20. 'İyi ki doğdun'

151 25 18
                                    


Multi: Nefes

Bölüm şarkısı: 'Yalın-Sesinde Aşk Var'

Kısa süre sonra aşağı ulaşan dönme dolapla her ne kadar Uzay'dan ayrılmak istemesem de ayrıldım. Önce o kalkıp elini bana uzatınca onunda desteğiyle ayağa kalktım. Elini elimden çekmeyerek oradan uzaklaştığımızda bankların birine ulaşıp beni oturttu.

"Sen burada otur. Kafanı yerden kaldırma. Etrafına bakma. Utandığın zaman ki gibi ayakkabılarınla bakışabilirsin. Her neyse ben 5 dakikaya geliyorum. Ve geldiğimde kafanı yere eğik bir şekilde görmezsem, herkesin önünde, 'Nefes burada olmaz. Seni bu kadar çocuğun önünde öpmeye terbiyem müsaade etmez.' Diye bağırırım. Tabi sadece bağırmakla kalır mıyım bilmiyorum."

Onu dinlerken gözlerim şaşkınlıkla koskocaman açılınca bir şey diyemeyerek, gidişini izledim. Heyecanlı sesiyle söylediği sözler beynimde yankılanırken, hızlıca kafamı yere eğdim. Dediklerini yapar mıydı? Hem de nasıl! Ama asıl soru şuydu ki neden böyle bir şey istemişti? Hem nereye gitti ki o?

Kafamın içindeki sorularla ayakkabımı incelerken kendi kendime homurdanıyordum. "Ayakkabımla o kadar çok bakıştım ki birazdan biri gelip, 'Hadi siz bir çay için!' Derse şaşırmam. Ben bunu aldığım zaman bile bu kadar incelemedim. Hem bunun şeritleri ne zamandan beri bordo. Ben neden yeni fark ediyorum? Off. Ben ne diyorum. Çıldıracağım!"

Ben bu şekilde homurdanırken, Uzay'ın kokusu burnuma ulaşınca kafamı hızlıca ayakkabılarımdan kaldırıp etrafıma bakındım.

"Ben sana kafanı kaldırma demedim mi?" Uzay'ın sorgulayıcı sesi arkamdan kulaklarıma dolunca gözlerimi devirdim.

"Senin geldiğini anladığım için kaldırdım kafamı Uzay. Hem nereye gittin sen? Ve ben neden kafamı yere eğiyorum? Ne alaka?"

"Nereden anladın benim geldiğimi?" Sorularımı boş verip bunu sormasıyla o an ki sinirle ayağa kalkarken boş bulunup, "Kokundan." Dedim. Kaşları böyle bir şey beklemediğini açıkça vurgulayarak havaya kalktı. Utançla dudaklarımı canımı acıtırcasına dişleyip, gözlerimi ayakkabılarıma çevirdim. O şeritler bordo değil miydi ya? Ne ara siyah oldu?

Kendi kendime saçmalarken Uzay kolumdan tutup yürümeye başlayınca kafamı ayakkabılarımdan ayırıp, Uzay'a döndüm. "Nereye?" Beni hiç takmayarak arabaya ulaştığımızda elimden ayıcığı alıp, arkaya yerleştirdi ve kendisi de sürücü koltuğuna yerleşti. Bir an boş boş bakındıktan sonra Uzay'ın kornaya basmasıyla sıçrayarak kendime geldikten sonra hızlıca ön koltuğa yerleştim.

Ben biner binmez, "Kemer." Dedi. Tek kelimeyle anlatmaya çalıştığı şeyi yapıp emniyet kemerimi taktım.

"Kelime israfı yapmaktan bu kadar kaçındığını TDK görse sana Türkçe konuşma yasağı getirirler." Homurdanmamı sanki hiç duymuyormuş gibi takmayarak arabayı hareket ettirdi.

"Pizza?" Yine tek kelimelik sorusuna göz devirip, "Artık eve gitmeliyim. Annemler gelmek üzeredirler." Dedim.

Bir yandan da telefonumu çıkarıp arama veya mesaj olup olmadığına bakıyordum. Hiçbir şey olmadığını görünce kaşlarımı çatıp, "Bugün evrenden silindim de haberim mi yok acaba?" Diye mırıldandım. Uzay bunu duymuş olacak ki gülüp, "Birlikte silindik o zaman?" Dedi. Biraz düşünüp, başımı onaylar anlamda salladım. "Haklısın. Bizi birlikte sildiler sanırım."

Uzaydaki NefesimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin