Bölüm 29

65 14 10
                                    


    Mete'yi izlemeye başladım. Yaklaşık 1 saat arabada bekledi. Aynada kendini düzeltip arabadan inmeye hazırlandığında gözlerim okul kapısına kaydı. Evin, elindeki kağıtlara bakarak yürüyordu. Mete'den önce davranmam gerekiyordu. Ondan önce arabadan indim ve aceleyle Evin'in yanına gidip sıkıca sarıldım.

   "Sesini çıkarma ve sevgilim gibi davran." diye fısıldadım.

   Geri çekilip göz kırptı ve gülerek bana baktı. Mete o sırada yanımıza gelmişti bile.

   "Birader, bi' uza. Bir şey konuşmam lazım."

   "Pardon? Bas git şuradan! Senin onunla konuşacak neyin olabilir ki?"

   "Düğün tarihi mesela?"

   "Kendi düğün tarihimizi kendimiz seçeriz. Eyvallah."

   Evin'in elinden tutup yürümeye yeltendiğimde kolumu tuttu. Saat koluma batarken sinirle kolumu çektim ve ona döndüm.

   "Sen o elini bi' indir önce."

   "İndirmezsem ne olur?"

   "Bi' tarafına montelenir!"

   "Hadi ya? Cidden mi?"

   Şu karşımdaki ego küpüne yumruk atmak için kendimi hazırladığımda bir şey bana engel oldu. Evin elimi o kadar sıkı tutuyordu ki bana bir şey olmazken onun eli kızarmıştı ve yüzünde de korku dolu bir ifade vardı. Elimi hızla çekip yumruğumu Mete'nin suratına yerleştirdim. Birkaç adım gerilediğinde okul kapısında duran güvenlik yanımıza geldi ve Mete'yi tuttu.

   Evin'le arabaya yürürken Mete de arabasına doğru yürüyordu. Bir işler karıştırıyor bu ama hadi hayırlısı.

   *Mete*
   Arabaya binip dudağımın kenarını sildim. Arka koltukta saklanarak oturan Elis'e dönüp:

   "Çektin mi bütün olanları?"

   "Her anı saniyesi saniyesine kaydettim." diyip telefonunu uzattı.

   Videoyu izlediğimde artık elimde Emre'ye karşı bir koz vardı. Bu videoyu yarın Emre'ye izlettiğimde hem Evin'e hem de Volkan'a karşı bir nefret besleyecekti.

   Planımın tıkır tıkır işkemesi yüzümde 'zafer' anlamı taşıyan bir gülüşe sebep olmuştu.

   *Evin*
   Volkan'dan elimi çekip direk arabaya bindim.

   "Evin!"

   "Ne var?"

   "Zombiler ne yer?"

   "Senin şu an yaptığın gibi beyin yerler!" diye sinirle bağırdım.

   "O zaman bu Mete güvende ha!"

   Sinirden gülerek başımı arkaya yasladığımda arabayı çalıştırdı.

   Eve geldiğimizde Volkan da arabadan indi ve anahtarları uzattı.

   "Araba sende kalabilirdi?"

   "Olsun, yürüyeyim ki ayaklarım açılsın biraz."

   "Kendin bilirsin." diyip elindeki anahtarı aldım.

   O evden uzaklaşırken anahtarımla kapıyı açtım ve içeri girdim. Yarının gelmesi için sabırsızlıkla bekleyeceğim!

   Gözlerimi açtığımda içimdeki huzursuzlukla yerimde kımıldandım. Saat 10 civarı çıkmayı düşünüyorduk ve saat daha 08.30'du! Yerimden kalkıp hazırlanmam gerekiyor fakat üşeniyorum.

   Yarım saat kadar bir süre sonra -sonunda- yataktan çıkmayı başarabildim. Üzerime siyah dar pantolonumu ve dışardaki beyaz örtüye ayak uydurarak krem rengi kazağımı giyindim. O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Volkan'dan olabileceğini düşünerek telefonu elime aldım. Ama değildi. Yine o bitmek bilmeyen, Mete Kara'nın özür mesajlarından biriydi. Bu sefer mesajda;

   "Beni affetmen için daha ne kadar özür dilemem gerekiyor?"

yazıyordu. Cevap yazmak için boşta olan elimi klavyeye götürüp hızlıca,

   "Özür dileme. Sen busun, bu kadarsın ve ben bunu bildiğim için affetmiyorum. Ağzınla kuş tutsan onu uçururum, ben artık sana o kadar yokum!"

yazdım ve yolladım.

   Anında cevap geldi.

   "Her ne kadar dudaklarına yakışan bir yalan olsa da adım, sen söyle ben her defasında inanırım."

   "Artık dudaklarımda senin değil, Emre'nin adı var!"

   Telefonumu alıp evden çıktım. İçimdeki o sıkıntı hâlâ devam ediyordu. Hadi hayırlısı diyerek yola koyuldum. Mete'nin mesajları devam ediyordu. Ardı arkası kesilmeyecekti bunların!

   Yan koltuktan telefonumu alıp tek elimle direksiyonu tuttum, diğer elimle de rehberimden Mete'nin numarasını aradım.

   *Mete*
   Elis'in 'bir kadın şundan hoşlanır, bundan hoşlanır...' gibi sözlerine aldanarak bir sürü mesaj yolladım. Her defasında "Bu son!" diyerek kandırıyordum. En sonunda o da dayanamadı ve yanımdan kalkıp mutfağa doğru yürüdü.

   "Nereye?"

   "Sıkıldım artık! Saçmalığa bakar mısın? Resmen sevgilimle nişanlısının arasını yapmaya çalışıyorum!"

   "Ama bu işin sonu..."

   "Bu işin sonu falan yok Mete! Pardon, var. Ben sana aşık olurum, yine! Ve sen onu seçersin, yine!"

   Kafamdaki cümleleri bir türlü toparlayamıyordum. O sırada telefonum çaldı. Arayanın kim olduğuna bakmadan dışarı çıktım. Evin arıyordu, sonunda!

   "Alo Evin!"

   "Mete, bu kadar mesaj attığın yeter! dediği anda büyük bir gürültü ve Evin'in çığlık sesi duyuldu.






YAKTIN BENI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin