§12§

19.1K 2.1K 903
                                    

"Onlar bizi bilmiyorlar."

***

Jungkook saatte baktı.

[08:10]

Yataktan kalktı ve mutfağa inip ahşap dolabı gizli kapının önünden çekti.

Geçen geceden beri gördüğü rüya hakkında dülünmekten doğru düzgün uyuyamamıştı. Merak ettiği şeyler vardı ve bu konuda hala adını bilmediği 'arkadaşı' ile konuşmak istiyordu.

Karanlık bölgeleri aşıp gün ışığı alan odaya ulaştığında, derin bir nefes aldı.

Halıyı gördüğünde aklına dolmaya başlayan görüntülerden rahatsız olup başını sağa sola sallayı ve odaya girdi.

"Orada mısın?" diye seslendi boşluğa doğru.

İlerleyip önceden oturduğu yere oturdu ve sırtını duvara yasladı.

"Geçen gün tuhaf bir rüya gördüm. Okuldayken." dedi yere bakarak.

"Sen misin Jeon?" dedi ses. Hafif bir kıkırtı duyuldu. "Bir daha buraya uğramazsın sanmıştım."

Jungkook alayla göz devirdi. "Aslında ben de öyle sanmıştım, ama..."dedi saçlarını geriye atarak.

"Rüyamda senin şu halını gördüm." dedi Jungkook gözlerini halının üzerinde gezdirirken. Aslında senin şu 'tuhaf' halın demek istiyordu fakat onu kızdırmayı kesinlikle istemiyordu.

"Korktuğun için etkisinde kalmış olman normal." dedi ses ciddi bir şekilde. Fakat tonundaki alay açıkça belli oluyordu.

"Korkmadım." dedi Jungkook göz devirerek. "Farklı şeyler gördüm. Birileri kaza yapmıştı ve...
Küçük bir kız vardı, ve halın, kaza yapan arabanın içinden sarkıyordu."

Jungkook yan tarafından gelen iç çekme sesini duyduğunda donup kaldı. Başı ve gözleri yavaşça sağ tarafına kayarken kalp atışlarının hızlandığını fark etti.

Yanında, onun gibi sırtını duvara vererek oturmuş ve bacaklarını kendine çekmiş bir kız görmeyi beklemiyordu. Boyu Jungkook'un omuzlarına yetişiyordu. Kızın omuzlarına kadar gelen gür siyah saçları, yüzünün görünmesini engelliyordu. Koyu gri elbisesi odadaki tüm renkleri yutuyor gibiydi. Elbisenin kolları dirseklerine kadar sıyrılmıştı. Ten rengi ise normal bir insana göre fazla beyaz ve solgundu. İnsanların korkudan ülkeyi bile terk ettikleri şey bu muydu yani? Ufak tefek bir kız.

Jungkook ayaklarına baktığında, tanıdık dövmeleri görünce derin bir nefes aldı. Kızın hafifçe sallanan narin omuzları ve çıkardığı iç çekme sesleri Jungkook'un içine huzursuzluk vermişti.

"A-ağlıyor musun?" dedi sesinin titremesine engel olamadan kıza bakarken.

Kız birden durdu. Hiçbir tepki vermiyordu. Kıpırdamıyordu bile. Donmuş gibiydi.

"O kaza... Senin ailenin başından mı geçti?" dedi bu sefer.

Kızın yüzünü deli gibi merak etse de göreceği şeyden korkacağını hissediyordu.

Kızın göğsü inip kaltığında derin bir nefes aldığını anladı. Kız aninden başını onun omzuna yaslayınca Jungkook irkildi.

"Annemi ve babamı en son o arabayken hatırlıyorum." dedi kız ifadesiz bir ses tonuyla.

Jungkook sol elini onun saçlarına dokunmak için uzattı fakat tereddütle geri çekti.

Kız iç çekti. "O günden sonra onları hiç görmedim. Her yerde aradım ama bulamadım. Eve de hiç gelmediler. Sonsuza dek gelmeyecekler mi Jeon?"

Jungkook hayretle ona baktı. Ailesinin öldüğünün farkında değil miydi?

Ve kendisinin.

Ama insanlar, hayaletlere dokunamazdı.

Fakat o kız, şua anda Jungkook'un omzuna yaslanıyordu.

Bu imkansızdı.

"S-sen.. Kimsin?" diye sordu birden. Çok sevgili arkadaşının (!) henüz adını bile bilmiyordu.

Kız, eliyle Jungkook'un göremediği yüzünü sildi. "Bana Ell diyebilirsin."

Jungkook bunun bir kısaltma olduğunu düşündü.

Merak ettiği çok fazla şey vardı.

Bu kız kimdi?

Bu halının önemi neydi?

Öldüğünün farkında değil miydi?

Yoksa ölmemiş miydi?

Gerçekten hâlâ ailesinin yanına gelebileceğine mi inanıyordu?

Eğer hayaletse, nasıl ona dokunabiliyordu?

Tüm bunları öğrenmek istese de, şu an düşündüğü şey bu kızı mutlu etmekti.

"Baksana Ell, biraz eğlenmeye ne dersin?" dedi Jungkook kolunu onun omzuna atarak.

Kız onun bu ani hareletiyle irkilmişti. Jungkook başını onun kafasına yasladı.

Delirmiş olmalıyım.

"Arkadaşlar birlikte eğlenirler, değil mi? Senden bir konuda yardım isteyeceğim." dedi kızın omzunu hafifçe sıkarak.

Ell hiçbir tepki veremiyordu. Jungkook'un hareketleri yüzünden kas katı kesilmişti.

Yıllardır kimse ona böyle dokunmamıştı.

Kimse onunla bu şekilde konuşmamıştı.

Ve kimse ona eğlenmekle ilgili şeyler söylememişti.

Söyleyemezlerdi de zaten.

Çünkü herkes ondan korkuyordu.

Kimse onu tanımaya çalışmamıştı.

Kimse ona kim olduğunu sormamıştı.

Ama Jungkook cesurdu. Göründüğünden daha cesurdu ve bu tavırları garip bir şekilde kızın hoşuna gidiyordu.

Karşısına ikinci kez çıkmaya cesaret eden ilk kişiydi. Ona kim olduğunu sorup arkadaş olmaya çalışan ilk kişiydi. Ve en önemlisi de, "hayalet! Uzak dur benden!" diye bağırıp kaçmayan tek kişiydi.

Eh, o insanları suçlayamazdı. Sonuçta hepsini o korkutmuştu. Ama neden ona hayalet dediklerini anlamıyordu.

O bir hayalet olduğunu düşünmüyordu.

"Yarın arkadaşlarım buraya gelecek." dedi Jungkook Ell'in parmaklarına gelen saçlarıyla oynayarak.

Fakat Jungkook'un başka arkadaşlara sahip olduğunu duymak kızın hoşuna gitmemişti.

"İçlerinden biri, aslında onu arkadaşın olarak görmüyorum. Mecburiyetten davet etmek zorunda kaldım. Ondan hiç hoşlanmıyorum. Sürekli benimle dalga geçip sinirlerimi bozuyor."

"Kim o?"

"Adı Elliot." dedi Jungkook kolunu yavaşça kızın omzundan çekerek. "Arkadaşlarımdan biri mutlaka ruh çağırma tarzı bir şey oynamak isteyecektir. Senden sadece Elliot'u korkutmanı istiyorum."

"Sende mi beni hayalet olarak görüyorsun?" dedi kız ciddi bir ses tonuyla. Jungkook onun kırıldığı hissini oldukça rahat algılayabiliyordu.

Ona doğru dönüp kızın yüzüne düşen saçlarını geriye ittirdi. Kız irkilirken başını sağa döndürdü fakat Jungkook çenesinden tutup başını kendine çevirdi. Gözleri buluştuğunda kız nefes almayı unuttuğunu fark etti.

Jungkook ona gülümsedi.

"Hayalet olmak için fazla güzelsin."

• The Carpet Π Jeon Jungkook •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin