Bölüm 31

171 13 0
                                    


"Hepsi bu kadar mı yani?"

"Yok, bunları daha önce düşünmüştüm hani kalmayı falan. Onu sevdiğimden emin olunca, Osman amcayı kandırıp, onu da benimle gelmeye ikna edeceğim. 

Yalnız kalmasına gönlüm razı değil. 

 Ve düşüncelerimi ülkemde gerçekleştirmek istediğimi söyleyecektim. Şimdi onu gerçekten kaybettim değil mi?"

"Hayır çiçeğim, bir kere seni üzemez bu bir, seni gerçekten çok seviyor ben şahidim, bu iki. Ve onu kaybetmedin değil mi Ali?"

"Ne, nasıl yani, gitmedi mi? Bana, bana oyun mu oynadınız? Beni arkamdan vurdun hain Buğraaaa sana bunu ödeteceğim inan bana."

Buğra koşarak bahçeye kaçarken, arkasından bağırıp, terliğini fırlatan Zeynep'te koşmaya başlayacağı sırada kendini o sıcak ve kaslı kollarda, sevgiyle sarmalanmış olarak buldu.

"Neden, neden, bana oyun oynadınız alçaklar. Beni ne kadar çok üzdünüz."

"Senin itiraf edeceğin yoktu be güzelim, benimde sabrım yoktu. Görmüyor musun kör ve kütük aşk bu sevgilim benim. Zeyno'm, her şeyim, seni asla bırakmam. Seni bıraktığımda bil ki ölmüşüm dür."

"Peki, bir şartla, beni nerede unuttun buldun mu?"

"Ehem de, hemen söyleyeyim ki küçük hanım, bir kere ben seni unutmadım. O gün ben zaten toplantıya katılmayacaktım. 

O anda lüzumsuz birinin, lüzumsuz bir durumuna müdahale etmekle meşguldüm. Ben telefonda ona" bekle beni hemen geliyorum ,"dedim.

 Senin bana bir şey sorduğunu bile duymadım. Sen yönetim kurulu toplantı odasının kapısının önünde şaşkınca duruyordun sadece."

"Kimdi, o lüzumsuz kişi beyefendi? Sizin, mesai saatleri içinde, kafanızı karıştıran."

"Gel buraya, daha sıkı sarıl bana, benim hayatım şimdi gerçekten başlıyor sevgilim."

Gülerek bahçeye indiklerinde, herkes gülüyordu . Buğra şakacıktan babasının arkasına saklanmıştı.

"Kemal bey, sizde oyunun içindeydiniz değil mi? Sizden hiç beklemezdim!"

"Hayır! Yemin ederim, ben de numarayı yuttum kızım. Hem, bir daha bey ekini, duyarsam sana cevap vermem bilesin.

Cananıma teyze dediğin gibi, bana da amca dersin olur biter. Gerçi anne ve babaya daha çok seviniriz, ama sen bilirsin tabi."

Alinin kollarında eriyen Zeynep tüm vücudunun kızardığını hissedip biraz uzaklaşmak istedi, ama Ali izin vermedi.

"Hey nereye, daha yeni kavuştum bu kokuya ,hem de lavanta kokusuna, bırakır mıyım sanıyorsun. Bundan sonra, Siyamlı ikizler gibi dolaşacağız."

"Osman amca, benimle geleceksiniz değil mi?"

Zeynep endişeli gözlerle cevabı beklerken

"Sen meraklanma kızım, dünürümle konuştuk .Bizimle gelecek ama bu evi kapatmayacak sizde istediğiniz zaman gelirsiniz. Ben balık yakalamak , tavla oynamak için arkadaş arıyordum iyi oldu."

"Kemalle anlaştık , hep mars olacak tavlada, yoksa gelmem dedim."

Zeynep hayatında ilk kez Osman amcasına bu kadar içten sarılmıştı ve usulca ,"teşekkürler her şey için teşekkürler," dedi.

"Her şey yoluna girdi sonunda, çok gerildim. Ne ağlak çıktı bu Zeynep, ben böyle düşünmemiştim doğrusu.

Ama Aliye söylediğim iyi oldu. O inatçı kız direnirdi yoksa BENİ NEREDE UNUTTUN,BENİ NEREDE UNUTTUN. 

Kızım adam seni iplememiş bile. Neyse ki fazla üstelemesine izin vermedi Ali.

Eh artık sona yaklaşıyoruz, ama sırada Rıza var. Bakalım onun şansına çıkacak olan Zeynep gibi uysal mı? 

Bak sen, Rızacığım, ben senin başına kimi saracağım, hiç karışmayacağım. Aliye sallamak nasılmış görürüz. Ben sevdim bu Ali."

Sadece Ali ve Zeynep'in kalıp son, düzenlemeleri de yapmaları kararlaştırıldıktan sonra -Tabi bu bahaneleriydi.-

Veda zamanı geldiğinde,

"Kızım ben tüm yasal işleri avukatlarla hallettim. Sen sadece kendi imzalarını at. Satış tamamlandıktan sonra, başka sorun çıkacağını sanmam.

 Böylece bende tam anlamı ile emekli sayılırım. Parayı, Türkiye deki senin hesabına yatıracaklar."

Sarılıp alnından öptükten sonra gözlerindeki yaşların, kimse tarafından görülmesini istemediği için hızla arkasını dönüp, arabaya yürüdü. 

Bunca yıl, sevdiği kadını ve mutlu olduğu bu evi bırakmakta çok zorlanmıştı.

Şimdi oğlunu yeniden kazanmak ve onu olduğu gibi kabul ettiğini itiraf etmek zamanıydı . Bunun için çalışacaktı. *Hayat çok kısa diye düşündü.* Tek evladı ile tatsız olmak istemiyordu.

Emin olduğu tek şey Güler'inin de onun huzurlu olmasını istediğini bilmesiydi. Zaten her zaman daima ,önce karşısındakini mutlu etmeye çalışırdı. Kendi hep sonra gelirdi.

Buğra, Kemal bey ve Canan hanımın, vedasından sonra, en kısa zamanda kavuşmak dilekleriyle evden ayrıldılar.

Zeynep biraz buruldu, biliyordu ki Türkiye de Alisi ile yeni bir hayatı olacak, en önemlisi de dilediğince ,saklanmadan, gizlenmeden dolaşa bilecekti. Yaşayamadığı günlerin acısını çıkaracaktı.

"Yarın resmi işleri bitirdikten sonra, ne yapmak istersin Zeyno'm."

"Arka bahçede piknik "

"İstersen Centennial Olympic parka gidebiliriz, hem dışarıda dolaşmak sana iyi gelir. Feenbank müzeye gide biliriz mesela!"

Alinin istediği, onu dışarıda gezdirmek, eskiden kurtulup yeni yaşamına alışmasına yardımcı olmak, baş başa dolaşmaktı.

"Yapmak istediğini anlıyorum Alimm. Ben oraları zaten biliyorum. Ben bu şehirde yaşadım. Kısıtlı zamanımızı biraz daha evimi, annemi soluyarak geçirmek istiyorum. Teşekkür ederim canım."

"Zeyno'm, senin için, yaptığım ve yapacağım şeyler için bana teşekkür etme. Çünkü bencillik edip ,kendimi mutlu etmek istediğimden yapıyorum.

Ben sen mutlu olduğunda mutluyum, bunu sakın unutma benim hatunum tamam mı!"

"Ne dedin! Hatunum mu? Bu çok hoşuma gitti, bana bundan sonra, hep böyle hitap eder misin Alimm."

"Emriniz başım üzerine Zeyno hatunum."

Bir haftada tüm işlerini halledip, evi de toparladılar. Son akşam hafif bir şeyler yedikten sonra içki içip evine veda etmek istemişti.

"Sen, içki sevmezdin hatunum ."

"Olsun, Tokyo da otelde içmiştim de, çok hoşuma gitmişti ya ondan içelim ".

"Emriniz olur güzellik beni biraz bekle alıp geleyim."

" Tamam."

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin