Multi: 'Nefes ve Uzay' (temsili)
Bölüm şarkısı: 'Güliz Ayla- Gelsin Öpsün Kalbimi'
Hayatımın en huzurlu uykusunu geçirdiğim Uzay'ın göğsünden onu uyandırmamaya dikkat ederek kalktım. Halen tam anlamıyla kendini toparlayamamıştı. Kendini hemen toparlayıp benimle uğraşmasını istiyordum. Ona hastalık ve halsizlik yakışmıyordu.
Uzun uzun yüzünü inceledim. Kendisi uyanıkken bunu rahat rahat yapamazdım. Kesinlikle beni utandıracak bir şeyler söylerdi bana. Aslında bundan bile şikayetçi değildim. Ben ondan gelecek hiçbir şeyden şikayetçi değildim ki!
Usulca yataktan kalkıp, kararmaya yüz tutmuş olan dışarıya baktım. Aklıma kimseyi aramadığım geldi. Ne Ufuk'a ne anneme Uzay'ı bulduğumu söylememiştim.
Köşede duran çantamı ses çıkarmamaya özen göstererek alve odadan çıktım. Geniş oturma odasına gelene kadar çantamdan bulduğum telefonla annemi aramaya başlamıştım.
"Nefes!" Sesi sinirli değildi ama yine de korkmamı gerektirecek düzeydeydi.
"En sevdiğim annem!"
"Kız yine yalakalık yapacağım diye saçmalamaya başladın sen. Bu kadar uzun süredir gelmediğine göre Uzay'ı buldun?" Sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım.
"Evet. Ufuk'un bahsettiği evdeymiş." Dedim. Sonra sesim git gide kısıldı. "Anne?"
"Efendim kızım?" Dedi sesimdeki değişimi anlamış gibi.
"Uzay çok yara almış anne. Bulduğumda ne halde olduğunu görseydin bunda benimde payım olduğundan bana bir hafta boyunca yeşil fasulye yedirirdin." Cidden bunu hak etmiştim. Uzay yaralarını uzun zamandır saklamayı öğrenmiş birisiyken ben gelip üstüne yeni yaralar açmıştım. O da yetmezmiş gibi eski yaralarını da kanatmıştım. Gözlerim doldu istemsizce.
"Yeşil fasulyeyi sana bu kadar saattir bizi merakta bıraktığın için yedirebilirim ama Uzay yüzünden yedirebileceğimi sanmıyorum. Uzay buna müsaade etmez." Alaycı tonla konuşması güldürmüştü beni de. Gözlerimde biriken yaşlar usul usul akmaya başlamıştı. Hem gülüp hem ağlıyordum resmen.
"Bence o da hak ettiğimi düşünüyor olabilir." Derin bir nefes aldım. Ellerimle göz yaşlarımı sildim. "Neyse hatun, benim Ufuk'u arayıp haber vermem lazım. Merak etmiştir." Dışarıya bakıp, "Sanırım bugün içinde dönemeyeceğiz." Dedim.
Annem de sanki bunu bekliyormuş gibi, "Haah!" Diye bir ses çıkardı. "Bende ne zaman bu konuya geleceksin diye bekliyordum. Sadece bir seferlik buna müsaade ediyorum Nefes." Dedi uyarır nitelikte.
"Merak etme hatun. Seni seviyorum. Görüşürüz" diyerek telefonu kapattım.
Ufuk'la uzun uzun konuşmayı beynim kaldıramayacağından bir mesaj atıp, Uzay'ın yanında olduğumu, bugün burada kalacağımızı ve yarın döneceğimizi ilettim.
Uzay'a sormadan yarın döneceğimizi söylemem ne kadar doğruydu bilmiyordum ama benimle dönmesi için elimden ne gelirse yapacaktım. Kesinlikle burada daha fazla tek başına kalmasına müsaade edemezdim.
Hava karardıkça daha da soğuyan hava yüzünden Uzay'ın odasına geri dönüp onun dolabından hırka çıkardım. Aynı kendisi gibi korkuyordum şuan ve bu his harika bir şeydi. Kendi kendime sırıtırken acıktığımı hissedip Uzay'ı uyandırmaya karar verdim. Ben acıktıysam o da acıkmıştır herhalde.
Yanına yaklaşıp, elimi alnına değdirdim. Çok şükür ki vücut ısısı normale dönmüştü. "Uzay." Diye mırıldandım. Hafifçe saçlarını okşarken kıpırdanmaya başlamıştı. "Uzay hadi kalk, açım." Sesim biraz öncekine göre daha yüksek çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaydaki Nefesim
Teen Fiction*** "İçinde bir yerlerde daha hiç büyümemiş kalbi kırık bir çocuk olduğunu biliyorum." Sarılışımızın el verdiği kadarıyla başını olumsuz anlamda salladı. "Benim içimdeki çocuğu daha büyümesine izin vermeden öldürdüler." *** Hayatımın çoğu monotonla...