"Karanlığındaki ışık olmak istiyorum."
***
"Hey, Kook."
Jungkook irkildi ve oturduğu banktan sağ tarafında duran Heilin'e baktı.
"Oh? Burada mıydın Heilin?"
"Neden bu kadar düşüncelisin?" dedi Heilin yanına otururken.
Bu bank, artık onların favori alanı olmuştu. Üniversitenin ilk yılının kutlamasının yaşandığı geceden şu ana dek pek çok şey bu bankta oturulup konuşulmuştu, bazen kötü anılar taşısa da, burası onlar için özeldi.
Jungkook onlanları anlatırken Cameron da yanlarına geldi.
"Huh? Burada olduğunu bilseydim senin için de içecek alırdım Hei." dedi elindeki gazozlardan birini Jungkook'a uzatarak.
Heilin gülümsedi. "Sorun değil."
Jungkook onun kızarışını izlerken gülümsemeden edemedi. Cameron ikisinin arasına oturup gazozunu yudumladı. "Ee, şimdi ne yapacağız?"
"Hey dur bir dakika, ben daha her şeyi öğrenmedim. Şirkete gittikten sonra ne oldu?" dedi Heilin Cameron yüzünden göremediği Jungkook'u görmek için öne doğru eğilerek.
Jungkook olayın geri kalanını da anlatıp bitirince, Heilin başını salladı. "Öyleyse geriye şu Brandon denen adamı bulmak kaldı."
"California'da bir sürü Brandon Frank olmalı." dedi Cameron iç geçirerek tek kolunu banka yaslarken.
"Brandon o kadar fazla kullanılan bir isim değil, ayrıca Brad Frank'in kardeşi o, bir şekilde buluruz." dedi Jungkook yoldan geçen arabaları izlerken.
"Peki zeki çocuk, nereden başlayacağız?"
***
"Brandon mı dedin?" Ellis hafifçe kaşlarını çattı. "Babamın bazen anneme Brandon adında birinden bahsettiğini duyardım.. Ama iyi anlaşamadığı bir iş arkadaşı falan olduğunu düşünürdüm."
"İyi anlaşamadığı mı?" dedi Jungkook oturduğu yatağında boylu boyunca uzanarak. "Yani, bu araları kötüydü demek mi oluyor?"
"Sanırım öyle. Çünkü hakkında sürekli yanlış şeyler yaptığını falan söylüyordu." dedi Ellis omuz silkerek.
Jungkook tavana bakarken başını salladı.
"Ee, okulun ilk günü nasıldı?" dedi Ell onun yüzünü incelerken.
"Sıkıcı ve yorucu." dedi Jungkook gözlerini kapatıp yan yatarak.
Bir süre sessizlik oldu.
"Jungkook."
Jungkook gözlerini açıp dalgınca yere bakan kıza baktı. Jeon demediğine göre kötü bir şeyden bahsedecek.
Sırf bu yüzden Jungkook kızın ağzından kendi adını duymayı sevmiyordu.
"Diyelim ki gerçek bedenimi buldun, bunca yıldır uyanamayan bedeni nasıl uyandıracaksın?"
Jungkook yanaklarını ısırdı ve gözlerini kıstı.
"Bunu seni bulduğumuz zaman düşüneceğim. İtiraf etmek gerekirse şu anda ne yapabileceğimi ben de bilmiyorum."
Kız gülümsedi. Onun böyle açık sözlü oluşunu seviyordu.
"Peki..Öyleyse bir anlaşma yapalım, ne dersin?" dedi Jungkook'un yanına uzanıp gözlerine bakarak.
Jungkook kızın gözlerinde kaybolurken kabul edercesine başını salladı. Öyle büyüleyici gözleri vardı ki ne isterse istesin kendisine yaptırabilirmiş gibi hissediyordu.
"Uyandığım zaman gördüğüm ilk yüz sen olacaksın."
Jungkook kaşlarını kaldırdı.
"Ve bu arada, gelirken halımı da getir." dedi Ell alayla gülümseyerek.
Jungkook kıkırdadı. "Pekala, öyleyse ben de ortaya bir anlaşma atıyorum."
Kız merakla ona baktı.
Jungkook gözlerini kapattı. "Uyandığın zaman, beni gördüğünde.."
Jungkook'un ağır ağır konuşması sinir bozucuydu. Ellis gözlerini kısarak ona baktı. "Gördüğümde?"
Jungkook gülümsedi ve devam etti.
"Beni öpeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• The Carpet Π Jeon Jungkook •
Fanfiction[04.04.2017 Gizem/Gerilim #3] Üniversiteyi yurt dışında okumak için Kore'den ayrılıp California'ya gelen Jeon Jungkook, kimsenin dilinden düşmeyen Frank's House'a taşınır. İnsanların onu hayalet dedikodularıyla uyarmasına kulak asmaz, eve taşınmakta...