17. 'Afrodit'

269 22 26
                                    


Multi: Nefes ve Uzay

Bölüm şarkısı: Aydilge- Yangın Var







'Biyoloji Mağdurları Whatsapp Grubu'

Damakdaşım: 'Zavallı beyin nöronlarım halay çekiyordu...'

Best Bozuntusu: 'Geberme yolunda istikrarla ilerlemekteyim.'

Güneş Sistemi: 'Ahh ahh! Evde boş boş oturmaktan bir sıkıldım varya. Ama limon değilim. XD kıs kıs kıs :D

Oksijen İsrafı Kuzen: 'Biri şu kızı gruptan atsın.'

Damakdaşım: 'Güneş? Akşam ne yemek yedin?'

Best Bozuntusu: Güneş! Allah seni alsın.'

Güneş Sistemi: 'Makarna yedim de ne alaka? Yoksa biyoloji kafa mı yaptı sende? :D'

Damakdaşım: 'Neyse. Zaten ne yersen ye bok sıçacaksın. (Biyoloji çalışmanın faydaları. ;) )

Oksijen İsrafı Kuzen: 'Bunu yeni anladıysan halay çeken bir beyin nöronun bile olmadığına iddaya girebilirim.'

Damakdaşım: 'Bor boyon noronon olmodogono oddoyo gorobolorom!'

Oksijen İsrafı Kuzen: 'Ulan sana MR çekmeye kalksalar, arar azıcık beyin kalıntısı bulamazlar hala gelmiş bana burada laga luga yapıyorsun.'

Damakdaşım: 'Hııı. Çok biliyon sen!"

Uzay Boşluğu: 'Kesin lan sesinizi!'

En sonunda Uzay'ın büyük olasılıkla dayanamayarak attığı mesajla susmuşlardı.

Saatlerdir Güneş'in dalga içerikli mesajları, Ali'nin yakınmaları, Berk'in ve Alya'nın da ona cevap vermesiyle 200 aşkın mesaj yağmuruna tutulmuştuk. Ben ve Uzay sessiz kalırken, Uzay ilk kez konuşup, konuşmalarını noktalamıştı.

Eve geleli iki saat oluyordu neredeyse. Annemle babam daha işte olduğundan evde özgürlüğümü ilan etmiş defter ve kitaplarımla sıkıldıkça ve söylendikçe konum değiştirip, oda oda geziyordum.

Geldiğimden beri her şey normal gibiydi! Tabi ben hariç! Resmen kafayı biyoloji sayesinde en sonunda yemiş saatlerdir, lise hayatım boyunca suratına bakmadığım biyolojiyle hummalı bir savaş içerisindeydim.

Hatta bir ara kendimi o kadar çok kaptırmışım ki, kendimden geçip annemi aramıştım. Buraya kadar her şey çok normal görünse de resmen kadına, 'Beni neden sayısalcı doğurmadın?!' Diye atar yapmıştım. Annem iyi olmadığımı anlayıp, bir deliye nasıl yaklaşılıyorsa aynen o şekilde sakin sakin konuşup, telefonu kapatmış olsa da ben hala kendimi tutamayarak söylenmeye devam ediyordum.

Bu söylenmelerim her midemde fillerin tepişmesine sebep olacak soru karşıma çıktığında daha da artıyordu. Bende kendime gelebilmek için ayaklanıp yer değiştiriyordum. Böylece tüm evi batırmış bulunmaktaydım!

Marketten aldığım çikolata ve sütlerin dibini çoktan görmüş, annem bir günde bu kadar yediğimi görüp dellenmesin diye hepsini bir poşette toplayıp, balkondan aşağı fırlatmıştım. Ama aşağıyı kontrol etmeden attığım için, bu dikkatsizlik bana ana avrat düz sayan bir teyze olarak misliyle geri dönmüştü. Kadın yaşından başından utanmadan alt tarafı, bir kaç paket sütün ve çok çok az çikolata kabının bulunduğu poşetçik ona çarptı diye abartıp, sanki kendisine molotof fırlatılmışçasına yaygarayı kopartmıştı. Bende hızlıca içeriye geçip, tüm perdeleri çekip, olası bir düşman saldırısına karşı tetikte beklemiştim. Aşağıdan gelen zar zor duyduğum seslere göre kadın, çok çok sinirlenmişti. Hayır yani ne vardı ki bunda? Alt tarafı kafana çikolata ve çikolatalı süt kapları içeren bir poşet düşmüştü. Benim sayemde klişelikten kurtulmuştu. Saksı veya halı düşse daha mı iyiydi sanki?!

Uzaydaki NefesimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin