Bölüm 24

174 14 0
                                    


Buğra, tüm işlerini ayarlamış, gönül rahatlığı ile gidebilir, hale gelmişti.

Ali, için de aynı şey söz konusuydu, sondan bir önceki akşam ,Canan hanımın davetlisi olarak  villada ki akşam yemeğinde  geçireceklerdi.

Ali tüm olanları babasıyla paylaşmış zaten. Zeynep'in neden hep saklanarak yaşamak zorunda olduğunu anlatmıştı.

Kemal beyi üzen, Zeynep'in bir daha dönmeyecek olmasıydı. Onun gibi çalışanı zor bulurdu. Hem insan olarak ta çok sevmiş her zaman taktir etmiş ti.

Doğal olarak Canan hanımda olanlardan haberdardı.

Yemek tatlı bir sohbet içinde geçerken Buğraya bir mesaj geldi. İzin isteyip mesajı okuduğunda,

"Acilen gitmem gerekli beni mazur görün lütfen. Mehmed'in ev arkadaşı" önemli, konuşmalıyız "diyor.

Ali de ayaklandı. "Bende geliyorum olaylara iyice daldım nasıl olsa. Hem yalnız gitme bu saatte "tekin adamlar değil" diyorsun.

"Bizim dedektif evi gözetliyor, anormal bir şey olsa bildirirdi. Meraklanma."

"Olsun arkadaş, bundan sonra anca beraber, kanca beraber. Hem  yakında kayınço olacağız."

Canan hanım bu söz üzerine ağzından çıkan "Yaaaa" sözüne kendisi de şaşırdı!

Kemal bey, sadece yüzüne yayılan tebessüm ile ve sevgiyle karısına bakıp göz kırptı.

Duruma en çok şaşan ise Buğra idi. İşleri acele olduğundan  lafı uzatmadı. Dalga geçerek.

"Eh hadi o zaman * Damat  bey*" deyince kahkahalar evin içini çınlattı.

Yola çıkıp çocukların kaldıkları mahalleye gelmeleri yaklaşık kırk beş dakikalarını aldı. Buğra arayıp "geldik aşağı in" dedi.

On dakika sonra çocuk yanında Mehmed' le geldiğinde, Buğra bunu beklemediği için çok şaşırdı!!. 

Sadece "Hayrola," diye bildi. Memed, başı önünde mahcup bir şekilde "Abi, konuşa bilir miyiz?" dedi.

Buğra, çocuğun suratını dağıtmamak için yumruklarını avucunun içine vurmaya başladığında, Ali sakin olması gerektiğini, çocuğu korkutup kaçırmamalarını  hatırlattı. Çünkü, o da sinirlerine hakim olmakta zorlanıyordu.

Gençleri alıp en yakın kafe ye gittiklerinde, sakin bir köşe seçip oturdular. Buğra,

"Öt bakalım," sesi biraz sert çıkınca Memed, korkulu gözlerle Ali ye baktı.

"Tamam, korkma, bizden sana zara gelmez, eğer hemen anlatmaya başlarsan tabi."

"Abi, Oğuz bana çok kızıyordu, hep, 

"Oğlum biz okuyoruz, ne işimiz olur kan davasıyla, töreyle. Bak seneye ben, iki yıl sonrada sen mezun olacaksın. İhtiyar bugün yarın gidici, gencecik bir kızın hayatını karartırsan nasıl yaşarsın bu vicdan azabıyla," diyordu.

Sonra seninle olan konuşmasını anlatınca, çok düşündüm. Ama dedemden de çok korkuyordum, eee  para da ondaydı.

Dün memleketten bir telefon geldi arayan halamdı. "Deden öldü yarın veya öbür gün gel defnedeceğiz," dediğinde sırtımdan büyük bir yük kalktı. 

Üç yıldır akciğer kanseriydi. Doktorlar, "Bir yıla kalmaz ölür, hastalığı çok ilerlemiş." dediklerinde ne yalan söyleyeyim sevinmiştim. 

Zaten kendisini sevende pek yoktu, sadece korku salmıştı insanların içine. Adam içindeki kinle iki yıl fazladan yaşadı."

"Birde, geçen yıl buraya tedaviye geldiğinde öleceğini sanıp bana bu mektubu bıraktı. Hiç açmadım, zaten" ben öldükten sonra aç vasiyetimdir," dediydi.

"Size getirdim içindekinin iyi bir şey olmadığını biliyorum. Dedem, hiç bir zaman iyi bir şey bırakmadı ki hayattayken. Ölünce bıraksın.

Zavallı babam bile onun zulmüne dayanamayıp genç yaşta kalp krizinden vefat etti. Sesiz bir adamdı babam, benimde, onun gibi Ziraat okumanı da dedem istedi."

Mektubu cebinden çıkaran Memed masanın üzerine bıraktı.

"Abi beni af edebilecek misin, kendi kanımdan birine zarar verecektim neredeyse. Oğuz olmasa verirdim belki de! 

Ne olur abi, beni bağışlayın. Kuzenimden çok özür dilerim, ona  yaptıklarımdan sonra beni bağışlamaları çok zor ama, yalvarırım beni bağışlasınlar.

 Dedemi ancak bu zamana kadar oyalaya bildim. Hep yavaştan aldım.

Çocukken beni öyle çok işlemişti ki töre ve namus davası konusunda etkilenmedim desem yalan olur. Oğuz, gözümü açmasaydı neler olurdu düşünmek bile istemiyorum."

Memed'in pişmanlığı o kadar içtendi ki Buğra sırtını sıvazlayıp, "Zararın neresinden dönülse karmış aslanım tamam af edildin."

Mektubu açtılar. Okudukça dehşete düşen Buğranın elleri titremeye başladığında kağıt düştü. Ali mektubu alıp sesli bir şekilde okumaya başladı.

                                                   ****              *****                     ****

Dedenin Vasiyeti:

"Memed ,senin zavallı olduğunu bildiğim için bitiremediğin bu işi çulsuz Hamza ya devir etmeni istiyorum. Talimatlarıma harfiyen uyacaksın. Benim kanımdansın unutma.

Ailemizin namusu artık senden sorulur. Hani geçen yıl aldığımız depo var ya, oraya git, her şeyi kontrol et. O aşüfteyle, piçini oraya götürün. Sen gerisine karışma Hamza halleder.

Tam beş gün adamları eğlensin, yalnızca su versinler. Beş günün sonunda, benim öldüğüm saatte kafalarına sıksın. Bunlar, son emirlerim unutma, ahrette iki elim yakanda olur.

Evde, benim kasanın içinde ödemenin geri kalanı var Çulsuza ver. İlk yarısını buraya gelmeden vermiştim. 

İş bitince diğer yarısını vermek için anlaşmıştık. Sakın ola iş bitmeden verme .O dönek parayı alıp iş yapmaz.

Kasanın şifresini tek sen biliyorsun sakın halanlara , amcanlara deme. Ayrıca, kasada sana ait tapular ve para var.

 Okulun bitince gel köyün başına geç. Zavallı Memed, inşallah bu dediklerimi anlamışsındır. Senden başka kimse olmadığından sana mecburum. Baban gibi pısırık ve ödlek olmadığını göster."

                                                               *****                  *****                ****

Kanı donan Ali, masaya öyle bir yumruk vurdu ki kafe de ki insanlar panik oldular. Oğuz sakin olun gibisinden bir hareket yapınca her kes önüne döndü.

" Ne yapmayı düşünüyorsun" diyen, Buğra, Memed ve Alinin mektupta yazanlar karşında düştükleri dehşetten çıkmalarını sağladı.

"Abi, köye gidince çulsuza paranın geri kalanını verip, bu olayı unutmasını, bunun benim işim olduğunu ve halledeceğimi söyleyeceğim.

 Zaten paradan başka bir şeyle ilgilenmez o pezo.... artık bana da bulaşamaz. Malum ağa olduk ya çekinir adi herif."

Ali ile, göz göze gelen Buğra ,"Sana güvenmekten başka çıkar yol göremiyorum. İnşallah beni yanıltmazsın." dedikten sonra ,

"Bizi yabana atma çocuk, hep takip edileceksin. Bunu yapmak için iyi nedenlerimiz ve paramız var unutma," diyerek sözünü bitirdi.

BENİ NEREDE UNUTTUN( bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin