"Onlara beyaz yalanlar söylüyor musun?"
***
"Demek burası." dedi Jungkook uzun binaya bakarak.
Edward başını salladı. "Evet, Brad bu şirkette çalışıyordu."
Peder gözlerini kısarak mavi camlarla kaplı binada göz gezdirdi.
"Bizimle geldiğiniz için sağ olun peder ve Bay Horan."
Horan, Peder'in arkadaşı olan polis memuruydu. İkisi de başlarını salladılar. "Benim için bir zevk." dedi peder. "Ben de en az sizin kadar Ellis'e yardımcı olmak istiyorum."
"Kim bu Ellis?" diye sordu Horan. Hepsi birbirleriyle bakıştıktan sonra, "Benim vaftiz torunum. Öldü olarak biliniyor fakat daha önce tanışmadığımız amcasının onu alıp sakladığına dair söylentiler var. Bu yüzden torunumu bulmak için, babasının aile bilgilerinden kardeşinin kim olduğunu öğrenmem gerek. Ama anlayacağınız gibi, elimi kolumu sallayarak şirkete girip bana Brad Frank'in bilgilerini verin dersem muhtemelen beni oradan atarlar." diye açıkladı Edward.
Jungkook rahat bir nefes aldı. Bir kişiye daha bu hayaletli iblisli olayları anlatmak istemiyordu. Yanındaki Cameron binaya bakarak iç çekti.
"Hmm... Anlıyorum. Torununuzun öldüğü bilindiği halde pes etmemeniz güzel. Bir polis memuru olarak size bu konuda yardımcı olmaktan onur duyarım." dedi Horan.
"Teşekkür ederim."
"Peki ya siz genç bayım? Görünüşe göre buralı değilsiniz." dedi Horan Jungkook'a bakarak.
Jungkook gözlerini kırpıştırdı. "Oh, evet... Umm.. Ben onun arkadaşıyım, yani Ellis'in. Bu yüzden..."
Edward onun omzunu patpatladı. "Jungkook ve Ellis yakın arkadaşlardı." dedi gülümseyerek.
"Ben de öyle tabii ki." dedi Cameron araya atılarak. Jungkook ona ters ters baktı ve ardından Horan'a sahte diyebileceği bir gülümseme sundu. Horan başını salladı. "Anladım. Madem öyle, içeri girip öğrenmemiz gerekenleri öğrenelim."
İçeri girdikten sonra Horan yetkili biriyle görüşüp bir kayıp vakası ihtimali için Brad Frank'in bilgilerine ihtiyacı olduğunu söyledi. Biraz tartışmanın sonunda, görevli durumu kabul etti ve gerekli belgeleri almak için yanlarından ayrıldı.
"Dostum, bu hiç hayal ettiğim gibi olmadı." diye yakındı Cameron.
Jungkook kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Ne hayal ediyordun ki?"
"Brad Frank'in bilgilerini içeren belgeleri almak için, gizli bir operasyına girişecektik. Bir kaçımız görevlileri oyalarken simsiyah giyinmiş ve maske takmış diğerleri de çatıdan iple aşağıya inerek güvenlik kameralarını etkisiz hale getirdikten sonra gizlice belgeleri ele geçirecekti, ardından sessizce ortadan kaybolacaltık."
Jungkook birkaç saniye boyunca ona ifadesizce baktı. "Dünyada böyle garip şeyler düşünen tek kişinin Taehyung hyung olduğunu sanıyordum." dedi umutsuzca başını sağa sola sallayarak.
"Ne var be?" dedi Cameron sitemle. "Gayet ekşınlı bir plandı."
Jungkook Cam'in omzuna pat pat vurdu ve, "Eğer polis memuru bir arkadaşımız olmasaydı, belki o dediğini yapabilirdik dostum. Ama gördüğün gibi gerek kalmadı. Neden zahmete girelim,öyle değil mi?"
Cameron somurtarak ona baktı.
Bu sırada görevli elinde 5 dosya ile geri döndü ve hızlıca dosyaları araştırmaya başladılar.
"B bölümündeki bütün dosyalar bunlar." dedi görevli.
Jungkook dosyalardan birini aldı ve bir masaya koyup sayfaları hızlıca çevirdi.
Broyn, Brake, Bright... Neredeydi bu Brad?
Diğerleri de dosyaları karıştırırken Jungkook gergince dudağını ısırdı. Kalın dosyada çevirdiği her sayfanın esintisi ona asla bulamayacaksın der gibiydi.
"İşte burada!" dedi Cameron heyecanla.
Jungkook hemen onun yanına koştu ve dosyayı elinden alıp açtığı sayfaya baktı.
"Rica ederim dostum."
Jungkook ona gözlerini kısarak bakan Cameron'a yapmacık bir şekilde gülümseyip başını salladı ve dönüp sayfayı okumaya başladı.
Ellis'in adının yanındaki 'öldü' yazısı, Jungkook'un tüylerini ürpertmişti. Ne zaman o kâbus aklına gelse içinden çıkamayacağı bir çukura düşmüş gibi hissediyordu. Söküp atamayacağı bir acı yüreğine doluyordu sanki.
"Hey, Jungkook."
Jungkook gözlerini kırpıştırarak Cameron'a baktı. "Huh?"
"Yarım saattir sana sesleniyorum, nereye dalıp gittin böyle? Bak, adamın adı Brandon'mış işte. Öğrendiğimize göre artık gitsek diyorum."
Edward çenesini sıvazladı. "Brandon Frank ha... Daha önce hiç duymadım. Brad bizimle hiç ailesi hakkında konuşmazdı."
Jungkook tekrar kağıda baktı. Ardından başını şirket görevlisine çevirdi ve, "Ellis Frank ölmedi. Sağ olarak değiştirirseniz iyi olur." dedi ve nereden geldiğini anlayamadığı bir öfke içini kaplarken şirket kapısına doğru ilerledi.
Diğerleri arkasından şaşkınca bakarken Jungkook hızlıca döner kapıdan çıktı ve gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldı.
İnsanların seni ölü olarak görmesi neden bu kadar sinirime dokunuyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• The Carpet Π Jeon Jungkook •
Fanfiction[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Frank's House'a taşınır. İnsanların onu hayalet dedikodularıyla uyarmasına kulak asmaz, eve taşınmakta...