Bölüm 24

100 19 5
                                    

Bu bölümde geçen olaylar tamamıyla hayal ürünüdür. Gerçekle çakışan bir durum olduğunda lütfen mazur görün.
-Safure Özrtğrl

"Ne işin var burda?" diye sordum.

"Doktor Hanım ile özel bir işimiz var. Çıkar mısın dışarı?"

"Sen geldiğinde ben zaten odadaydım. Çıkması gereken biri varsa o da sensin."

Doktor araya girip "Beyefendi, hanımefendi haklı. Çıkar mısınız dışarı? Yoksa güvenliği arayacağım." dediğinde Mete mecburen dışarı çıktı. Doktora dosyayı polislere teslim etmem gerektiğini söyledim.

Dosyanın bir kopyasının daha olduğunu belirterek dosyayı almama izin verdi.

Odadan çıktığımda Mete hemen kolumu tuttu.

"Nereye gidiyorsun?"

"Seni ilgilendiriyor mu?"

"Evet."

"Bence hayır." dedikten sonra kolumu elinden kurtarıp çıkış kapısına doğru yürüdüm.

Taksiye verecek param olmadığına göre koşmayı deneyecektim. Yürürsem geç kalırdım. Bu yüzden elimdeki dosyayı kıvırıp avcuma yerleştirdim ve koşmaya başladım.

   Karakola girdiğimde Emre'nin ellerine kelepçe geçirilmiş ve koluna da iki polis girmiş götürülüyordu. Hemen koşarak önlerine geçtim. Emre beni baştan aşağı süzdükten sonra elimdek dosyayi göstererek "O ne?" diye sordu.

   "Annemin otopsi raporu. Sen suçsuzken buradaysan, onlar da suçluyken dışarda kalamazlar. Onlar da cezasını çeksin."

   Polislerden biri bana bakıp "Dosyayı başkomisere götürün lütfen." dedi.

   Emre ile daha fazla görüşmeme izin verilmedi. Polisler Emre'yi götürürken bende etraftaki memurlara başkomiserin odasının nerede olduğunu sordum. Koridorun sonundaki odada onu bulabileceğimi söylediler.

   Odaya girdiğimde içerdeki polis memuru bana bakıp "Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu. Elimdeki dosyayı masaya bırakıp cebimdeki telefonumu çıkardım. Polis memuru dosyaya bakarken "Başka delillerim de var." diyip dikkatini kendime çektim.

   "Bakabilir miyim?" diye sorduğunda Emre'nin bana kaydettirdiği ses kaydını açtım. Polis memuru "Bu kayıtları almamız lazım." diyip telefonu eline aldı ve birini aradı. Birkaç dakika sonra içeri gelen kadın memur ses kaydını aldı ve suçluların resimlerinin olup olmadığını sordu. Babamın resmini verebilirdim fakat Melis'in resmi yoktu.

   O an aklıma Selçuk'tan aldığım Melis ve Doğa'nın fotoğrafı geldi. Evdeki çantamdaydı o resim!

   "Aslında bir resim var. Fakat evde, evim de çok uzak."

   "Bizi evine götürür müsün?"

   "Seve seve ama birkaç kişi daha gelse daha iyi olur. Babam büyük ihtimal evdedir."

   Bayan kalktıktan sonra arkasından odadan çıktım. Bayan memur koridordaki meslektaşlarına birşeyler söylerken Volkan ve Tuğba da yanıma geldi.

   "Ne oldu Evin?" diye sordu Volkan.

   Durumu açıklarken polis memuru yanıma geldi ve gitmemiz gerektiğini söyledi.

   Memurlarla birlikte eve geldiğimizde babamın arabası kapıdaydı. Memurlardan biri burada kalmamı söyleyerek kapıya doğru yürüdü. Hizmetli kapıyı açtı. Ne konuştuklarını duyamıyordum fakat deli gibi merak ediyordum. Birkaç dakika sonra babam kapıya geldi. Memurlar büyük ihtimal babamın onlarla beraber karakola gelmesini istiyordu. 

   Babamın yüzünü o an korkulu bir ifade kapladı. Suçu ortaya çıktı tabi!

   Polisler babamı arabaya bindirirken  bayan memur yanıma geldi ve fotoğrafı getirmemi istedi. Odama çıkıp yatağın altındaki çantayı çıkardım. Çantanın içindeki eşyaları yatağın üzerine boşaltıp fotoğrafı aldım ve memura uzattım.

   "Bu kadın kim?"

   "Melis. Annemin katillerinden biri."

   "Siz de bizimle gelin. İfadeniz alınacak."

   Israr etmeden memurlarla birlikte karakola gittim. Daha önce hiç bu kadar fazla karakola gelmemiştim, teşekkürler hayat!

    Mete de oradaydı. Babamın tutuklandığını öğrenmiş olmalıydı. Ona hiç bakmadan memurlarla birlikte sorgu odasına doğru ilerledim. Şu an sinirden kudurduğuna dair her türlü iddiaya girebilirim!

   Aradan geçen saatlerin ardından Melis de karakola getirilmişti. Melis, ona uygulanan psikolojik baskı sonucu babamla birlikte annemin ölümüne sebep olduğunu itiraf etmişti.

   Annem aklıma geldikçe gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Her ne kadar onları hapsetmeye çalışsam da olmuyordu.

   Babam ve Melis'in savcı karşısına çıkacağını öğrendiğimde Emre'yi sordum. Onlardan sonra da Emre gidecekti. Benim Emre'den şikayetçi olup olmadığımı ve diğer şikayetlerin değerlendirileceğini söylediler.

   Babam ve Melis sorgu odalarından ellerinde kelepçelerle çıktılar. Babam Melis'e nefret dolu bakışlar yolluyordu.

   "Herşey senin yüzünden!" diye bağırdığımda ise Melis bir adım geri çekilirken babam bana bakıyordu.

   "Ikinizden de nefret ediyorum! Bütün hayatımı annem olmadan geçirmeme sebep oldunuz!"

   Gözyaşlarım akıyordu yine. Tutamıyordum. Şu an sarılmaya ihtiyacım vardı fakat sarılacağım kişi içerde, parmaklıkların ardındaydı...






YAKTIN BENI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin