Multi: Baran
Bölüm şarkısı: 'Fatma Turgut- İlkbaharda Kıyamet'
Evimizin bulunduğu katta duran asansörün sesiyle hayal aleminden gerçeğe dönüp, ağır ağır çıktım oradan. Neredeyse kolumdan düşmek üzere olan çantamı düzeltip, zile bastım. İçeriden gelen ayak seslerinin yaklaşmasıyla birlikte kapıyı annemin açması bir oldu.
Annemin yüz ifadesinde hafif kızgınlık belirtileri varken, şirince sırıtıp, "Nasılsın anaların hası?" Diye sordum kıroca. Böyle söylememi her ne kadar iğrenç bulsa da onunda komik bulduğunu biliyordum.
Yüzünde neredeyse güldü gülecek ifade belirirken, fırsattan istifade hızlıca içeri dalıp, ayakkabımı çıkardım.
"Nerede kaldın bakayım sen?" Berk'in tam olarak ona ne söylediğini bilmediğimden büyük bir sarsıntıyla duraklamıştım. Eğer aklıma gelebilseydi, takside mesaj atıp sorardım. Ama hep Uzay'ın suçuydu. O kelimeyi aniden ve sebepsizce söylememiş olsa, yol boyu söylediği o kelimeyi düşünmek zorunda kalıp, Berk'e mesaj atmayı akıl edebilirdim.
Hala benden cevap bekleyen anneme döndüm. Cevap bulamayacağımı bildiğimden, ayaklarıma terlik geçirirken, kaşlarımı çatarak ona baktım. Ne demişler, eğer yenilgi kesinse üste çık! Tamam, tam olarak öyle olmasa da böyle bir şeydi.
"Asıl sen söyle, Hatice Sultan. Hani bir daha fasulye yapmayacaktın? Söz vermiştin? Ya geçen hafta komşulara dağıtmadık mı biz hepsini hayrına? Hayır yani hayrına diye kendine de aldıysan bir tane sayılmaz, anacığım. Bu konuya açıklık getirelim ön-"
Ben daha devamını getiremeden annem ayağındaki terliği çıkarma yolunda kararlı ve istikrarlı bir şekilde ilerlerken, sobelenmenin ve evin koridorunda daha kapı eşiğinde, şehit ya da en iyi ihtimal gazi olma ihtimalime karşı çenemi kapatıp, annemden daha kararlı ve hızlı şekilde odama doğru, "Allahu Ekber!" nidasıyla Allah ne verdiyse yağdırmaya başladım. Benim bile normal şartlarda olsa kahkaha atacağım bu halim annemin de kararlı halini tozla buz etmiş, üstüme doğru yol alan terlik yarı yolda kalmıştı.
Odama yetişip, kapıyı açtığım sırada, içeriden gelen babamın kahkahasıyla beni onun kurtarabileceğine inanıp, çantamı rastgele fırlattım. Neredeyse uçarak kat ettiğim koridoru yavaş ve her yerden annemin ve terliğinin çıkma ihtimaline karşı temkinli bir şekilde ilerlemeye başladım. Kendimi aşırı derecede kaptırmış ilerlerken, bir anda arkamdan dürtülmemle yerimden sıçradım.
"Tövbe yarabbim, çok tövbe." Diyerek, baş parmağımla damağımı kaldırıp, ağır ağır arkamı döndüm. Babamın gülmekten dolayı kızaran yüzüyle karşılaşınca istemsizce korkan bedenim rahatladı.
"Baba ya sen miydin?" Diye söylenirken babam hala halime gülüyordu.
"Bu yaşına kadar geldin, neredeyse reşit olacaksın ama hala ilkokul bebeleri gibi annenin terliğinden kaçıyorsun, Nefes." Diye halimle dalga geçerken ben işin komikliğiyle gülmeye başladım.
"Resmen iki dakikada terlik korkusuyla imana geldim." Dedim az önce ki kaçışımdaki nidaları hatırlayarak.
Babam halime gülüp, "Söyleme annene ama annen bugün seni arkadaşlarının kurtaracağını bildiğinden bu yemeği yaptı. Zaten buzlukta son kalmış. Sanırım komşulara dağıtırken gözden kaçmış." Diye açıklamada bulundu.
Yerimde kıkırdarken, babamın yanağına öpücük kondurdum. "Neyse etraf temiz göründüğüne göre ben odama gidiyorum. Her an terlik yeme korkusuyla yaşayamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaydaki Nefesim
Novela Juvenil*** "İçinde bir yerlerde daha hiç büyümemiş kalbi kırık bir çocuk olduğunu biliyorum." Sarılışımızın el verdiği kadarıyla başını olumsuz anlamda salladı. "Benim içimdeki çocuğu daha büyümesine izin vermeden öldürdüler." *** Hayatımın çoğu monotonla...