"O senin kalbini kırana dek, hayal kurmaya devam et."
***
"Hadi ama. " diyerek onu sırtından ittirdi Cameron. "Tek yapman gereken gidip, 'hey Heilin, senden hoşlanıyorum.' demek. O kadar da zor değil."
Jungkook ona doğru döndü ve gözlerini devirdi. "Bu o kadar basit değil. Hem ondan hoşlandığım konusunda o kadar da emin değilim." kollarını göğsünde çaprazladı ve etrafındaki kalabalığa baktı. "Müzik dersine geç kalacağız."
Cameron ona 'sen bir umutsuz vakasın' bakışını attıktan sonra yürümeye başladı.
Jungkook dolabına kitaplarını dizen Heilin'e son bir bakış atıp iç çekti ve Cameron'un peşinden sınıfa girdi.
Öğretmen müzik tarihinden giriş yapıp uzunca bir şeyler anlatmaya başlayınca Jungkook Cameron'a katılarak başını sıranın üzerine koydu ve uykuya daldı.
Gözlerini açtığında yatağındaydı. Başındaki tuhaf sızlamayla yüzünü buruşturdu. Ne ara okul bitti de eve döndü hatırlamıyordu bile. Yataktan kalkıp su içmek için mutfağa indi.
Suyunu içerken, evin alt katından peş peşe 3 kez gelen 'pat' sesi, Jungkook'un gözlerini ahşap dolaba doğru yöneltmesine sebep olmuştu.
O günden beri hiç ev arkadaşı'nı ziyaret etmemişti. Ayakları onun emrine uymadan dolaba doğru yöneldi.
Bunu istemiyordu, ama sanki bir şey bedenini ele geçirmişti ve ona engel olamıyordu.
Dolabı ittirdi ve kapıyı açtı. Dipsiz karanlığa inen merdivenleri tek tek indi.
Neden bunu yapıyorum? Durmalıyım.
Ama duramıyordu. Duvarları üzerine gelip onu ezecekmiş gibi görünen kordidordan geçti ve o odanın önünde durdu.
Gözleri halıyla buluştuğu anda zihninde ona ait olmayan görüntüler belirdi.
Susmak bilmeyen siren sesleri.
Koşuşturan sağlık görevlileri ve polisler.
Enkaza dönmüş bir arabanın etrafında dolanan itfaiyeciler.
Kanlar içinde ambulansa kaldırılan küçük bir kız.
Arabanın camından sarkan siyah beyaz desenli bir halı."Jungkook Jeon!"
Jungkook irkilerek başını kaldırdığında gözlerine inanamadı. Kalbi hâlâ hızla çarpıyordu.
Hala sınıftayım."Seni dersime uyuman için almadım!" diye söylendi müzik öğretmeni Bay Newman. "Bu seni üçüncü uyarışımdı. Okul çıkışı kütüphane raflarını düzenlerken bu konuda düşünürsün umarım!"
Jungkook derin bir nefes aldı ve göz devirerek geriye yaslandı. Bir ceza almadığı eksikti, o da olmuştu.
Çoktan uyanmış olan Cameron'a neden beni uyarmadın? Dercesine bakarken Cameron ona yaklaşıp fısıldayarak, "Üzgünüm dostum, mışıl mışıl uyuyordun bu yüzden uyandırmak istemedim. Hocanın seni fark ettiğini görmemiştim." dedi. Jungkook başını sallayarak önüne döndü.Çıkış zili çaldığında, Jungkook istemeye istemeye adımlarını kütüphaneye yönlendirdi.
İçeri girdikten sonra geniş kütüphanede gözlerini gezdirdi. Kütüphane görevlisi Bay Roger'a başıyla selam verdikten sonra sırt çantasını sandalyelerden birine bıraktı ve gözleri birbirine karışmış kitap yığınına kaydı. İsyan edercesine oflarken Bay Roger kıkırdadı ve oturduğu bilgisayarın kenarından Jungkook'a bakıp, "Sana yardım etmek isterdim evlat, ama benimde bu belgelerle işim başımdan aşkın." dedi ve eliyle masanın üstünde birikmiş bir ton kağıdın üzerine vurdu.
Jungkook gülümseyip başını salladı ve dönüp işe koyuldu.
Kitapları raflarına göre ayırıp dizerken, aralarında gördüğü bir tanesi dikkatini çekmişti.
'Hayaletler.'
Jungkook istemsizce kaşlarını çattı ve kitabı eline aldı. Koyu mavi kapaklı kitabı açıp ilk sayfaya baktı.
"Hayalet, ölüm sonrası insanların ruhlarının görüntüsü şeklinde yorumlanmaktadır. Ölüm sonrası tüm inançlarda, ruhların başka bir alanda yaşadığına inanılır. Bazı inançlarda ise ruhun dünyamızı sık sık ziyaret edebildiği düşünülmektedir. Ölümden sonraki yaşam ile ilgili pek bir şey bilmiyoruz, ama ölümden sonra yaşama inanan pek çok insan vardır."
Jungkook başını yana doğru eğerek düşünmeye başladı. O günden beri 'hayalet diye bir şey yoktur.' teorisinden emin değildi.
Ama yine de bu ona mantıklı gelmiyordu. Başka bir açıklaması olmalı.
Jungkook sayfaları biraz daha karıştırdı ve başka bir kısmı okudu.
"Ayrılan ruh, dünya ve gerçekliğe çok bağlı ise dünyada sıkışıp kalmaktadır. Bu nedenle eksik kalan işler yapılmalı ve ruh öteki aleme gitmeye ikna edilmelidir. Ayrıca ruh bize kendini hissettirir, fakat bu bazı özel insanlar tarafından iletişime geçilerek anlaşılır. Görüntüsel olarak veya farklı sesler ile kendini duyurmaya çalışan ruhlar vardır."
Jungkook, kendisinin özel olduğunu düşünmüyordu. Ondan önceki insanlar da o kızla karşılaşmış ve varlığının farkında olmalılardı. Aksi taktirde korkup kaçmaları için başka bir neden yoktu.
O kızın, burada halletmesi gereken bir iş mi var? Diye düşündü. Kızın tek istediği halısını korumaktı. Halısına zarar gelmesi durumunda neler yapacağını kimse bilemezdi. Belki halısını güvenle emanet edebileceği birini bulursa, buradan gider.
Eğer 'hayalet' diye bir şey varsa, belki de bu fikir doğruydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• The Carpet Π Jeon Jungkook •
Fanfiction[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Frank's House'a taşınır. İnsanların onu hayalet dedikodularıyla uyarmasına kulak asmaz, eve taşınmakta...