Bölüm 37

82 12 2
                                    

   Sigara kokusuyla uyandım. Karşımda siyah perdeli camlar vardı. Güneş ışığı bu tarafa vurmuyordu ya da geceydi.

   Soluma döndüğümde Emre ciğerlerine çektiği sigara dumanını yüzüme üfürdü.

   "Günaydın gönlümün Jenna Jameson'ı."

   "Sensin Jenna Jameson! Ayrıca iğrençsin!" diyip elimle önümü kaplayan dumanı dağıtmaya çalıştım. (Anlayanlar kahkaha attı, anlamayanlar bakıyor)

   Komodinin üzerindeki kül tablasında sigarasını söndürdükten sonra arkamdan sarıldı. Bedeninin sıcaklığını hissedebiliyordum ve dünden kalma yorgunluğum hâlâ geçmemişti.

   "Bana iğrenç diyorsun ama benimle 7 saat boyunca seviştin?"

   "Abartma!"

   "Ciddiyim! Seni kucağıma aldığımda saat 18.30'du. Yanımda nefes almaya çalışırken sızdığında ise nerdeyse 02.00'ydi saat."

   "Hiç bu kadar uzun bir süre yatakta kalmamıştım."

   Emre'nin gülmeye başlaması sinirlerimi bozmuş, beni de güldürmüştü.

   Kalkıp dolabından kazağını ve pantolonunu aldı ve giyindi.

   "Ev soğuk mu?" diye sordum saten örtüyle göğüslerimi kapatırken.

   "Hayır, mutfak aşırı sıcak. Odam güneş almadığı için biraz serin."

   "Dün çıkardığın gömleği versene."

   "Romantizm diyorsuuun!"

   Göz kırpıp gömleği fırlattı. 

   ''Sen o gömleği giyersen ben de senin çamaşırlarını giyerim!''

   Gülüp yerdeki çamaşırımı aldım ve Emre'ye fırlattım.

   ''Hadi giy!''

   Emre bir bana bir de elindekine baktı ve yatağa bırakıp odadan kaçtı.

   Giyinip mutfağa gittim. Salamın kızarmış kokusu tüm koridoru kaplamıştı. Emre'ye arkasından sarılıp aklıma gelen ilk şarkıyı söylemeye başladım.

   Dil ke shehar ka musafir hai tu
   Neendein churane mein maahir hai tu
   Dikhta hai thoda tapori magar
   Jeans jacket mein shayar hai tu

   Emre'nin bu şarkıyı bilme ihtimali çok azdı. Bu yüzden ona meydan okurcasına gülmeye başladım.

   Bas tere haan karne ki der hai
   Taiyaar hai sar pe sehra mera
   Jabse bani jaan-e-mann tu meri
   Premika aa aa… premika aa aa..
   Premika aa aa.. premika..

   "Ay bir şeyi de bilme ya!" diyip arkamı döndüm. Tam mutfaktan çıkmak için adımımı atacağım sırada Emre bileğimden yakaladı ve kendine çevirdi. Saçlarım savurulup boynuma çarpınca Emre'nin elini saçlarımda hissettim. Elini saçlarıma geçirdi. Avcunu kapattığı an başım hafif arkaya eğildi.

   "Öyle kötü biriyim ki seni sonsuza kadar yanımda tutarak hayatını cehenneme çevirmek istiyorum. Seni belki de defalarca kırmak, defalarca yaralamak... Sırf günün sonunda bana sığın diye elindeki her şeyi almak istiyorum." diyip saçlarımı bıraktı.

   Bir anda yüzü değişti. Şaşkın bi hal aldı.

   "Az önce ben ne yaptım?"

   "Emre iyi misin?"

   Başını hayır anlamında salladı ve hızlı adımlarla banyoya gitti.

   "Emre!" diye seslenip arkasından koştuğumda banyonun kapısını kilitlemişti. Seslenerek kapıya vurdum tekrar.

   Birkaç dakika sonra kapıyı açtı. Gözleri kızarıktı ve saçlarının bir kısmı ıslaktı. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözlerini gözlerime hizaladım.

   "İyi misin Emre?"

   "İyiyim. Bir an için kendimi kaybettim, özür dilerim."

   "Önemi yok."

   Mutfağa geçip kahvaltımızı yaptık. Tabağımdakileri Emre'den önce bitirdiğim için onu izlemeye vaktim olmuştu.

   "İnsanlar, gökkuşağının sonunda bir hazine olduğunu söylerler. Gökkuşağını takip edince sana çıkıyor."

   Emre başını kaldırıp bana baktı. Ondan böyle bir cümle beklemiyordum. Hafifçe gülümseyip lavaboya gitme bahanesiyle kalktım.

   Banyonun kapısını kilitleyip aynada kendime baktım.

   Nişanlıyım, iki hafta sonra düğünüm olacak ama şu yaptığıma bak. Eski sevgilimle tekrar beraber oluyorum.

   Yapamam! Bunların hiçbirini hak etmiyor Mete. Özür dilerim Emre...

   Birkaç dakika sonra Emre,

   "Evin, benim acilen çıkmam gerekiyor. Mutfağı toplarsın değil mi?" diye seslendi.

   "Toplarım!"

   "Geç gelebilirim, merak etme." dedi ve çelik kapının açılıp kapanma sesi duyuldu.

   Banyodan çıkıp evde kağıt kalem aramaya başladım. En son uyandığım odadaki çalışma masasında birkaç kağıt ve kalem buldum.

   Özür dilerim. Nereden başlayacağım konusunda açıkçası hiçbir fikrim yok.  Düşünebildiğim en zor ve en zor özür bu, çünkü sana çok korkunç davranacağım.  Bu özür tipik bir "Yaptıklarım için özür dilerim" değil, daha derin bir özür olmasını istiyorum.

   Baştan başlayacağım;  babam adına inan senden çok özür diliyorum. Babasız büyümek nedir bilmem ama annesiz büyümeyi inan sen ve kardeşin kadar iyi bilirim.

   Bilirim, kusurları, hataları ve daha fazlası ile herkesi seven büyük ve şefkatli bir kalbin var. Ama üzgünüm, benim o kalpte yerim yok.

   Bütün acılar, karışıklıklar, gözyaşları, öfke ve keşke olmasın dediğim her şey için özür dilerim.  Keşke her şeyi düzeltmek için bir sihirli değnek olsaydı.  Seni asla üzmek istemezdim.

   Ben sadece ilişkimize bu kadar zarar veren bir sürü şeyin yaptıklarım nedeniyle olduğunu anlıyorum.  Her zaman inkar ettim ama artık yapamıyorum.  Her şey için yaptıklarımın sorumluluğunu üstleniyorum.  Ben asla sana zarar vermek istemedim.  Benim niyetim bu değildi. 

   Bu aşk gün yüzüne çıkacak korkusuyla yaşamak yerine, o korkuyla yüzleşmemek adına, aşkı yok saymayı tercih edecek cesaretsizlikte değilim ben. Seni kaybemek adına bile olsa, sana gerçeği ve bu gerçeğin içindeki aşkımı fısıldıyorum. Belki de ikimize de kötülük yapıyorum bilmeden. Ama unutma; her iyilik yapan iyi, her kötülük yapan da kötü olmayabilir hayatta. Ben seni kaybetmeyi göze alacak kadar çok seviyorum unutma.

   Bu noktaya geldiği için üzgünüm. Umarım ilişkimizin  ne kadar imkânsız olduğunu görebilirsin, umarım her şeyi baştan düşünürsün.

   Seni önemsiyorum. Bir gün beni tamamen affedeceğini umuyorum.

   Her şey için çok üzgünüm.

   -Evin

YAKTIN BENI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin