Tuğba yatağımın diğer tarafında uyuyakaldığında kalkıp aşağı indim. Evde ben ve Tuğba'dan başka kimse kalmamıştı. Üzerime giydiğim siyah hırkamın önünü kollarımla birleştirip camdan dışarı baktım.
Sessiz, neşesiz, nefessiz... Tuzsuz yemek gibiydi şu saatlerim. Yaşıyordum ama bir tadı yoktu. Emre'yi düşünmekten kendimi alamıyordum. Şimdi onunla oturup konuşabilirdim. Onun gitar çalıp şarkı söyleyişini dinleyebilirdim. Onu bu kadar özleyeceğimi bilseydim...
Sırf Emre'nin şu an yanımda olması için ömrümden en az 10 yılımı verebilirdim.
Özledim de bir yandan. Sigarayla karışık o güzel kokuyu ellerime dokunduğunda hissettiğim o sıcaklığı, öptüğü zaman karnında uçuşan kelebekleri, sesindeki huzuru özledim.
"Evin!"
Arkamı dönüp Tuğba'ya baktım.
"Uyandırdım mı?"
"Hayır. Sen iyi misin?"
"Biraz uyumaya ihtiyacım var ama uyuyamıyorum."
"Gel, senin derdinin dermanı bende."
"Neymiş?" diye sorduğumda cebinden telefonunu çıkardı.
Telefonunda birşeyler ararken merakla mutfaktaki sandalyelerden birine oturdum. Elimdeki şu bardağın ağzıma götürürken yüzünde hafif bir gülme oluştu. Ağzındaki suyu yuttuğumda mutfağı hoş bir gitar sesi doldurdu. Birkaç saniye sonra Emre'nin sesiyle elimdeki bardağın parçalanması da duyuldu.
*Emre*
Büyük kapı açılıp içeri girdiğimde bütün bakışlar bana çevrildi. Gardiyan bileklerimdeki kelepçeyi çıkarırken o bakışlara karşılık vermedim. Gardiyan çıktığında o bakışlara dönüp başımla selam verdim.
"Gel bakalım delikanlı, otur şöyle." dedi camın önündeki masada oturan orta yaşlı adam.
Kelepçenin bileğimde acıttığı yerleri ovalayarak beni yanına çağıran adamın yanına gittim ve sandalyeyi çekip oturdum.
"Adın ne senin?"
"Emre."
"Çok gençsin. Nasıl geldin buraya?"
"Sevdiğim kızın nişanlışını dövdüm, başıma gelmeyen kalmadı."
"Kaç ay bizimlesin."
"İki ay. İyi halden bir buçuk ayda çıkarım herhalde."
"Haline şükret. Öldürüp de on yıl yememişsin."
"Buna da şükür." diyip güldüm.
Saatler geçerken koğuştaki hemen hemen herkesle tanıştım. Yaklaşık 38 saattir adam gibi uyumamıştım.
Geldiğimde yanına çağıran -herkesin Ali Ağa dediği- adamın yanına gittim.
"Yorulmuş gibi görünüyorsun."
"Evet, haliyle. Boş yatak hangisi diye soracaktım."
"Kapının dibindeki ranzanın üst katı boş. Orada yatabilirsin. Biraz soğuk olur ama idare edersin. Bir süre sonra değiştiririz üşürsen."
"Üşümem ben ağabey, sağol. Allah rahatlık versin." diyip ranzanın tepesine çıktım.
*Evin*
Yavaşça gözlerimi açtım. Saat daha gecenin 3'üydü. Bi geceki uykum hayatımda uyuduğum en berbat uykuydu. Kesik kesik, kötü rüyalarla dolu bir gece.
Rahatsızca yerimde kımıldadım. Tuğba gittikten sonra uyuma umuduyla yatağa girdim. Üzerindeki kıyafetlerin bile ağırlık olduğu bir geceydi. Bende kıyafetlerimi çıkarıp yattım!
Şükür ki sabaha kadar güzel bir uyku uyuyabilmiştim. 3 saat de olsa...
Yatağımdan kalkıp sabahlığımı giydim ve banyoya doğru yürüdüm. On dakikalık kısa bir duşun ardından bornozumla odaya girdim. Saat da 7.30'du. Emre'yi görmek istiyordum fakat oraya yanlız başıma gitmekten korkuyordum. Volkan'a söylesem mutlaka götürürdü. Şu an uyuyabilme ihtimalini düşünerek telefonumu elimden bıraktım.
Kalkıp saçlarımı kuruturken telefonuma bir mesaj geldi. Saçlarımı tamamen kuruttuktan sonra mesaja baktım.
Gönderen: Mete
"Müsaitsen görüşebilir miyiz?"'Bakalım ne diyecek?' diye düşünüp kabul ettim. Bir saat sonra evimde olacağını belirtti.
Üzerimi giyinip yatağımı topladığımda saat 8'i 20 geçiyordu ki o anda kapı çaldı.
Aşağı inip kapıyı açtım. Mete elindeki çiçekleri bana uzatıp;
"Günaydın." dedi ve gülümsedi.
Nezaketten çiçekleri aldım ve kenara koyup kapıyı kapattım.
Mete salona doğru yürüyüp üzerindeki ceketi çıkardı. Mete'nin karşısındaki koltuğa oturup söyleyeceklerini beklemeye başladım. Çıkardığı ceketin ceplerini karıştırmaya başladı. En sonunda cebinden çıkardığı yüzük kutusunu bana uzattı.
"Yüzüklerini getirdim. Artık Emre de hayatımızda olmadığına göre..."
"Emre benim hâlâ hayatımda." diyerek sözünü kestim.
"Evin, Emre'nin sana hiçbir faydası olmayacak."
Sesi yükselmeye başlamıştı.
"Seninle öyle her gün kavga edeceğime Emre ile gülümseyerek uyanmayı tercih ederim."
"Ama Evin..."
"Mete ben bu evliliği istemiyorum. Şimdi çıkar mısın evimden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKTIN BENI (TAMAMLANDI)
Romance25.06.2016 - 14.09.2017 Ben, seni basit bir kibrit parçası ile yakmış olabilirim ama sen; beni gözlerinle, teninle, herşeyinle yaktın. Ve ben seni bu denli yakamadığım için özür dilerim.