Bölüm 25

186 13 1
                                    


Devamlı yazıyorum parmaklarım beni dinlemiyor. Yapacak bir şey yok. Sizlerde okuyorsunuz sanırım .

Takip edenlerim gün geçtikçe çoğalıyor. Çook mutlu oluyorum Allah ta sizleri mutlu etsin amin:)))

Buğra, Ali ve Yusuf dayı. Hepsi farklı düşünceler içinde uçakta yerlerini almıştı. Dayı ya, olan biteni tüm detayları ile anlatmışlar, şimdi uyukluyorlardı.

Ali rüyaya geçtiğin de ,Zeynosunu, ağanın adamlarının elinden almaya çalışıyor. Zeyno "kurtar beni Ali lütfen, önce anneme yardım etmelisin O çok hasta ," diye ağlıyordu.

Birisi kolunu sertçe itince kızdı. "Ne oluyoruz beee!" daha sözlerini bitirmeden Buğra,

 "Hey uyansana oğlum uçakta panik başlatacaksınNe bağırıyorsun ya," dediğinde, daha tam olarak kendine gelememişti.

Zeynep, abisi geleceği için çok mutluydu. En azından üzüntüsünü paylaşacak, şefkatli kollarında teselli bulacağı birisi yanında olacaktı. Osman amcanın da onun kadar teselliye ihtiyacı vardı.

 Amerika ya geldikten sonra, daha önce fark etmediği birçok detay yakaladı. Evet birlikte yaşıyorlardı ama, Zeynep hiç bu detayların üzerinde durmamış, bir çoğunu da fark etmemişti bile!  

Osman amcanın üzüntüsünün ne kadar gerçek olduğunu, annesini gerçekten çok sevdiğini ona olan şefkati, sabrı, annesinin daha öncede bir dediğini iki etmeyişi ve bunun gibi bir çok ayrıntıyı şimdi fark ediyordu.

Belki de kendisinin de, sevgiyi,-karşı cinse-,aşkı ,önemsenmeyi  bilmediği için fark etmemişti tüm bunları.

Şimdi durum farklıydı, Aliyi gerçekten çok özlemişti. Onu düşünmeden geçirdiği bir saniyesi, rüyasında görmediği bir uykusu bile yoktu.

Keşke arayıp," gel seni çok özledim sana ihtiyacım var". diyebilseydi. 

Diyemezdi, Alinin zaten sevgilisi vardı. Ona sevdiğini değil hoşlandığını söylemişti.

Onu teselli eden tek şey, annesinin daha iyi hissettiğini söylemesi, yüzünün gülmesi ve az da olsa yemek yiyebilmesi idi.

Arka bahçedeki lastik salıncağı duruyordu. Annesi odasına da hiç ellemediği için, sanki evden gitmemiş gibi hissediyordu.

Annesiyle, arka bahçede oturup sohbete dalmışken, "Ben geldim," diyen Buğranın sesini duymasıyla çığlığı basması bir oldu.

Kapıya nasıl koştuğunu, abisinin kucağını nasıl atlayıp, koala yavrusu gibi sarıldı.

Göz yaşları içinde kafasını boynunu gömmüştü ki! 

Bu arada, Zeynep, beş altı kilo vermişti ve neredeyse bir deri bir kemik kalmıştı. Buğra onu bir bebek gibi taşıdı. 

Onun bu hali, gözyaşlarını geri itmek zorunda bıraksa da, zorlukla konuştu.

"Biz gidelim bize ilgi, sevgi yok bu evde" diyen Alinin sesini duydu.

 Daha doğrusu, hayallendiğini sanıp kafasını gömdüğü yerden çıkarmadı.

Buğranın, "Misafirlere de merhaba de bakalım çiçeğim," sözüyle gerçeğe dönüş yaptı.

Evet kapıda Ali vardı, ama yanındaki yakışıklı ve tahminen altmış yaşlarında olan erkeği tanımadı.

Heyecanını bastırmaya çalışarak hoş geldiniz diye elini uzattığında yaşlı adam,

"Ben Yusuf  Sarıoğlu,  Japonya da tanıştığın Ömer in babası, senin dayın, güzel kızım," diyerek sarıldı. "Annen gibi kokuyorsun," dedi usulca.

Daha Ali şokunu atlatamayan Zeynep ,neye uğradığını anlayamadan kekelemeye başladı.

" be ...be...benim da...dayım mı ?"

Gel buraya şaşkın ve şirin kız, diyerek kendisine sarılan Alinin kollarında  bir an eridiğini sandı.

Aceleyle, Buğraya kaçamak bakış attığında, yüzüne yayılan tebessümü gördü. Utanarak, Alinin kollarından sıyrıldı. Bahçeye yönelerek

"Anneciğim, konuklarımız vaaaarrr."

Güler, şezlongun ortasında kıvrılmış, çocuk kadar kalan vücudunu kımıldatamıyordu. "Enkaza döndüm, Tanrım kızım anlamasın yalvarırım," diyerek dua ediyordu.

Zeynep'in sesiyle, yüzüne yerleştirmeye çalıştığı gülümsemeyle -ne kadar başarılı orası tartışılır-.

"Kim geldi bir tanem."

"Anne, kendin görmen lazım. Sana yardım edeyim de kalk olur mu Kraliçem?"

Kızının yardımı ile doğrulan Güler hanım abisini gördü,

*Yok, ilaçlar yüzünden halüsinasyon görüyorum. Tabi canım abimin ne işi var taaa buralarda. Hem yerimi bilmiyordu ki !*

"Güler yüzlü kardeşim benim, tanıdın değil mi biriciğim. Yufus abin. Hep öyle derdin bana ."

Hızlı adımlarla kardeşinin yanına gidip, kucağına aldı. Dizlerinin üzerine oturttuğunda adeta kenetlendiler. Güler, hala tek kelime edememişti! Sadece sessiz hıçkırıklarını hissediyordu Yusuf.

Usul usul fısıldamaya başladı. 

"Geçti bir tanem tüm kabuslarımız bitti, artık hepimiz özgürüz. Kayıp zamanı geri getiremeyiz, ama kalanı iyi değerlendire biliriz. Artık kızın için kaygılanman gerekmez."

"Ah Yufuscum ,benim zamanın az kaldı, fakat kızım için, içim rahatladı artık huzura ere bilirim. Sana da kavuştum ya, tüm dileklerim kabul oldu şükürler olsun."

"Sana bu şekilde konuşmayı yasaklıyorum. Hem, Ömer, eşi Güneş ve küçük Zeynep de gelecek. Ailemiz bir anda büyüdü bak.

Ha, birde içeride kızının patronu var. Bunca yolu niye geldiyse! Hangi patron personelini merak ederde bunca yolu gelir ki!  Bilemedim. Belki de haberin vardır, ne dersin?"

Güler, bir anda kıkırdadı. Heyecanlanmıştı. Kızı, biraz bir şeyler anlatmıştı ama bu kadarını beklemiyordu.

Hangi anne, çocuğunun sevdiğiyle mutlu olmasını istemezdi. Bir de kendi gibi, kızını kime emanet edeceğini bilemeyen, ondan sonra kimsesiz kalacağını düşünerek üzülen biriyse.

Gerçi Burak onu gerçekten seviyor ve kolluyordu, ama ileride ne olacağı belli olmazdı.

"Merhabalar ben Ali," elini uzattı Güler ilk kez yüzüne baktığında ,

*Çok yakışıklıymış, eh benim kızıma da daha aşağısı yakışmazdı zaten* diye düşündü.

 Abisinin kendisini yeniden şezlonga bırakmasıyla elini uzatıp, "Memnun oldum. Buralara kadar hangi rüzgar attı sizi ?"

Ali elini tutup parmak uçlarına hafif bir buse bırakarak.

"Buğra dedi ki, Amerika da, çok güzel ve çok özel iki hanımefendi var, benimle gelip mutlaka görmelisin.

 Gerçekten, Buğra, haklıymışsın ama az söylemişsin bu hanımlar şahane ".

Güler, genç kız gibi kızardı ve kıkırdadı. Kapının önünden gelen sesle kırmızılığı iyice arttı.

"Şimdi genç adam, siz benim karıma, kur mu yapıyorsunuz. Sizi düelloya davet etmem gerekiyor.

Bu durumda karıcığım, genç yaşta dul kalacaksın. Ne yazık ki bu genç adam benden güçlü görünüyor."

"Osmaaan, sen beni utancımdan iyice kızarttın ama. Bu genç adam kızımın patronu. Ali bey."

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin