15. 'Sorgulamadan bir gün'

191 24 24
                                    

Multi: Uzay

Bölüm şarkısı: Çisil Egeli 'Bırak Acıları Ardında'

Uzay'ın sözleri üzerine tek yorum bile yapamadım. Bende resmen bomba etkisi yaratmıştı. Dilim işlev görmüyordu sanki. Ellerim anlık saçlarında donup kalsa da hemen toparlayıp usul usul saçlarını okşamaya devam ettim.

Geleceği de dahil olmak üzere tüm hayatı karmakarışıktı sanki. Ve o bunu kaldıramıyormuşçasına omuzlarını düşürmüş, yüzünü omzumdaki saçlarımdan kaldırmadan kesik kesik nefesler alıyordu. Ağlıyordu belki de.

Ona nedenleri sormak yerine her zaman ona destek olacak şeye yani sessizce yanında olmaya devam ettim. Saçlarıyla oynayıp onu rahatlatmaya çalıştım. Pek yeterli olmasa da eskisine göre kasmıyordu kendini.

Orada o şekilde ne kadar durduk bilmiyorum. Anı bozmamak adına hiçbir şekilde hareket etmedim. En sonunda Uzay yavaşça kıpırdanınca bende aynı yavaşlıkta saçlarındaki elimi uzaklaştırdım bedeninden. Bedenini usul usul bedenimden ayırırken sanki özellikle yüzüme bakmamaya çalışıyordu. Sanırım sorgulayacağımı düşünüyordu. Her ne kadar merak etsem de tek soru bile sormayacaktım. Sarhoş olduğu gece de dediği gibi belki bir gün anlatırdı.

Uzay sandalyesinde eski yerine dönerken kafasını yere eğmiş içli içli nefes alıp veriyordu. Onun bu haline daha fazla dayanamayarak gözlerimi kaçırıp, yapmacık bir sinirle kaşlarımı çatıp, "Hadi ama ya! Buz gibi oldu yemek! O kadar da uğraştım." Dedim. Bu söylediklerime karşı Uzay kafasını yerden kaldırıp bana buruk bir şekilde gülümsedi. Gözlerindeki kızarıklığa inat yüzü her ne kadar buruk bir şekilde olsa da gülüyordu.

Bana bakmaya devam edince kaşlarımla önünü işaret ettim. "O tabak bitmeden bu sofradan kalkamazsın!" Dedim bir anne edasıyla. Her ne kadar bunu daha önce yaşamış olduğunu umut etsem de içimden bir ses hiç yaşamadığını söylüyordu.

Benim emrime karşı gelmek yerine önündeki çatalı eline alıp yemeğine döndü. Hala üzerindeki huzursuzluğu atmış olmasa da ilk duruma göre daha iyiydi.

Yemek benim ve onun sessizliğiyle biterken Uzay bana teşekkür edip tezgaha doğru gitti.

"Ne oldu? Bir şey mi lazım?" Diye merakla sorduğum soruya sırıtarak cevap verdi. "Bu yemeği benim için yaptığına göre sadece ben yemeliyim. O yüzden bunu saklayacağım ki Ufuk veya Ali yiyemesin." Diyerek tencereyi alıp mutfak dolabını açıp servis tabaklarının arkasına yerleştirdi. O haline kahkaha atarken o da bana sırıtıyordu.

Sofradaki huzursuzluğa inat neşeyle topladığımız sofradan sonra, aklıma gelen fikirle Uzay'a dönüp, "Bugün herhangi bir işin var mı?" Diye sordum. Omuz silkip, "Evde oturmaktan başka yapacak bir şeyim yok gibi görünüyor." Dedi.

Yüzümde bir gülümseme oluşurken, "Hadi gidiyoruz." Dedim.

Kaşlarını havaya kaldırdı merakla. "Nereye?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp, "Sorgulamak yok bugün. Hem de hiçbir şeyi! Sadece eğleneceğiz!" Diye şakıdım.

Bu halime gülüp, "Peki öyle olsun bakalım." Dedi.

Mutfaktan çıktıktan sonra yemek masasına baktığımda bardakların ve tabakların hala durduğunu görüp omuz silktim. Toplayacak değildim.

"İnsan bir gidiyoruz diye haber verir."

Elindeki telefona sırıtarak bakan Uzay kafasını kaldırıp bana baktı. "Sahildelermiş. Ali mesaj atmış."

Kaşlarımı çattım. "Peki bize seslenme zahmetine neden girmemişler?" Uzay'ın sırıtışı daha da genişlerken, "Bizi rahatsız etmek istememişler." Dedi.

Uzaydaki NefesimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin