düşünmeyeceğim. Annemin neden birden bana olan özlemi depreşmiş onu düşünmeliyim. 

Beni ne de kolay sepetli. Bende kuzu kuzu gittim. Gerçekten salağım ben. 

Şimdide gel diyor, kemik görmüş fino gibi dilimi çıkarıp kuyruk sallayarak gidiyorum. Sahi ya buna da itiraz etmedim. 

Bindim uçağa gidiyorum! Ne kadar kalacağım belli değil. Neden gittiğimde belli değil. Özlemiş palavrasına inanmıyorum.

Ali, nasıl sarıldı hava limanında. İmkanı olsa kendi gelirdi benimle. Yok ya gelir miydi gerçekten!

Buğranın söylediği gibi, Osman bey ve şoförü kendisini bekliyordu. Pasaport ve bagaj işlemleri bittiğinde Zeynep de gerçekten bitmişti. Hem bedenen hem ruhen çok yorgundu.

Kibarca hal hatırdan sonra, arabaya bindiklerinde Zeynep sızmıştı. Osman bey de çok yorgundu. Bir gün önceden gelmiş bir gece otelde kalmışlardı, ama yaşlı vücudu bu kadar uzun yolculukları artık kaldırmıyordu.

Şoföre iki saat sonra, buldukları en iyi yerde mola vermesi için talimat verdikten sonra gözlerini kapattı.

 Sık sık molalar vererek dokuz saatlik yolu on iki saatte tamamlamışlardı. Zeynep molaların bir çoğunda kalkmamıştı.

Eve yaklaşırlarken Osman bey Zeynep'i uyandırmış konuşmaları gereken, önemli şeyler olduğunu ve yalnızken konuşmaları gerektiğini belirtmişti. Zeynep asık suratla "Tamam" derken doğrudan Osman beyin suratına bakmıştı.

"Zeynepcim, senin gitmeni, ben değil annen istedi. Onu kıramadım . Böylesinin daha iyi olacağını düşündü."

"Neden?"

"Bunu söylemek benim için çok zor güzel kızım. Maalesef anneni kaybediyoruz. Yaklaşık iki yıldır beyninde tespit edilen tümörle yaşamaya çalışıyor çok savaştı, seni gönderirken çok üzüldü.

Tüm geçireceği süreçleri biliyordu. Bunca sıkıntıya seni ortak etmek istemedi. Şu anda son evrede ve seni görmeden gitmek istemediğini söyledi.

Sana anlatacak sırları var. Bunları duyunca anneni sakın suçlama o sadece evladını korumaya çalışan bir anne."

Zeynep bir an anlatılanları algılayamadı.*nasıl yani, annem orada canıyla uğraşırken hala beni koruyor ,beni kolluyordu. 

Ben bencil kız, devamlı annemi suçladım. Osman amcayı suçladım, hatta Buğrayı suçladım.*

"Ben ,ben ne diyeceğimi bilemiyorum ö ö özüür dilerim."

Daha fazla dayanamayan Zeynep, gök gürültülü sağanağa başladı.

Osman bey, kollarıyla sarınca daha da fazla hıçkırmaya başladı. İçindeki acı tarifsizdi. Annesizlikle nasıl baş edilir bilmiyordu. 

Evet babasız da kalmıştı, ama yanında annesi vardı. Şimdi bir başına kalacaktı.

*Annem, beni yalnız koyma, beni bırakma lütfen anneciğim, ben daha hayatı tanımıyorum, seninle paylaşmam gereken çok şey var. 

Nasıl baş edecek minik kızın bunlarla. Annem, yaşın önemi yok ben hala senin minik kızınım.*

Geri kalan bir saatlik yolu ,devamlı Osman amcasının kollarında hıçkırarak geçirdi.

"Annen şimdi klinikte bu gün son terapisini alacak. Diğeri üç ay sonra olacakmış. Eğer cevap alamazlarsa başka şeyler deneyecekler. Sen gelene kadar dayanabilmek için her şeyi kabul ediyor.

Lütfen kızım ,ona bu kadar üzgün görünmemeye çalış. Moral çok önemli. Akşam üzeri görmeye gideriz."

"Neden hemen gidemiyoruz. Bir an önce koklamak istiyorum annemi."

"Tamda, bunun için gitmiyoruz. Kemoterapiden sonra çok yorgun oluyor. Birde mide bulantısı tabi. 

Uyutuyorlar. Ona bir kaç saat süre tanımamız gerekli. Sende duş alıp biraz toparlan ki annene sağlıklı görünesin. Senin için endişelenmesini istemeyiz değil mi."

Bu Zeynep'in kaldıramayacağı kadar büyük bir şoktu. Buğra iyi ki önceden söylememiş, burada öğrenmemi istemiş. 

Telefonla konuşurken sesi çok iyi geliyordu. Her seferinde ben ne kadar soğuk ve mesafeli davranıyorsam, o, o kadar sıcak ve sevecen davranıyordu. Ah be annem nasıl bir meleksin sen.

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin