Multimedia: İnciBölüm şarkısı: 'Kolpa- Ne Sevmeyi Bildik Ne Sevilmeyi'
"Evet gençler bugün yeni bir seneye başlıyorsunuz." Arkadan gelen alay içerikli ıslık tezahüratlarıyla, Berk'in, "Ciddi misin? Bizde bitiriyoruz sanmıştık." Diye homurdanması bir olmuştu. Yani haksız da sayılmazdı. Adamlar her sene aynı yazıyı tekrar tekrar okumaktan hiç bıkmıyorlardı. Her okuldaki müdürler aynılarını okuduklarından, artık bizler bile ezberlemiştik.
"Bak şimdi dinle ne diyecek," diyen Ali'yle elimi başıma paralel biçimde şapka görevinin görmesi adına koyarak ona döndüm. "Gençler, " Diye kalınlaştırdığı sesiyle Müdür bey amcayla aynı anda konuşmuştu. "Farkındaysanız 'gençler' diyorum. Kendi kelime hazinemden artık, 'çocuklar'ı kaldırdım. Çünkü sizler artık gençsiniz!" Diyen müdürle aynı anda konuşmaya devam eden Ali'yi Uzay'ın, "Abi benim burada ne işim var ya?" Diye homurdanması kesti.
Gözlerimi devirdim. "Hani sende bir öğrencisin ve bizimle yaşıtsın falan? Olması gereken şeyler ya bunlar Uzay'cım. Başına güneş mi geçti senin?" Uzay bana dönerken, Ali yan sınıftakilerle sıra olan Güneş'i gösterip, "Yoo kanki, Güneş orada." Diye espri yapmaya çalıştı. Ama sadece çalıştı.
Uzay Ali'yi umursamadan bana döndü, "Ben sizden büyüğüm bir kere Minnie." Deyip göz kırptı. Kaşlarımı kaldırdım.
Uzay yine aynı Uzay'dı. Zırt pırt laf atan, alaycı tavır taķınan Uzay. Hastaneden çıktıktan sonra toparlayana kadar geçen süreçte hemen hemen her gün gelip anneme kendini sevdirmiş, Berk'le beraber babama maç sohbetinde eşlik etmişlerdi.
Merakla, "Büyüksen burada ne işin var?" diye sordum. Sonra sırıtıp ekledim. "Yoksa sınıfta mı kaldın? Kaç yıl?"
Gözlerini devirip elini kaldırarak susmamı işaret etti. "Ben okula bir yıl ara yazıldım. Normalde şuan üniversitede olmam gerekiyordu."
Kaşlarımı çattım. "Neden?" Omuzlarını silkti. "Neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz ki?" Bana cevap vermeyip, işaret parmağını burnunun üstüne götürerek, "Şttt!" Diye susturdu beni. Ben de daha fazla üstelemeyip, sıkıntıdan sırada olan öğrencileri tek tek sayan Ali'ye göz atıp, Alya'ya döndüm. "Sıkıldım." Gözlerini devirdi. "Sanki ben çok eğleniyorum. Hem su içsene sen." Diyerek hastaneden çıktığımdan beri vücudum çok fazla su kaybına uğradığı için sürekli söylenen cümleyi yine tekrarlayıp gözleriyle su şişemi işaret etti. Ona bakıp gözlerimi devirdim.
Elimdeki neredeyse yarısı bitmiş su şişesini açıp içmeye kalktığımda soğukluğunun geçmesinden dolayı yutamayıp, arka taraflarda olmanın avantajıyla yere geri püskürttüm. Her ne kadar bu davranıştan nefret etsem de mecbur kalmıştım. Kimsenin görmediğini düşünerek, şişeyi geri kapattım. Berk önlerden kaşları çatık halde yanıma gelince bunu pek de gizli yapamadığımı anladım.
"Ne oldu sana böyle? Miden mi bulandı? Yoksa ağrın mı var? Ama ben sana demiştim gelme diye. Ne yani yatsaydın bir hafta daha ölecek miydin?" Diyerek alnıma elini bastırıp ateşime bakmaya çalıştı ama ben hareket edince eli saçlarıma denk gelmişti. Uzun süredir güneşte olmanın verdiği ısıyla saçlarım zaten sımsıcaktı. "Kızım sen yanıyorsun!" Diye adeta kükrediğinde herkes bizim tarafa doğru döndü.
Uzay kaşları çatık halde yanımıza gelirken ben açıklama yapmaya çalışıyordum. Ama daha benim açıklamamı bile dinlemeden kendi kendine söylenmeye devam eden Berk'e Uzay'da eklenecek gibi duruyordu.
Uzay yanıma ulaştığında ellerini alnıma bastırıp anlamaya çalıştıysa da anlamamış olacak ki aniden dudaklarını alnıma bastırdı. Ben dudaklarımla, gözlerimi aynı oranda koskocaman açarken o hala dudaklarını çekmeden duruyordu. Herkesin bize baktığı düşüncesi ile yerimde huzursuzca kıpırdandım. Sonuçta hala yapılan konuşma ve duyurular bitmediğinden rezil olma ihtimalimizde vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaydaki Nefesim
Genç Kurgu*** "İçinde bir yerlerde daha hiç büyümemiş kalbi kırık bir çocuk olduğunu biliyorum." Sarılışımızın el verdiği kadarıyla başını olumsuz anlamda salladı. "Benim içimdeki çocuğu daha büyümesine izin vermeden öldürdüler." *** Hayatımın çoğu monotonla...