Makası banyodaki yerine koyduktan sonra tekrar salona gittim. Dalgalı ve kızıla yakın renkte saçları olan kız, Emre'ye belinden sarılmış ve Emre de kolunu kızın omzuna atmıştı.
Volkan da buradaydı. Sanırım Volkan'la beraber gelmişti bu kız. Emre'nin kız arkadaşıydı herhalde. Her neyse.. Hem, bana ne? Benim nişanlım var bir kere! Nişanlım demişken, benim yüzüğüm nerde?
"Emre!" diye bağırarak yanlarına geldim. Yanındaki kız benim aniden bağırmama korkmuş olacak ki olduğu yerde sıçradı.
"Allah seni bildiği gibi etsin baş belası! Ne var, ne bağırıyorsun yine?" diye sertçe konuştuğunda sol elimin tersini gösterdim.
"Yüzüğüm nerde benim? Nereye koydun!" diye kükredim.
Emre kaşlarını çattı ve o alev topunu tekrar gözlerine yerleştirdi. Korkuyordum o alev topundan. Sanki karşısında ateş yanıyordu ve ateşin ışığı gözlerine yansıyordu. Yüz ifademi kızgından ifadesiz bir hale bıraktıktan sonra Emre'nin cevabını beklemeye başladım.
"Birincisi, bir daha bana adımla seslenmeyeceksin! İkincisi, bir daha bu evde bağırırsan olacakları biliyorsun! Üçüncüsü yüzük falan görmedim ben, kendin nereye koyduysan. Ne bileyim ben?" dedi sertçe. Yanındaki kız kolunu tuttuğunda bakışlarını benden çekip kıza çevirdi.
"Ağabey kıza bağırma. Belki düşürmüştür..." dedi masumca. Emre kolunu çekip "O zaman kendi bulsun Cemre." diyip Volkan'ın oturduğu koltuğa ilerledi.
Volkan elindeki telefonu kenara koyup bana baktı, "Hadi ama güzelim, 2 gündür elimizdesin ve sen hâlâ yüzük mü soruyorsun? Anla artık Mete seni sevmiyor, seni iplemiyor cici kız." dedi ve yüzüne iğrenç ve sahte bir gülümseme takıp bana bakmaya devam etti. Emre'nin yüzünde pis bir sırıtış belirirken Volkan sözlerine devam etti.
"Sen en iyisi ne yap biliyor musun güzelim? Emre ile aşk yaşamaya başla. Mafya karısı olmak güzel bir duygu. Cemre'ye sorabilirsin." dediği anda Emre Volkan'ın ensesine vurdu. Volkan'ın ensesinden çıkan ses kocaman salonu doldururken Volkan ensesini ovalamaya başladı. Acımış olacaktı büyük ihtimal. Cemre, Volkan ve Emre'ye kızgınca bakarken Emre, "Lan! Senin sülaleni bellerim it herif! Benden habersiz kardeşimle evlenmedin değil mi?" dedi.
Şimdi bir dakika! Bu kız, Cemre, Emre'nin kardeşi mi oluyordu? Ama Volkan mafya eşi olmanın ne kadar güzel olduğunu Cemre'ye sor dedi. Cemre nerden biliyordu ki? Herhalde Emre'nin patronu, sağ kolunun kardeşi ile aşk yaşamıyordu degil mi?
"Aloo! Baş belası!" diye seslendi Emre.
Bana dediği apaçık ortadaydı.
"Ne var?" diye sinirle Emre'ye döndüm.
"Beynini cok yorma. Cemre benim kardeşim. Ve bu ikisi beraberler..." Volkan'a tehlikeli bakışlar atıp devam etti. "Benden habersiz iş halletmişler." dedi.
O an fesat neyin hücrelerim ortaya atlayıp "iş halletmişler" kısmını kötü yerlere çekmemi sağladılar. Fesat beyin hücrelerimin etkisinde kaldığımda ağzımdan yüksek seste "HI!" diye bir belirti çıkmıştı.
Cemre kocaman bir kahkaha koparıp Volkan'a baktı. Volkan bana baktı ve o da gülmeye başladı. Emre ikisinin güldüğünü görünce başta 'Ne oluyor, neye gülüyor bunlar?' der gibi kaşlarını çattı. Daha sonra da dediklerini düşündü ve ellerini yüzüne kapayıp o da gülmeye başladı.
Ve tabiki her zaman olduğu gibi Evin Özen, konuya Fransız kalır...
Emre gülmekten gözünden gelen yaşı silip "Ulan baş belası. Sayende ne güldük be..." dedi kahkahalarının arasından. Volkan ve Cemre hâlâ gülüyordu.
Ya ben neden hâlâ neye güldüklerini anlamış değilim?
Volkan kendine hakim olmaya başladığında Emre'ye dönüp "Ağabey, ben bu kızı 3 aydır takip ediyorum. Böyle fesat olduğunu bilseydim bu kadar gülmezdim." dedi ve gülmeye devam etti.
Bu Volkan denen çocuk 3 aydır beni mi takip ediyordu?
Cemre, Emre ve Volkan'ın karşısındaki tekli koltukta oturuyordu. Emre, gülmekten gözünden gelen yaşları siliyordu. Cemre gülmenin etkisindeydi hâlâ ve Volkan da gülmenin etkisinden çıkmıştı ama yüzündeki gülümsemesi gitmemişti.
"Sen.. 3 aydır beni mi takip ediyorsun?" diye sordum Volkan'a karşı.
"Evet ediyorum. Ne olmuş?" dedi alayla gülerken. "Hatta seninle kahve bile içtim." diye devam etti.
"Nerede?"
"Okul bahçesinde."
Bir an 3 ay içinde okul bahçesinde hiç kahve içtim mi diye düşündüm. Evet, Mete ile okul bahçesinde oturup kahve içmiştim.
- 1 ay önce-
Ders arasindaydim. Günlük standart gördüğüm dersler bitmişti ama arkadaşlarımla sınavlarda yardımcı olacak özel ek derse kalmam gerekiyordu. Okul bahçesinde 20 dakikalik arada kitap okurken önümde Mete'nin arabası yanaştı ve siyah cam yavaşça aşağı indi. Gözündeki aynalı güneş gözlüğünü çıkardı ve gülümsedi.
"Nedir sevgi, nasıldır aşk?
Ruhların uyuşması mı, fikirlerin örtüşmesi mi? Yoksa tencere kapak misali bedenlerin birleşmesi mi?.."Okuduğum kitabın arka kapağında yazıyordu bu sözler... En sevdiğim kitaptı bu. Erhan Bayladı, İnci Tanesi...
Gülüşüne karşılık verip Mete'nin sözlerine devam ettim.
"Uğruna Roma'yi yakarım , ya benimsin ya kara toprağın! deyip de gözü yârdan başkasını görmeyenleri aşk grafiğinde mi yoksa bencillik egrisinde mi değerlendirmeli?"
Arabadan inip yanıma oturdu. "Bence bu kitap kahvesiz olmaz, bi kahve içelim mi beraber?" dedi ve elimdeki kitabı alıp kapattı.
"Sorman hata... kap gel hadi kahveleri... de aşkım neden erken geldin?"
"Erken mi geldim? Dersin 3te bitmiyor mu senin?"
"Normalde 3te bitiyor bebeğim ama bugün 40 dakika ek derse kalmam gerekecek.""Peki.. ben kahve getireyim." dedi ve kalkıp kantine gitti.
10 dakika sonra yanında 1.70 boylarında bir çocukla geri döndü. O çocuk tabiki de Volkan'dı!
Volkan Mete ile aramdaki tüm romantizmi bozup Mete ile sohbet ederken bende baygınlık geçirecek durumda kitabıma döndüm.
"Daldı yine..." diyen Emre kolumdan tutup beni koltuga oturttu.
Emre ve Volkan sohbet ederken Tuğba bahçede telefonla konuşuyordu. Ben ise bağdaş kurup oturmuş tavanı izliyordum. Sanki ilk defa tavan görüyorum. O derece ilgimi çekiyor. Diyorum "Allahım nasıl güzel biseymis bu böyle". Çünkü delirdim.
Volkan "Ben birazdan gelicem..." diyip oturduğu yerden kalktı ve bahçeye çıktı. Emre de oturduğu pozisyonu değiştirip bana baktı.
"Şşt! Baş belası! acıkmadın mı sen?"
"Hayır. Acıkmadım sen acıktın mı?"
"Eh! Aradan 1 buçuk saat geçti acıktım yavaş yavaş."
"Iyi o zaman. Kalk birşeyler ye. Onu da mı ben söyleyeyim?"
"Ben? Kalkıp? Yemek yapıp yiyeceğim öyle mi? Baş belası, seni köle gibi kullanmadığıma dua et. Yoksa şimdi en sevdiğim yemeği yapmakla meşgul olurdun. Hele ki sana zarar gelsin istemiyorum da böyle davranıyorum." Bana bakarak ayağa kalktı. "Uslu uslu bekle burda. Cemre'yi çağırıp gelicem." dedi ve bahçeye doğru yürüdü.
Kapıdan çıktıktan tam 1 dakika 34 saniye sonra Emre'nin "VOLKAN!" diye kükreme sesi duyuldu. 15 saniye sonra da Volkan koşarak iceri girdi, ardından da Emre...
"Gel lan buraya! Yatacak yerin yok Volkan gel buraya!!" diye bağırıyordu Emre ve bir yandan da evin her yerinde Volkan'i kovaliyordu.
Büyük bir ihtimal Volkan ve Cemre romantizm yaşıyordu ve Emre de onları yakalamıştı. Klasik Türk Ağabeyi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKTIN BENI (TAMAMLANDI)
Romance25.06.2016 - 14.09.2017 Ben, seni basit bir kibrit parçası ile yakmış olabilirim ama sen; beni gözlerinle, teninle, herşeyinle yaktın. Ve ben seni bu denli yakamadığım için özür dilerim.