9.'Fatmagül'ün fettan yengesi kılıklı...'

224 31 17
                                    


Multi: Ufuk


Uzay'ın bana git gide yaklaştığını dudaklarımı çarpan nefesin daha da hızlı ulaşmasından anlamıştım. Bir anda duyduğum, "O-ha! Yine mi ya!?" diye bağıran Ali'nin sayesinde irkilerek gerçek dünyaya döndüm. Ali yine elleriyle yüzünü örtmüş, parmak aralarından bize bakıyordu. Hızlıca Uzay'ı omuzlarından geriye iterek altından kalktım. Uzay kısık sesle küfür mırıldanıp yana doğru attı kendini. Üstümü silkeledim.

Ona baktığımızda, "Nasılsınız ponçiklerim? Sizi çok iyi gördüm." Dedi Ali. Sonlara doğru kıkırdaması beni utandırırken Uzay'ı sinirlendirmişti.

Uzay bu sözlere küfür eder gibi bir tınıyla cevap verdi. "İyiyiz kardeşim iyiyiz. Seni gördük daha iyi olduk." Dişlerinin arasından konuşmuştu resmen.

Ali de hemen, "Bravo tam yerinde bir hareket. Şahsen bende benim gibi muhteşem birini görsem daha iyi olurdum." Dedi şımararak. Uzay'ın sinirini hiç fark etmeyip bu şekilde cevap vermesi Uzay'ı daha da sinirlendirmişti. Tam ağzını açmış küfür edeceği gün gibi ortadayken Ali'nin telefonunun çalmasıyla açtığı ağzını geri kapattı.

"Alo!" Bize gözlerini dikerek devam etti. "Evet ponçiğim onları yerde ararken yine yerde buldum ama olsun." Sonlara doğru kıkırdaması beni resmen daha da yerin dibine sokmuştu. Uzay'ın suratına bakamıyordum bile. Ali gelmese neredeyse ilk öpücüğümü kesin olarak alıyordu. Sonuçta bende razı olmuş gibi bir şey olmuştum.

Ali telefonu kapatarak, bize döndü. "Ponçiklerim böldüm ama-" derken Uzay, "Sadede gel." Diye araya girmesiyle, "Yemek hazırladık. Daha doğrusu Ufuk ve Berk hazırlamış olabilir ama bu küçük bir ayrıntı sonuçta. " Diye kısa kesti.

Bu söylediklerini duyar duymaz, bunun çok mükemmel bir kaçış yolu olduğuna karar verip hızlıca yürümeye hazırlanıyordum ki, Uzay kolumdan tutup beni ters yöne çevirdi. Kulağıma yaklaşıp, "Alt tarafı yemek. Heyecanlanma güzelim. Bu taraftan." Diyerek beni çevirdiği yolu gösterdi.

Ağzımdan, "Hıı!" Diye hem onaylayan hem de şaşırmaya dayalı bir tını çıktı. Ali bu halimize kıkırdayıp, önden yürümeye başladığında, Uzay onun da adını seslenerek durdurdu. "Ali nereye kardeşim?" Dedi Uzay kaşlarını kaldırarak.

Ali yolu işaret parmağıyla gösterdi. "Eve kardeşim."

Uzay kaşlarını kaldırarak ona baktı. Cıkladı. "Yanlış cevap. Önce bu eşyaları topluyorsun sonra eve geliyorsun."

Bu emrivaki tavrına kaşlarımı çattım. Utanmamı boş verip, tam Ali'yi savunmaya dayalı cümleler kuracaktım ki, Uzay sözümü kesip, "Sakın savunmaya başlama." Dedi kesin bir dille. Gözlerimi devirip, omuzlarımda bulunan ellerinden kurtulmak amacıyla sirkelendim.

Hızlı adımlarla beni çevirdiği yönde yürümeye başladım. Ama nedense burası bana hiç tanıdık gelmiyordu. Uzay'ın omzunda ters bir şekilde, poposuyla bakışarak geldiğimden olsa gerekti bu.

İki yol ayrımına kadar durmadan yürüdüm, fakat sonrası yoktu. Hangisinden geçmem gerektiğini düşünürken, yavaşladım. Arkamdan gelen, "Sol!" komutuyla hızımı arttırdım. Ne kadar hızlı o kadar iyiydi sonuçta. Onunla uzun bir süre yüz yüze gelmeyi bile istemiyordum.

Bir anda belimde hissettiğim elle yerimden zıpladım. Tam o eli itecekken, tanıdık olan koku sardı etrafı. "Şşşt! Sakin ol güzelim. Benim." Ona kaşlarımı çatarak baktım. Gerçekten bu çocuğu çözememiştim. Bugünkü yakınlığı pek hayra alamet değildi ya neyse. Belimdeki elini ittirdim. "Sırnaşma."

Uzaydaki NefesimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin