"Gökyüzüme renk kat."
***
"Bu ne demek oluyor?" dedi Brandon Frank sinirle. Claire oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı. Yoongi çatık kaşlarıyla Brandon'u süzerken kolunu Claire'in omzuna koyup kendine çekti.
"Anlattığım gibi." dedi Edward ciddi ses tonuyla. "Ellis üst düzey bir astral seyahat yolcusu. İnanıp inanmamak sizin elinizde. O bize yaşadığını kanıtladı fakat siz ne hakla onu ölü olarak tanımlıyorsunuz?!"
Geniş salonu huzursuz bir sessizlik kapladı.
Brandon oturduğu koltuğun yan tarafını sıkarken gözlerini büyülttü.
"Bize bunu açıklamak zorundasınız. Kan bağı olarak akrabası olsanız bile ona ölü damgası vurmanız büyük bir suç." Edward tekrar konuştuğunda Brandon bakışlarını yere indirdi.
"Frank'lerin mal varlığını istiyorsun değil mi?" dedi Jungkook ifadesiz bakışıyla. "Ellis uyandığı zaman, mal varlığının nerede olduğunu öğrenecektin. Ellis'i ölü olarak göstermenin nedeni buydu. Çünkü öğrendikten sonra onu zaten öldürecektin."
Claire şok içinde ağzını kapattı.
Brandon kocaman olmuş gözleriyle ona bakıyordu. Edward bile şaşırmıştı ama böyle bir sonuç beklemiyor değildi. Cameron ve Heilin de büyümüş gözleriyle Jungkook'u izliyorlardı. Yoongi bile şaşırmıştı.
"Evde olduğum zamanlarda boş boş oturmuyordum. Bir sürü bağlantım vardı ve gerçekleri öğrenmem çok uzun sürmedi." Jungkook en sert bakışını Brandon'a gönderirken devam etti.
"Bağlantılarımın bulgularına göre, kardeşiniz Brad Frank ile oldukça kötü bir ilişkiniz varmış. Ailenizin evinden kavga ederek ayrılmışsınız. Gözün sürekli onun başarısındaymış. Hatta Avery Frank için kavga ettiğiniz bile olmuş. Tüm bu olanlardan sonra sessiz sedasız yurt dışına gittin. Sonunda pis işlerle para kazanmaya başlayıp, kendini sözde başarılı biri olarak göstermek için geri döndüğünde Brad ve Avery'nin evlendikleri ve çocukları olduğunu, ayrıca Brad'in çok daha başarılı ve zengin olduğunu gördüğünde buna katlanamadın.
Her şey için özür dileyerek ve pişmanmış gibi davranarak kardeşinle gizlice yakınlaştın, o da zaten seninle iyi bir ilişkisi olmasını istediğinden gerçeği fark edemedi. Asıl amacının farkına vardıktan sonraysa, seninle ilişkisini tamamen kesti ve seni yakınında tutmamak için çevresindeki her yere senin için giriş yasağı koydu. Ona ya da ailesine asla yaklaşamayacaktın.
Özellikle de evi, tüm mal varlığı oradaydı senin de bundan faydalanmak isteyeceğinizi biliyordu.
Elbette Brad Frank'in evinin gizli bir bölümünde büyük para edecek eşyalar sakladığı dedikodusunu sen de duydun. Orası güçlü ve kolay aşılamayacak bir ev olduğundan kimseye belli etmeden eve girmen imkansızdı. Eğer o eve bizzat girseydin, polisin ilk şüphe duyacağı kişi sen olurdunuz. İşini daha kolay hale getirmek için Brad Frank'den kurtulman gerekiyordu. Bu yüzden, Frank ailesine bir tuzak kurarak adamlarından birine arabasının frenlerini bozmasını söyledin. Yani Frank ailesi aslında tam olarak bir kazaya değil, cinayete kurban gitti. Böylece aradan birkaç yıl geçtikten sonra bu olaylar unutulunca eve birilerini yollayıp veya kendin giderek eşyaları çalacaktın. Ama gizli bölümün nerede olabileceğini bilebilecek olan tek kişi Ellis Frank'ti, bu nedenle yaşamasına izin verdin. Muhtemelen uyandıktan sonra onu kandıracak, sonra da öldürecektin."Jungkook gözlerini kıstı. "Siz kendi öz kardeşini ve ailesini hedef alacak kadar alçak bir herifsiniz, Bay Brandon."
Claire elini ağzından çekip öfkeli gözlerle Brandon'a baktı.
"Sen.. Ne pislik bir herifsin böyle?!"
Sıktığı koltuk yüzünden Brandon'un ellerindeki beyaz eklemler görülüyordu. Yüzü sinirden kızarmış, dudakları titriyordu. "B-bunların hepsi yalan! Kanıtın bile yok!"
Jungkook pis pis sırıttı. Artık bunu yapmak alışkanlık haline gelmişti. "Brad Frank'in size dava açtığı belgeler arkadaşımın ellerinde duruyor. Blöf yaptığımı düşünüyorsanız eğer, telefonumda bir kopyası var. İsterseniz okuyabilirim."
Brandon öfkeyle ayağa kalkıp işaret parmağını ona doğru uzattı. "Seni küçük velet! Ne cürretle evime gelip bu şekilde konuşabiliyorsun?! Güvenlik!"
"Bunu yapmanızı tavsiye etmem." dedi Jungkook telefonunu elinde sallarken. "Zaten az sonra etrafı sarmış olan polis ekipleri eve dalacaktır. Hiçbir kaçış yolunuz yok, şimdi izninizi almaya gerek duymadan Ellis'i alıyorum." Jungkook ayağa kalkıp merdivenlere yöneldiğinde Brandon arkasından koşmak üzereyken Cameron onu durdurdu ve yakasından tutarak sertçe geriye itti.
Tökezleyerek geriye giden Brandon'un korumaları anında yanına gelip onu tuttular. "Neler oluyor efendim?!"
"Lanet olsun!" Brandon haykırırken Jungkook Ellis'in odasına doktor ekiplerini çağırmıştı bile.
Ellis'in yatağı taşınırken polisler de eve girmişti.
"Brandon Frank, yurt dışında uyuşturucu kaçakçılığı, rehin alma, yaşayan bir insanı ölü gösterme ve dolaylı yoldan cinayet işleme suçundan tutuklusunuz."
"Hayır! Bunlar yalan! Hiçbiri gerçek değil! Bırakın beni!"
Brandon ona kelepçe takmaya çalışan polislere direnirken Jungkook ona son nir bakış atıp evden çıktı.
Diğerleri de peşinden gelirken Heilin ona yetişti ve, "Tüm bunları ne zaman planladın?" dedi hayretle.
"Detaycı ve planlı bir insanımdır. Bunları uzun süredir düşünüyordum."
"Hey hey," dedi Cameron diğer yandan gelip elini omzuna koyarak. "Dostum, tanrı aşkına sen az önce orada ne yaptın?" dedi hayretle sırıtarak.
Jungkook gülümsedi ve ambulansa kaldırılan Ellis'in peşinden bindi.
Artık kendini çok daha iyi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• The Carpet Π Jeon Jungkook •
Fanfiction[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Frank's House'a taşınır. İnsanların onu hayalet dedikodularıyla uyarmasına kulak asmaz, eve taşınmakta...