12. 'Biliyorum'

220 24 39
                                    


Multi: Nefes'in giyindikleri

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu 'Kaçın Kurası'

Nefes'ten...

"Tamam anne. İyiyim dedim ya. Hayır ağrım falan yok. Anne olsa neden söylemeyeyim sana. Hayır sorun yokmuş. Tamam anne. Tamam. Tamam. Görüşürüz. Tamam."

En sonunda zar zor kapatabildiğim telefonla kendimi savaş gazisi moduna alıp, bitik bir şekilde yastığa gömüldüm. Bu halime kıkırdayan arkadaşlarıma göz devirip yattığım yere daha da yayıldım.

Bugün uyanalı tam 2 gün oluyordu. Annem de yanımda olmadığından saat başı arayıp nasıl olduğumu soruyordu. Zaten onu yanımdan kibar yollarla kovduğumdan beri agresifti. Günlerdir başımda beklemekten annemle babamın işlerinin biriktiğinin farkındaydım. Zaten yanımda kalmaları da bir şeyi değiştirmediğinden göndermiştim onları.

Akrabalar ve komşular yanıma gelip giderken bizimkilerde hiç yanımdan ayrılmıyorlardı. Onlarında baya yorgun oldukları ortadaydı. Günlerdir hastane köşelerinden çıkamamışlardı. Özellikle Uzay'ı ilk gördüğümde korktuğum büyük bir gerçekti. Çünkü resmen çökmüştü. Alya'nın dediğine göre o kendini toparlamış haliymiş (!) Bu durumda olmamdan kendini sorumlu tuttuğunu anlamıştım. Hatta en başından. Yoksa bu kadar kötü olması normal değildi.

Yatakta tekrar dikelip, bizimkileri tek tek inceledim. Ali'nin yorgunluktan ve ağlamaktan kızarmış olan mavi gözleriyle, Güneş'in morarmaya yüz tutmuş göz altlarıyla, Alya'nın çökmüş yüzüyle, Berk'in dik duramayan kafasıyla, Ufuk'un uykusuz haliyle karşılaştım. Uzay'ı söylemeye zaten gerek yoktu. Çünkü o bunların hepsinin toplanmış haliydi.

Derin bir nefes aldım. Herkesin bakışı bana dönerken iki elimi birbirine vurdum. Böylece hepsi daha net bir şekilde bana dikkatini vermişti. Yastığımı düzeltmeye çalışıp yatakta oturur vaziyete gelmeyi amaçlarken, Uzay yanıma gelip, "Doktor yat dedikçe kız inadına oturuyor arkadaş." diye homurdanarak yastığı istediğim gibi düzeltti. Onu umursamayıp hala üzerimde olan bakışlara döndüm. 

"Bana bakın şimdi. Herkesin ne kadar yorgun olduğu gayet net bir şekilde ortada. Şuan hepiniz evlerinize gidiyorsunuz ve güzel bir duş alıp dinleniyorsunuz. Gelmek isterseniz de sabah gelirsiniz." Konuşmam ilk güne göre düzeldiği için rahat bir şekilde kendimi ifade edebiliyordum.

Hepsi karşı çıkmaya çalışınca aralarında en aklı başında olan Ufuk'a döndü bakışlarım. Ne demeye çalıştığımı anlamış olacak ki konuşmaya başladı. "Nefes haklı burada durarak ona bir yardımınız dokunmayacak. Hepiniz zaten günlerdir kötüsünüz, eve gidip güzelce dinlenelim sabah geliriz. Hem Nefes de iyi zaten." 

Onlar karşı çıkamadan ben de konuşmaya başladım. "Doktor zaten gelmeyecek şuan. Yapacak bir şey yok yani."

Hepsine o reddedilmesi zor olan yavru kedi bakışlarımı atıp, tek tek tepkilerini ölçüyordum. Herkes onaylayan mırıltılar çıkarırken, sadece Uzay anlamsız bir ifadeyle -yada bu sizi umursamıyorum ifadesi de olabilir- bakıp omuz silkti. Bu tavrına göz devirip onu önemsemeden diğerlerine döndüm. Hepsi Ufuk sayesinde daha hızlı hareket ederek yanıma gelip kısa vedalaşmanın ardından çıkarlarken, Berk yanımda daha uzun kalıp saçlarımı öptü. 

"Bak iyi hissetmiyorsan kalabilirim. Sorun değil." Ben tam bir şey diyecekken oturduğu yerden kımıldamayan Uzay  atıldı. "Gerek yok Berk. Ben buradayım zaten. Bir şey olursa size haber veririm. Siz sadece Hatice teyzeleri oyalayın yeter. Gelmelerine gerek yok bu gece." 

Berk başını onaylar anlamda salladı. "Peki tamam." Kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıyı açıp tam çıkacakken bana dönüp göz kırptı. "Gelirken sana damak getireceğim." Sevinçle ellerimi çırpttım. Gözlerimin bile parladığına emindim şuan. Berk sırıtıp kapıyı kapattı.

Uzaydaki NefesimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin